• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hasan Durkal

27 Şubat ve soldaki üç tarz-ı siyaset

9 Mart 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Hasan Durkal, Yazarlar
Cizîr’de 32 yıldır yasaklı olan iki köy barajla suya gömülmek isteniyor

27 Şubat deklarasyonu üzerine çok fazla değerlendirme yapılıyor. Herkes işin bir noktasını kendi durduğu yerden değerlendiriyor. Süreci anlamaya ve açıklamaya çalışan her çaba son tahlilde bir zeminden yürütülüyor. O zemin siyasal, sınıfsal ve ideolojik bir arka plana sahip. Olan biten çok hızlı yer yer şok edici yer yer baş döndürücü olduğu için arka plandaki bu küçük ayrıntı unutuluveriyor. O unutulanı arada birbirimize hatırlatmamız gerekir.

Öncelikle belirtelim ki olan bitenleri şahıslar yürütüyor, tikel insanlar olarak sürece dahil oluyorlar evet ama son tahlilde bütüne varmamız gerekir: Şahıslar yok ideolojiler var, sınıflar var. Genel geçer tutumlar yok siyasi tercihler var. Kişisel duruşlar yok, grup çıkarlarının dile gelişi var.

Reel politikada konumuz ne olursa olsun neticede iki türlü savrulma kendisini her fırsatta her olayda her olguda açığa çıkarıyor. Birincisi ulusalcı savrulmadır ki siyasal pratik olarak devletin bir kanadının güvenli kollarına dayanarak hem kendisine sağlanan konfor alanında kendisini güvene alır hem de akıl verme müessesesi olarak bolca fikir üretir. Üretilen bu fikirlerin ezilen ulusa akıl vermek, ezilen ulusun siyasal mücadelesinin defolarını mesafelenme gerekçesi yapmak ve ezilen ulusla stratejik ortaklık kurmaya çalışan sosyalistleri yermek, gerektiği anlarda liberallikle suçlamak.

Bu ulusalcı çizgi kökenini Kemalist aydınlanmacılıktan alıyor. Ulusalcılığın tarihsel kökleri ülkenin kuruluş kodlarına dayanıyor ve ilk TKP’den ilk TİP’e oradan 68 kuşağına, 68’den 12 Mart ve 12 Eylül sonrası geleneklere taşıyan bir çizgiyi izleyerek günümüze kadar geliyor. Bu çizgi ülkenin kurucu ideolojisi olan Kemalizm’in neoliberal dünyayla beraber girdiği tarihsel krizin etkisiyle sol içerisinde kendisini yeniden ve yeniden üretiyor.

Ulusalcılığın duygu dünyası, düşünce yapısı ve nihayet davranış örüntüsü hep aynı döngüyle açığa vuruyor kendisini: Kürtlere kızgınlık, Kürtlerin emperyalizme bağlılığı ve son tahlilde kahinlik. Bu iş olmaz, o iş de olmaz, o hiç olmaz, bu da olmaz… Halbuki olgular olasılıklarla yüklü olduklarından siyaset tren hattı basitliğinde yapılmaz. Ancak siyaset yapmayı hep önceden tahmin yürütmek ve elini taşın altına koyup hiçbir şey yapmaksızın tahmininin doğrulanmasını beklemek sanan hastalık, olaylar ve konular değişse de kendisini sürekli yeniden üreten bir hastalık.

Diğer savrulma ise yine egemenlik sisteminde bir başka odak olan sermaye sınıfının güdümünde konumlanır. Eğilim olarak onun da kökenleri eskiye dayansa da reel sosyalizmin çöküşüyle beraber yoğun bir devlet eleştirisi, uzun uzadıya yapılan açık toplum tartışmaları, devletlerin egemenlik alanlarının küçültülerek sivil toplumun geliştirilmesi için mücadele edilmesi gibi özgün bir siyasal evrene sahip bu eğilimde sınıflar pek de görünür ya da önemli değildir artık.

Sermayenin toplumsal rızasının sola ve halk güçlerine yayılması için canla başla mücadele veren liberal soldan bahsediyoruz. Devleti kendinden menkul, sınıflara eşit mesafede gören ve onun hukuk ideolojisini sorgulamaksızın benimseyen bu anlayış devletin doğasını unutuyor ve siyaseti sınıfların çıkarları doğrultusunda yapılan bir faaliyet olmaktan kopartıyor.

İşte 27 Şubat deklarasyonu sonrası yine aynı noktadayız. Olay son derece yeni ve neler olacağına dair çok fazla fikrimiz yok. Ama süreci belirlemeye çalışan siyasal eğilimlerin oluşturduğu olgular çok eski. Tıpkı Ergenekon soruşturmalarında açığa çıkan eğilimler gibi, tıpkı 2010 referandumundaki tartışmalardaki eğilimlerde yaşandığı gibi…

AKP’li egemenler ile TSK kökenli egemenlerin bitmek bilmeyen devlet içi mücadelelerin belirlediği bu kamplaşma günümüze kadar kendisini her kritik momentte yeniden üreterek geldi. Şimdi bu iki tarz-ı siyaset yine devrede ve yine tüm ortamı belirleme peşindeler. Bir tarafta kibirli, Kürtfobik ve ulusalcı sol aydınlarımızın korosunu dinliyoruz: Kürtler hem AKP tarafından oyuna getiriliyormuş hem de Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesi için Erdoğan’a koltuk değneği oluyorlarmış.

Diğer tarafta son derece iyimser liberallerimiz var. Devlet sonunda hatasını anlamış olacak ki birden tavır değiştirmiş ve Kürt halkının varoluşsal haklarını tanımak istemiş iyimserliği hâkim. İyimserlik dile fazlaca yansımış ve geçmişe bir sünger çekilerek devletin kodları da geçmişte yaşanan onca şey de birden silinivermiş.

İşte bu noktada üçüncü tarz-ı siyasetin halklara karşı ödevi açığa çıkıyor. Siyaseti devletçi ve sermayeci kamplara hapseden ve yalnızca onların görünür olmasına isyan eden halkçı demokratik çizgiyi kurmak. Kürt halkıyla stratejik ittifakın koşullarını zorlayan, liberal sol ya da ulusalcı sola mesafe koyarak sürecin halkçı bir çizgide seyretmesi için koşulsuz mücadele edecek olan sosyalist solun bu eksen için çalışması gerekiyor.

Bekleyip görecek, egemenlere güvenecek ya da süreci dışarıdan eleştirecek bir lüksümüz yok. Süreç başarısız olursa herkesi ezecek bir ortama gireceğiz.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Yas, direniş ve adalet: Hala Buradayım

Sonraki Haber

PKK’li Gulan’ın kardeşi: Herkes Öcalan’a inansın ve güvensin

Sonraki Haber
PKK’li Gulan’ın kardeşi: Herkes Öcalan’a inansın ve güvensin

PKK’li Gulan’ın kardeşi: Herkes Öcalan’a inansın ve güvensin

SON HABERLER

Türkiye, Duhok’un köylerini bombaladı

Türkiye, Duhok’un köylerini bombaladı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

‘Mülteciler insan onuruna yakışır yaşam koşullarına kavuşmalı’

‘Mülteciler insan onuruna yakışır yaşam koşullarına kavuşmalı’

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Yangında yaşamını yitirenler mezarları başında anıldı

Yangında yaşamını yitirenler mezarları başında anıldı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Erdoğan, Almanya Başbakanı ile görüştü

Erdoğan, Almanya Başbakanı ile görüştü

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Aysel Doğan’ın cenaze törenine katılanların davası ertelendi

Aysel Doğan’ın cenaze törenine katılanların davası ertelendi

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Çölyak hastası tutsak gazeteciye glütensiz gıda verilmiyor

Çölyak hastası tutsak gazeteciye glütensiz gıda verilmiyor

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Demokratik Birlik İnisiyatifi: Mêxmur’daki abluka kaldırılsın

Demokratik Birlik İnisiyatifi: Mêxmur’daki abluka kaldırılsın

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır