‘Baharın gelmeme gibi bir huyu yoktur’ denir ya, işte bir Newroz daha geldi kapımıza dayandı.
Bu yıl yine günler öncesinden başladı karşılama, Bayramlık giysiler içinde hayat, kendini sokaklara, alanlara saldı. Ateşler yakılıp halaylar çekiliyor.
Baharın müjdecisi, doğanın uyanışının simgesi ve yeni bir başlangıcın habercisi olarak kabul edilen kadim bir bayramdır Newroz.
Yüzyıllardır farklı coğrafyalarda yaşayan birçok halk tarafından coşkuyla kutlanan Newroz, sadece bir takvimin dönüm noktası değil, aynı zamanda umudun, dayanışmanın ve yeniden doğuşun simgesi.
Bin yıllardan kalan zulmün ve acının kar sularıyla yıkanması, Güneşin toprağa havaya ve suya sıcak bir merhabası. Suların damarlardan bütün vücuda yayılmasıdır Newroz.
Newroz salt doğa ananın canlanması ve kış koşullarının sonlanmasıyla sınırlı bir imge değil, aynı zamanda toplum yaşamını sınırlayan koşulların yok olması ve hareketlenmesi, insanın özündeki yenilenmenin sevincidir. Cemrelerin yüreklere de düşmesidir.
***
Mitolojide Newroz, zulmün saraylarını yerle bir etmesi ve bunu ateşler yakarak cümle aleme duyurmasıdır. Newroz, Kawaların Dehaklara, Ahura Mazdaların Ahrimanlara ‘dur’ demesidir.
Zerdüşt’ün Avesta’sında da ateş kavramı önemli bir yer tutar. Ateş vicdandır, zaferin müjdecisidir, iyinin koruyucusudur, özgürlüktür… Ateş güneşin bir parçasıdır. Ve tanrı insanlara korunması, beslenmesi ve günahlarından arınması için yeryüzüne indirmiştir. Bu yüzden ateş kutsaldır, çevresinde dans edip şölenler düzenlemek günahlardan, kötü enerjilerden arınmak anlamına da gelir.
Yani Newroz sadece bir bayram değil, aynı zamanda derin anlamlar taşıyan bir kültürel mirastır. Bu bayram, geçmişle bağ kurulmasını, bugünü anlamlandırmayı ve geleceğe umutla bakılmasını sağlar.
Ateşin kutsandığı bir gündür. Çünkü Newroz’un simgesidir ateş, bu ateş ezilenlerin, mazlumların yüreklerinde yanan ateştir. Bu ateşi tanrıların elinden alıp onu insanlığın emrine vermek için mücadele edenler, değişen tarihsel koşullara göre bu ateşe değişik anlamlar yüklediler.
Gelenek böyle gelişti. Ateşe insan karıştı… İnsana isyan karıştı, dilden dile, kulaktan kulağa, gönülden gönüle ulaştı…
En zor dönemlerde bile insanların içindeki narin bir umudu yeşertti. Bu kez bir barışı müjdeliyor Newroz. Birlikteliğin, dayanışmanın sesini yükseltiyor.
***
21 Mart aynı zamanda ‘Dünya Şiir Günü’ ….
Evet birkaç yıldır 21 Mart, hem Newroz’un hem de şiirin birlikte kutsandığı bir gün. Şiir de yüreğimize sözcüklerle ateş salan ve bizi çoğaltan bir delişmen aşk gibi ise Newroz ateşi ile bir akrabalığı var demektir.
Yannis Ritsos ‘Çocuğun gördüğü düştür barış’ diyordu. Rilke, ‘şimdi dünyada nerede biri ölüyorsa / işte öyle ölüyorsa dünyada, bana bakıyor’ diyordu. Yunus Emre ‘Gelin tanış olalım, / işi kolay kılalım / sevelim sevilelim, / dünya kimseye kalmaz’ diyordu. Cegerxwîn, ‘Ev dema serbestîye / Bindestî edî nema’ (Bu özgürlük çağıdır / Boyunduruk yok artık) diyordu. Ve daha niceleri… Hepsi de yüreklerindeki birikmiş ateşle söylüyordu.
***
Sazın telinde, davulun tokmağında, halayın coşkusunda yanıyor ateş. Demokratik bir sistemin kurulması ve toplumsal barış umutlarını büyütmek için yanıyor ateş,
Kutlu olsun.