Barış Annesi Bedia Gökguz ve Cumartesi Annesi Hanım Tosun, 8 Mart’ta tüm kadınları direniş alanlarına çağırdı
Tarih boyunca kadınlar, bulundukları her alanda üretimi ve gelişimi kendi renkleriyle şekillendirdi, toplumun öncüsü oldu. Erkek egemen ve sömürgeci zihniyete, soykırım ve savaşlara karşı direnen kadınlar, her dönemde mücadeledeki yerini aldı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, kadınlar bir kez daha alanlarda tek ses, tek yürek olarak buluşacak. Kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırı politikalarına karşı dururken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı düzene karşı hak, eşitlik ve özgürlük taleplerini haykıracak. Yediden yetmişe her kesimden kadın, 8 Mart’ta dayanışmayı büyütmek için sokaklara çıkarken, savaşın karşısında barışı savunacak. Bu yıl da 8 Mart, büyük bir direniş ruhuyla karşılanacak. Her renkten kadının yer alacağı buluşmalarda, en ön saflarda yıllardır “barış” ve “adalet” talebinde ısrar eden anneler olacak.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Bedia Gökguz ve Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun değerlendirmelerde bulundu.
‘Erkek egemenliğe karşı mücadele ediyoruz’
Kadınların yıllardır erkek egemen zihniyete karşı mücadele ettiğini belirten Bedia Gökguz, savaşın karşısında barışın inşası için kadınların önemli bir rol üstlendiğini vurguladı. Bedia Gökguz, “Barışın temelini atacak olan kadınlardır. Kadınlar bu güce sahiptir. Türk devleti şu an kadınları hedef almış durumda. Barışı ve refahı isteyen kim varsa cezaevine koymaya çalışıyor. Kadınları gözaltına alıyor, kadınları tutukluyor. Peki kadınlar neden her gün katlediliyor? Kadınların sesini kısmak istiyorlar. Bu nedenle Türkiye’de barış ciddi bir sorun ve çok zor görünüyor. Ama tüm bu zorluklara rağmen kadınlar güçlü bir mücadele yürütüyor” dedi.
‘Kadınlar el ele barışı getirir’
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne değinen Bedia Gökguz, kadınlar için çok anlamlı bir gün olduğunu söyledi. 8 Mart’ta tüm kadınların alanlarda buluşarak kadınlara yönelik yaşanan tüm politikalara karşı ses çıkartması gerektiğini aktaran Bedia Gökguz, “Her kadın için alanlara çıkmamız gerekiyor. Kadınlar evde köle durumundadır, iş yerinde köle durumundadır. Onun için 8 Mart’ta tüm kadınların alanda mücadele sesini yükseltmesi gerekiyor. Kadınlar el ele verirse bir barış getirir. Kadınlar hem evde erkeklerle mücadele ediyor hem de dışarda erkek zihniyetine karşı mücadele veriyor. Erkekler neden kadınların dışarı çıkmasını istemiyor? Kadınların özgürleşmesini istemiyorlar. Erkek egemenliğinin altında bir yaşam sürdürmelerini istiyorlar. Kadınlar neden her gün katlediliyor? Kadınları katlediyorlar ses çıkartmasınlar diye. Yaşamın her alanında kadınlar birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor. Ekonomik krizden de en çok etkilenen kadınlar oluyor. Katledilen kadınlar oluyor, tutuklanan kadınlar oluyor, tecavüze ve şiddete maruz kalan kadınlar oluyor. Bu anlamıyla alanlara çıkarak direnmeliyiz” şeklinde konuştu.
‘8 Mart özgürlüktür’
“Kadınlar özgürleşmek istiyor” diyen Bedia Gökguz, şu ifadeleri kullandı: “8 Mart bizim için özgürlüktür. Kadınlar özgürleşmeden, gerçek anlamda özgürlük gelmez. Öncelikle kadınların özgürleşmesi gerekiyor. Kadınlar katlediliyorsa, şiddete maruz kalıyorsa, kadın kırımı yaşanıyorsa ne özgürlükten ne de barıştan söz edebiliriz. Bir ülkede kadın kırımı yaşanıyorsa, o ülkede ne barış olur ne de özgürlük.”
18 yaşından bu yana her 8 Mart’ta alanlarda olduğunu dile getiren Bedia Gökguz, sözlerine şöyle devam etti: “Söz konusu kadın olunca, her anlamda mücadele ettim. 18 yaşımda mücadele etmeye başladım, şu an 60 yaşındayım. O günden bugüne aralıksız bir şekilde mücadele ediyorum ama hâlâ bir barış zeminini göremedim”
‘Kadınlar barış istiyor’
Tüm kadınların “onurlu bir barış” talebi olduğunu vurgulayan Hanım Tosun, toplumda özgürlüğün ve eşitliğin sağlanması için kadınların alanlarda mücadele ettiğini belirtti. Hanım Tosun, şu sözleri kullandı: “Biz, yıllardır söylediğimiz gibi bugün de sadece barış istiyoruz. Barış, ırkçı hislerle hayata geçirilmez. Türkiye’de demokrasi sadece kâğıt üzerinde var. Adalet ve demokrasiden bahsediyorlar ama buna dair somut hiçbir şey yok. Adaletten bahsediyorlar, evet, çok büyük adalet sarayları var ama içinde adalet yok. Böyle bir barışı istemiyoruz. Bu yüzden kimse bize adaletten bahsetmesin. Ne olursa olsun, işkence de etseler anneler çocuklarının yanında olmaya devam edecek. Bu halk, kendi vekiline de belediyelerine de sahip çıkacak. Biz topraklarımızda kayyımları istemiyoruz. Kürtler ve Türkler birlikte bu ülkeyi kazandıysa, irademize de sonuna kadar saygı duyulmalı. Biz zorla gidip belediyeleri onlardan almadık ki! Halk, kendi iradesiyle kazandı. Onlar da ‘Kürtler var’ desinler, bize saygı duysunlar, bizi tanısınlar. Eğer bizi tanımazlarsa, biz de onları tanımayız. Bugüne kadar başımızı eğmedik, bundan sonra da eğmeyiz.”
‘Kendi yasalarını hiçe sayıyorlar’
“Türkiye’de devlet, kendi adalet yasalarına basıyor. Biz onların yasalarına uyuyoruz ama onlar kendi yasalarını hiçe sayıyor” diyen Hanım Tosun, halkların bir arada, eşit bir şekilde yaşayabilmesi için yasalara uyulması ve somut adımların atılması gerektiğini vurguladı.
‘Kadın yaşamdır, yaşamı öldürmeyin’
Hanım Tosun, son olarak konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Ben bir Kürt anne olarak, hiçbir kadın, hiçbir anne bu acıyı çekmesin istiyorum. Ben var oldukça, bu topraklara barış gelmeden evimde oturmayacağım. Barış için elimden ne gelirse yaparım. Yüz yıl önce kadınlar, eşit, özgür ve haklarına sahip olabilmek, kadınların birbirine sahip çıkmasını sağlamak için bedenlerini ateşlere siper ettiler. Büyük bedeller ödediler. Bizler de onların izinden giderek, onları sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz. Kadınların özgürlüğü için büyük fedakârlıklar yapıldı. Bizler de bu mirasa sahip çıkmalıyız. 8 Mart’ın bizim için ne anlama geldiğini çok iyi anlamamız gerekiyor. Kadınlar, her gün en yakınlarındaki erkekler tarafından katlediliyor. Ya eşleri, ya babaları ya da abileri tarafından katlediliyor. Bu sevgi değil.
Bütün kadınlar el ele vererek kadın kimliğimize sahip çıkmalıyız. Biz eşitlik istiyoruz. Bu mücadeleyi sürdürürken erkekleri görmezden gelmiyoruz; sadece aynı haklara sahip, eşit bir yaşam istiyoruz. Kadınlar, bu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne sahip çıkmalı. Çünkü biz kadınlar varız ve her zaman var olacağız. Biz dilimize de kimliğimize de kadın kimliğimize de sahip çıkacağız. Her zaman söylüyoruz: Kadın yaşamdır, yaşamı öldürmeyin. Yüz yıl da geçse, bu mücadelenin öncüleri olan kadınların ve bu uğurda yaşamını yitiren tüm kadınların mirasına sahip çıkmalıyız.”
Haber: Elfazi Toral / JINNEWS