Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısının Anadolu, Mezopotamya ve Ortadoğu halkları için çok anlamlı olduğunu belirten ilahiyatçı, siyasetçi ve din alimleri, Colani’nin değil, Abdullah Öcalan’ın projesinin kazandıracağını söyledi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta paylaştığı çağrıya, her kesimden destek gelmeye devam ediyor. Din alimleri de bu sürece destek vereceklerini belirterek, gelişmesi, toplumsallaşması ve herkese ulaşması konusunda ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını söyledi.
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, Kürt Halk Abdullah Öcalan’ın çağrısının çok önemli olduğunu belirterek, “Kendisinin çözümlemelerini takip ettiğim kadarıyla çağrı, hapishane şartlarıyla ya da devletle pazarlık olarak açıklanamaz” dedi. Silahlı mücadele konusunda geçmişten beri önemli değerlendirmeleri olduğunu hatırlatan İhsan Eliaçık, “95’li yıllardan itibaren silahlı mücadelenin farklı bir aşamaya geçmesi konusunda değerlendirmeleri var. 99’da da 2015’te de benzer açıklama ve çağrıları olmuştu. Nihayetinde bu iş, 2025’e kadar uzadı. Bu açıklamayı Abdullah Öcalan’ın ta eskiden beri düşündüğü, üzerinde çalıştığı, yoğunlaştığı bir açıklama olarak görüyorum” diye belirtti.
Radikal demokrasi
Açıklamanın içeriğinde tarihsel analizlerin olduğunu belirten İhsan Eliaçık, “Demokratik Cumhuriyet” perspektifini giderek derinleştirdiğine işaret ederek, şunları söyledi:
“50-60 yıllık dünya şartları değerlendirmesi var. 90’lı yıllarda sosyalizmin çöküşü, Türkiye’de Kürt sorunu ve Kürt inkarının yumuşaması ve dünyadaki şartların değiştiği bir süreç yaşandı. Zindanda Abdullah Öcalan’ın da, Demokratik Cumhuriyet perspektifi giderek derinleşmiş, 25 yıldır okuyan bir kişi var. Türkiye’de ve dünyada onun kadar okuyan, araştıran kimse yok. Yaptığı açıklamada anladığım topyekun bir demokratik dönüşüm istiyor. Buna radikal demokrasi deniyor. Abdullah Öcalan da bunu istiyor. Kürtlerin de bu radikal demokratik dönüşümde kendi varlıklarını ifade edebileceklerini düşünüyor.”
‘Demokratik bir perspektif var Abdullah Öcalan’da’
Bunun da şartlarının olduğunu kaydeden İhsan Eliaçık, şöyle devam etti:
“Türkiye tam Demokratik Cumhuriyet değil. Bir ırkı, bir etnik kimliği esas alan ulus devlettir. Din devleti olmaktan 1928’de çıkmıştır ama Türk devleti olmaktan henüz çıkmadı. Demokratik Cumhuriyet’te bunların olmaması gerekiyor. Bütün bunların topluma bırakılması lazım. Böyle demokratik bir perspektif var Abdullah Öcalan’da. Bence çağrı bunu yansıtıyor.”
‘Türkiye’yi Kürt varlığını kabul etmeye zorluyor’
Ortadoğu’daki siyasi gelişmelerin Kürtleri ön plana çıkardığına işaret eden İhsan Eliaçık, “Kürtlerin ön plana çıkması, Suriye, İran, Irak ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırılacağı düşünülüyor. Bu durumda devletler de kendi politikasını çizmeye çalışıyor. Türkiye de bu durumun kendisini tehdit edeceğini düşünüyor. Suriye’de Kürt Özerk Bölgesi oluşması halinde bu durumun Türkiye’ye de yansıyacağı düşünülüyor. Türkiye, yıllardır Kürt oluşumlarına ve Kürt kazanımlarına acımasız davranıyor ama bölgedeki ve dünyadaki tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin Kürt varlığını kabul etmeye zorluyor” şeklinde konuştu.
‘Barışın kaybedeni olmaz’
PKK’nin Türkiye ya da dünya istediği için değil, kendi lideri tarafından gerekli görüldüğü için silah bırakma noktasına geldiğini ifade eden İhsan Eliaçık, barışın kaybedeninin olmayacağına vurgu yaparak, şunları belirtti:
“Kimse PKK’yi yenmedi. Bizzat kendileri ‘Kongremizi toplayıp, feshedeceğiz’ diyor. Buna karşı devlet ya da iktidar da gerekli adımı atarsa bu durum barışa evirilecektir. Siyasi zemin ve hukuki güvenceler de oluşursa toplumsal bir değişim ve dönüşümün önü açılacaktır. Bu da barışa vesile olacak. Barış da ülkeye, halklara, ezilenlere kazandıracaktır. Türkiye’de yıllardır yaşanan temel sorunların çözümü için bir şans doğacak. Barışın kaybedeni olmaz, kazananı olur. Kürtler başta olmak üzere Türkiye’deki tüm halklar barıştan, barış ortamından, demokrasinden kazançlı çıkacak. Onun için herkesin barışa, demokrasiye, değişim ve dönüşüme yaklaşması gerekiyor.”
‘Barış, sürece ve yürütülecek tüm çalışmalara katkı sunarım’
Son olarak bir antikapitalist Müslüman ve radikal demokrat olarak Demokratik Cumhuriyet talebinin hayat bulması için çalışmaktan gurur duyacağını ifade eden İhsan Eliaçık, şunları ekledi:
“Sürecin gelişmesi, toplumsallaşması herkese ulaşması konusunda her şeyi yapmaya hazırım. İktidar ya da Tayyip Erdoğan süreci istismar etmek isterse ya da kendi kazanımları doğrultusunda politika izlerse ben öyle bir yerde yer almam. Onun dışında barış, sürece ve yürütülecek tüm çalışmalarda hiç düşünmeden yer alırım, katkı sunarım. Sürecin toplumsallaşmasıyla, herkesin kendine yer bulmasıyla başarıya ulaşacağını ve sonuç alacağını düşünüyorum.”
‘Mezopotamya’nın ruhuna uygun bir projedir’
Abdullah Öcalan’ın toplumsal barışı esas alarak geliştirdiği proje ve yaptığı çağrının, Mezopotamya ve Ortadoğu’nun ruhuna uygun olduğunu belirten DİAYDER kurucu başkanlığı da yapan din alimi Ekrem Baran, İslami, insani ve toplumsal olarak doğru bulup desteklediğini söyledi.
Amedli din alimi Ekrem Baran, 30 yılı aşkın süredir İstanbul’da yaşıyor. Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (DİAYDER) kuruluşunda da yer alan ve başkanlığını da yapan Ekrem Baran, 31 Temmuz 2021’de İstanbul’da din alimlerine yönelik yapılan operasyonda 22 kişiyle beraber gözaltına alındı ve 19 ay cezaevinde kaldı. Ekrem Baran, 25 Ekim 2024’te görülen duruşmada 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ekrem Baran, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta açıkladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı hem İslami, hem insani hem de toplumsal olarak doğru bulduğunu ve desteklediğini belirtti.
Herkesin bu sürece dahil olması ve katkı sunması gerektiğini belirten Ekrem Baran, şunları söyledi:
“İnancımıza göre, tüm semavi dinler barış ve adalet için gelmiştir. Peygamberlerin mücadelesi de barış içindi. Son peygamber Hz. Muhammed, Hudeybiye Antlaşması ve sonrasında Medine Sözleşmesi’yle tüm halkların, inançların bir çatı altında beraber yaşayabileceğini; rengine, diline, soyuna bakmaksızın ortak bir yaşamın kurulabileceğini ortaya koydu. Mezopotamya’da ve Ortadoğu’da halklar, inançlar hep iç içe, birlikte yaşadı. Abdullah Öcalan’ın da toplumsal barışı esas alarak geliştirdiği proje ve yaptığı çağrı, Mezopotamya ve Ortadoğu’nun ruhuna uygun bir projedir.”
‘100 yıllık inkarı ortadan kaldıracak’
Ulus devletin insanları birbirine karşı kışkırtmayı, yok etmeyi ya da inkar ve imhayı öngördüğünü savunan Ekrem Baran, şöyle devam etti:
“Biz din alimleri olarak bu projenin Ortadoğu halklarına uygun olduğunu düşünüyoruz. Özelde Türkiye ve Kürtler bu demokratik projeyi esas alırsa 100 yıllık inkarı da ortadan kaldıracak. Halkları bir birine düşüren, düşmanlaştıran sistemler değişim, dönüşüme uğrar, bu proje ete kemiğe bürünür ve devlet de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirirse halklar açısından bir sorun olmaz. Bu proje, Türkiye ve Ortadoğu’da da haklara öncülük yapabilir. Ortadoğu’da var olan bin yılların kini, nefreti ve savaşı da bitecektir. Bu projenin başarıya ulaşacağına inanıyoruz. Tabii burada halkların, sivil toplum örgütlerinin, toplumun tüm kesimlerinin rolü çok önemlidir. Herkes kendisini bu sürece dahil etmeli ve katkı sunmalıdır.”
‘Onurlu bir barışı getirecek’
“En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir” sözünü hatırlatan Ekrem Baran, barışın kazandıracaklarını şöyle özetledi:
“İnsanların ölmesini önler, ekonomiyi düzeltir, insanların birlikte yaşamasını, kendi özüne dönmesini sağlar. Toplumsal bir barışa o kadar çok ihtiyacımız var ki; onun için öyle bir barış tüm dertlerimizi çözer, tüm yaralarımızı sarar ve toplumsal huzuru ve güveni getirir. Barış, halkların güvenliğini sağlayacak. Barışın kazanımları saymakla bitmez. Barışa inanmak lazım. Umut ediyoruz ki Abdullah Öcalan’ın bu çabası, bu dirayeti Türkiye’ye ve Ortadoğu halklarına onurlu bir barışı getirecek.”
‘Tüm kesimler katkı sunmalı’
Bir alim olarak tüm gücüyle katkı sunmaya hazır olduğunu kaydeden Ekrem Baran, şunları ekledi:
“Sürecin asıl yürütücüsü siyasi partiler olabilir ama kanaat önderleri, aşiret liderleri başta olmak üzere toplumun sosyolojisini ilgilendiren tüm kesimler sürece dahil olmalı, katkı sunmalıdır. Güç birliği yapılmalı ve toplumu harekete geçirerek, herkese ulaşarak ancak toplumda değişim ve dönüşüm sağlayabiliriz. Fay hatlarının ortadan kaldırılması için çok iyi bir dil kullanılması gerekiyor. Bunun öncülüğünü yapacak kişiler de toplumun psikolojisini, sosyolojisini ve topluma nasıl hitap edeceğini iyi bilmelidir. Ben de sürecin her aşamasında yer alarak, katkı sunmak için hazırım. Hep beraber bu süreci sahiplenmeli ve toplumsallaştırmalıyız. Süreç toplumsallaştıkça anlam kazanacak. Böyle bir ortamda ancak barış kalıcılaşabilir.”
‘Savaş uçaklarını kaldıracağına, Meclis’i toplamalıdır’
Ateşkes ilan edilirken, Türk savaş uçaklarının saldırılarının, devletin samimiyetini sorgulattığını belirten din alimi Yusuf Andan, “Devlet savaş uçaklarını kaldıracağına, Meclis’i toplamalıdır, komisyon kurmalıdır. Haksız hukuksuz yere tutuklanan binlerce tutsağı serbest bırakmalıdır” dedi. Andan, çağrısıyla barışa ve özgürlüğe açılacak kapıyı aralayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan hiçbir şüphelerinin olmadığını söyledi.
Amed’de yaşayan DİAYDER üyesi din alimi Yusuf Andan, halkların onurlu bir barışa ihtiyacı olduğunu belirterek, “Sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu çağrı çok önemlidir. Türkiye ve Ortadoğu için çok önemli bir sürecin kapısını aralıyor. Bu kapı barışa, özgürlüğe açılacak. Bunu başlatan, bunun yürütücüsü olan Sayın Abdullah Öcalan’dan hiçbir şüphemiz yoktur” dedi.
Devlete, iktidara, muhalefet ve toplumun birçok kesimine de görev ve sorumluluk düştüğünün altını çizen Yusuf Andan, şöyle devam etti:
“Süreç tek tarafla yürütülmez, tek bir tarafla da başarıya ulaşmaz. Onun için burada devlet de iktidar da samimi ise bunu ortaya koymalıdır. Abdullah Öcalan’ın çağrısının hemen ardından PKK çıkıp, ‘ateşkes ilan ediyoruz. Ne gerekirse yapacağız’ açıklaması yaptı. O zaman devlet de zaman kaybetmeden güven verici adımlar atmalıdır. Peki bunu yapıyor mu? Hayır. Daha yeni ateşkes ilan edilirken, Türkiye’ye ait savaş uçakları birçok yeri, köyleri vuruyor. Bu insanların kafasını karıştırıyor. Devletin samimiyetine inanç kalmıyor. Devlet savaş uçaklarını kaldıracağına, Meclis’i toplamalıdır, komisyon kurmalıdır. Haksız hukuksuz yere tutuklanan binlerce tutsağı serbest bırakmalıdır. Savaş uçakları, silahlar değil, irade, samimiyet, atılacak adımlar barışı getirecek.”
‘Öcalan’ın projesi kazandırır’
HTŞ lideri Colani, Ankara’da kırmızı halıyla karşılanırken Öcalan’ın tecrit altında tutulmasının anlaşılır bir yanı olmadığına işaret eden Yusuf Andan, “Abdullah Öcalan özgür bir ortamda, özgürce barışı sağlasın, örgütüyle, halkıyla konuşsun. Colani’ye değil, Abdullah Öcalan’a bakın. Colani’nin değil, Abdullah Öcalan’ın projesi kazandırır. Onun için kim ki Abdullah Öcalan’ın söylediklerini dinlerse o barışı getirir, çözümü sağlar, sorunları çözer” diye konuştu.
Yusuf Adnan, “Barış istiyoruz. Daha fazla kan akmamalı. Bu barış, şehitlerin mücadelesinin sonucudur. Bugün bunları konuşuyorsak onların emeğini mücadelesini unutmamalıyız” diyerek şunları ekledi:
“Toplumsal barışın temellerini de atmamız lazım. Barışın kazanını herkestir. Hep birlikte çağrıyı sahiplenmemiz gerekiyor. DİAYDER olarak da barışa ve sürece destek olmaya hazırız. Bize düşen görevin de ötesinde biz amadeyiz.”
‘Tüm halklara kazandıracak’
HDP eski Milletvekili Hüda Kaya, çağrıya ilişkin, “Şu an hissedildiğinden çok daha büyük ve olumlu sonuçları olacak bir çağrıya şahitlik ettik. Ülkemiz, halkımız ve bölge için bir milat olacak önem ve etkiye sahip” dedi.
Barışın kaybedeni olmayacağını, barış tüm taraflara, hatta taraf olan, olmayan tüm kesimlere, tüm halklara kazandıracağını belirten Hüda Kaya, hak mücadelesinin, adalet mücadelesinin, demokrasinin, ekonominin, ekolojinin önünü açacak bir süreç içerisinde olunduğu ekledi.
‘Bir mücadele süreci bekliyor bizleri’
Hüda Kaya şöyle devam etti:
“Hak, adalet tam anlamıyla yerini bulacak diye büyük beklentilere ve bir çağrı ile her şey düzeldi gibi büyük beklentilere de girmeyelim ama artık muhalefetin, devrimcilerin, itirazı olan her kişi ve çevrelerin, demokratların, antikapitalist ve anti emperyalistlerin, çok daha büyük sorumlulukları var. Önümüz daha açık. Çok daha güçlü bir şekilde yoksulun, kadının, doğanın, haksızlıkların önünde duracağımız, durabileceğimiz bir mücadele süreci bekliyor bizleri.”
‘Anadolu, Mezopotamya ve Ortadoğu halklarını birbirine dokunması olur’
“Barışı ve bu süreci, örgüt ile devlet arasında olan biten bir şey gibi görmek, büyük bir indirgemecilik olur” diyen Hüda Kaya, Anadolu, Mezopotamya ve hatta Ortadoğu halklarının, mahallelerinin, toplumsal kesimlerinin birbirine dokunması, helalleşmesinin de bu sürecin beklenen sonuçlardan olduğunu söyledi.
Hüda Kaya, “Bizler her şeyden önce hak ve hakikat savunucuları, kadın hakları savunucusu olarak, inanan kadınlar olarak bu sürecin izleyenlerinden değil, inşa edenlerinden olduk, olmaya devam edeceğiz.” İfadelerini kullandı.
‘Katkı sunmaya devam edeceğiz’
Hüda Kaya son olarak şunları belirtti:
“Elbette hem bireysel hem temsili katkımızı sunuyoruz, sunmaya devam edeceğiz. Hayatımızın anlamı hak, hakikat ve barış. Bunun için varız ve var olmaya devam edeceğiz. Uygun olan her zeminde, zamanda, koşulda tanıklığımızı yerine getireceğiz, katkımızı sunacağız, öğreneceğiz, istifade edeceğiz. Sürecin en önemli ayağı barışın kalıcılaşması, toplumsallaşmasıdır. Bunun da öncü gücü kadınlar olacak, bizler olacağız.”
Haber: Selim Sontay \ Yeni Özgür Politika