Umudun, inancın en karanlık dönemlerini yaşadığı anlarda bile ateşin sırrına ererek Kawa’alaşan, tanrıçalaşan Newroz şehitleri bedenlerini ateşten gömlek yaparak umuda dönüştüler. Ateşin sırrına erenler güneş ülkesini aydınlattılar…
Serdar Altan
Medeniyetin beşiği Mezopotamya’nın, onuruyla ayakta kalmış kadim halkı, direniş ruhu ile görkemli bir Newroz tarihi yarattı. Ve bu direniş o ateş yandıkça da sürecek…
Ortadoğu halklarının kadim bayramı olan ve Kürtler açısından diriliş ve direnişin sembolü olan Newroz, yıllar boyu büyük değişimlerin de yaratıcısı oldu.
Dört bölüm halinde yayınladığımız dosya haberimizin dördüncü ve son bölümünde Newroz’a dönük devletin yaklaşımları ve üzerine çökme girişimleri, ilginç yasaklamaların yaşandığı dönemler, Newroz’un karakterini oluşturan detaylar ve ateşin sırrına eren Newroz şehitlerini ele alacağız. Ayrıca 90’lı yıllardan günümüze Newroz’a damga vuran bazı çarpıcı konular da bu bölümde yer alacak…
Türkiye’de iktidarların korkulu rüyası haline gelen Newroz, zaman zaman absürt yaklaşımlar ve kararlara da vesile oldu. Kürt halkının direnişini kırmak ve Newroz’un içini boşaltmak amacıyla türlü oyunlara başvuruldu.
90’lı yıllardan sonra yapılan Newroz’un, yüzbinlerin serhildan havasında kutladığı bir bayram haline gelmesi, Newroz’u yasaklarla önleyemeyen devlet yetkililerini de farklı bir politikaya sürüklüyordu. “Madem böyle bir bayram var o zaman bizimdir!” gibi saçma bir argümanla hareket eden devlet, 1993 yılından itibaren yavaş yavaş Newroz’u sahiplenmeye başladı. Ancak sistemin sahip çıktığı bu kutlu gün “Newroz” değil, “Nevruz”du!
Nevruz Newroz’a yenildi
Bu yıllarda devlet kontrolünde “Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı” gerçekleştirildi. Antalya’da yapılan ve Türki Cumhuriyetler ile Kıbrıs Türk kesiminden gelen konukların da katıldığı kurultayda “Ergenekon Destanı”na atıfta bulunularak örste demir dövüldü. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in de katıldığı kurultayda, Newroz’un aslında bir “Türk bayramı” olduğu kamuoyuna deklare edildi.
Newroz’u değiştirme planı sonraki yıllarda giderek gelişti ve liderlerin “Nevruz” ateşi üzerinden atlaması moda oldu. Halkın yapmak istediği kutlamalara izin vermeyen devlet yetkilileri, “Nevruz”da yumurta tokuşturuyor, ateş üzerinden atlıyor, Türki Cumhuriyetlerden gelen “soydaşlarla” bayramı sahipleniyordu. Newroz’un bir Türk bayramı savı artık toplantılarda tartışılıyor, seri toplantılar düzenlenerek halka taşırılmaya çalışılıyordu. Türk basını da bu yapmacık kutlamaları sayfalarına taşıyor, etkinlikleri alabildiğince büyütmeye özen gösteriyordu.
1995 yılında yükselen halk eylemleri karşısında Başbakan Tansu Çiller, Newroz’un serbest kutlanacağı açıklamasında bulundu. Fakat Çiller’in bahsettiği, Ortadoğu halklarının bin yıllardır kutladığı Newroz bayramı değil, devletin sahte “Nevruz”uydu.
1996 yılında devlet bu konudaki tutumunu daha da geliştirerek, “Nevruz” kutlamalarını Türkiye geneline yaydı. İlkokullardan askeri birliklere kadar geniş bir çerçevede resmi programlar planlandı ve uygulandı.
1997 yılında ise kutlamalar tam bir resmiyet kazanırken, İçişleri Bakanlığı bu konuda faaliyet programı çıkararak, ilgili tüm kurumlara gönderdi ve “Nevruz”un coşkulu bir şekilde kutlanmasını istedi.
Newroz, geniş halk kesimleri tarafından festival havasında kutlanırken, devlet yetkilileri birçok ilde tanınmış sanatçıların katıldığı ‘Nevruz’ konserleri düzenlemeye başladı. 1998 yılında Amed’te yapılan resmi “Nevruz” kutlamasına kimse katılmayınca kutlama ancak 10 dakika sürdü. Valilik önünde yapılan kutlama sırasında ise Vali Nafiz Kayalı “Biz 2 bin broşür dağıttık ancak yine de kimse gelmedi” şeklinde yakındı.
Devletin Newroz’u sahiplenme ve içini boşaltmaya dönük çabaları tutmadı ve Newroz tüm uğraşlara rağmen bir türlü ‘Nevruz’laştırılamadı. 90’lı yıllardaki bu başarısız politika sonrası, 2000 yılından itibaren Newroz gerçek sahiplerine teslim edilmek zorunda kalındı. Zafer yine “Newroz”un olmuştu!
Bu kez ‘W’ yasak!
2000’li yıllarda artık genel olarak Newroz kutlamalarına izin verilirken, bu yıllara da Newroz tarihi boyunca yaşanan ilginçliklerin başında gelen “W” krizi damgasını vurdu.
Kutlamalar için yapılan başvurularda yer verilen Newroz kelimesi içerisindeki “W” harfi, bazı illerde Newroz’un kutlanmasının önüne engel olarak çıkarıldı. Başvuruların “Newroz” değil “Nevruz” şeklinde yazılarak yapılması istendi. 2000 yılında “Newroz” ismiyle yapılan resmi başvuruya olumlu yanıt verildi ancak, kutlamalara ilişkin haber yapan yerel gazeteler “W” harfini kullandıkları gerekçesiyle soruşturmalık oldu. Savcılığa ifade veren gazetelerin yazı işleri müdürleri hakkında TCK’nin 312. maddesi gereğince davalar açıldı.
2000 yılından sonraki tüm Newrozlarda da “W” harfi sorun olarak kaldı ve sürekli kriz yaratan bir harf olarak tarihe geçti.
Newroz’un çırası: Lastikler
Newroz’un geçmiş yakın tarihi açısından sokaklarda yakılan araba lastikleri de önemli bir yer tutar. 90’lı yıllarla birlikte özellikle çocuklar tarafından kentlerin sokak aralarında ve yüksek tepelere götürülerek 20 Mart akşamı yakılan lastikler, zaman zaman “Newroz’un çırası” niteliğine bürünüyor ve bazen sabahlara kadar yanıyordu.
Ancak Newroz yasaklamalarından yıllarca lastikler de nasibini aldı. Yapılan kitlesel gösterilere müdahale ederek önlemeye çalışan polis, tüm sokaklarda yanan lastikleri toplama konusunda çaresiz kaldı. Güvenlik güçleri bu çaresizliği lastik yakmayı yasaklayarak gidermeye çalışsa da ciddi bir önlem geliştirilemedi. Newroz ateşinin yanmasını önleyemeyen devlet güçleri bu kez her Newroz yaklaştığında kentlerde bulunan oto lastikçileri tek tek gezerek, lastik satmamaları veya kimseye vermemeleri yönünde tehditlerde bulunmaya başladı. Bu da olmayınca bu kez polisler, oto lastikçileri gezerek tüm lastikleri topladı. Ancak bu önlem de Newroz gelmeden haftalar öncesinden yakacakları lastikleri hazırlayan Kürt çocuklarının önünü alamadı.
2000’li yıllara gelindiğinde ise lastik yakmayı önlemek amacıyla valilikler tarafından odun dağıtılmaya başlandı. Böylece araç lastikleri de Newroz tarihinde unutulmaz bir yere sahip oldu.
Sahnelerin dönüşümü
Amed’de birçok kez olaylı geçen ve ilk defa 2000 yılında izinli olarak kutlanan Newroz Bayramı, kamyon kasalarından oluşturulan sahne ve amatör ses sistemlerinin kullanıldığı günlerden, tanınmış sanatçıların ve yüzbinlerin katıldığı dev organizasyonlara dönüştü.
Amed’de izinli kutlanan ilk Newroz her açıdan henüz çok amatördü. Zamanla yüz binlerce insanı kapsayan dev organizasyonlar düzenleyecek profesyonelliğe ulaşan Amed için 2000 Newroz’u özeldi. Kent merkezinden neredeyse 10 kilometre uzaklıktaki alan yıllarca Newroz’a evsahipliği yaptı. Onca uzaklığa rağmen halk Newrozlara katılmaktan geri durmadı. Sonrasında ise şu an halen kutlamaların yapıldığı Newroz Parkı görkemli serhildanların alanı oldu. Artık dev bir sabit sahne Newroz’la bütünleşen bir alan haline getirdi bu parkı ve her yıl Kürdistanlılar ile Türkiye ve dünyanın birçok yerinden gelen misafirler bu alanda Newroz’u kutluyor.
Yöresel kıyafetler
Son 40 yıllık süreçte Kürdistan genelinde kutlanan Newrozlar ayrıca bir renk cümbüşüne dönüşmesiyle de hafızalarda yer edindi. 90’lı yıllardan sonra kutlamalar kitleselleştikçe kutlama alanlarındaki renklerde de bir ahenk oluşmaya başladı. Kadınların giydiği kiras-fistan, erkeklerin giydiği şal û şapik, Kürdün giyim kültürünü Newroz alanlarında ifade etmesini de beraberinde getirdi. Botan, Serhad, Colemêrg bölgelerinden çoğalarak, tüm Kürdistan’a yayılan yöresel giysi giyim-kuşamı 2000’li yıllarda artık yeni bir giyim modasının oluşmasını da beraberinde getirdi. Yöresel kıyafet diken terzilerin sayısında patlama yaşanırken, bu kıyafetleri satan mağazalarda da gözle görülür bir artış oldu.
Elbette devletin yasakçı zihniyetinden yöresel kıyafetler de nasibini aldı. Son yıllardaki Newroz kutlamalarında da görüldüğü üzere, Kürdün hiçbir şeyini kabul etmek istemeyen devlet, giysilere de adeta savaş açtı ve Newroz alanına sokmamak için büyük çaba harcadı. Buna rağmen her Newroz alanı rengarenk kıyafetlerle göz alıcı bir karnaval görüntüsü vermeyi sürdürdü.
‘Newroz çocukları’
Her yıl milyonlarca kişinin katıldığı Newroz kutlamalarının hiç şüphesiz en renkli görüntülerini yine onlar oluşturdu. Günlerce öncesinden “büyükleri” için lastik saklayan, “izinsiz” Newroz’ların sokak çatışmalarına oyun tadında katılan çocuklar…
Bayram değil, adeta savaş havasında geçen geçmiş yılların Newroz kutlamalarından onlara ‘Newroz’ ismi kaldı yadigar. Kürtler, yıllarca yasaklı olan Newroz’u çocuklarının isimlerinde yaşatmak için onlara ‘Newroz’ ismini verdi.
Ateşin sırrına erenler
Umudun, inancın en karanlık dönemlerini yaşadığı anlarda bile ateşin sırrına ererek Kawa’alaşan, tanrıçalaşan Newroz şehitleri bedenlerini ateşten gömlek yaparak umut olup, direniş olup serhildanlara dönüştüler.
Ateşin sırrına erenlerin bu görkemli tarihi ilk olarak 1982 yılında Amed zindanında yazıldı demiştik. Mazlum Doğan’ın Kürdistan’ı aydınlatan üç kibrit çöpü, Zekiye ve Rahşan’ın bedeninde Newroz ateşi olmuştu. Onlar, bedenini ateşe vererek güneş ülkesini Newroz ateşi ile selamlıyordu.
Ronahî ve Berîvan
“Eğer özgürlük kolay kazanılacak bir şey olsaydı Ronahî ve Berîvan bedenlerini ateşe vermezlerdi…” Özgürlüğe ulaşmanın ne denli bir mücadele gerektiğini anlatan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bu sözleri, Newroz şehitlerinden Bedriye Taş ve Nilgün Yıldırım için söylüyordu.
Tarih 22 Mart 1993 yılını gösterdiğinde Neckar nehri tıpkı Amed Surları gibi, tıpkı Kadifekale gibi tarihi bir ana tanıklık ediyordu. Kendilerini nehir kenarındaki bir ağaca bağlayan Ronahi ve Berivan bedenlerini özgürlük ateşine tutarak faşizmin diyarında özgürlük ateşini yaktılar.
Özgür ruhlu bu iki kadın, bıraktıkları mektupla “Bir kadın nasıl olmalıdır?” sorusuna yanıt oldular: “Biz biliyor ve inanıyoruz ki, yaktığımız özgürlük ateşi, daha büyük ateşlerin yanmasına neden olacaktır. Bedenlerimiz, düşüncelerimiz Kürt halkına ve bütün insanlığa armağan olsun.”
Sema’dan yükselen ateş
Kadının Newroz ateşi ışığında toplumsal hakikati nasıl aradığını ve ona nasıl ulaştığının sembollerinden biri de şüphesiz Sema Yüce’dir. Egemenlerin tarihi karşısında Kürt kadınının kendi tarihini nasıl yarattığının bir örneği olan Sema Yüce, “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyerek 98 yılının 17 Haziran’ında Çanakkale Cezaevi’nde bedenini ateşe verdi.
Sema’nın bu eylemiyle bir kez daha dört duvar arasında yükselen Newroz ateşi, on yıllardır süregelen zindan direnişlerini daha da pekiştirdi. Ve tarih, bir kez daha Sema Yüce şahsında bir tanrıçanın alevlerle özgürlük dansına tanıklık etti.
Sema Yüce’nin bu eylemine ilk cevaplardan biri onunla aynı cezaevinde kalan yoldaşı Fikri Baygeldi’den geldi. Baygeldi de “Sema benim komutanımdır, Kürt kadını benim komutanımdır. Ben kendi talimatımı komutanımdan aldım ve gerekeni bir savaşçı olarak yapacağım” diyerek yoldaşı Sema’nın eylemini selamladı.
Elefteria ses veriyordu
Çağın Dehaklarına karşı Newroz ateşi tüm baskılara rağmen tarihin her sürecinde yanmaya devam etti. Bu kez Newroz ateşi başka bir Tanrıçanın elinde, Yunanistan’ın kalbi Atina’da Elefteria Fortulaki’nin ellerinde görüldü.
Yunan enternasyonalist devrimci Elefteria, Newroz şehitlerinin eylemlerine cevap vermek ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla 24 Mart 2006 akşamı bedenini ateşe vererek özgürlük ateşini kutsadı.
2 çocuk annesi olan Elefteria, şehadetinin ardında bıraktığı mektupta ise “Zekiye Alkan, Sema Yüce, Ronahî, Bêrivan ve Rahşan Demirel gibi ben de bu yıl Newroz’u kutluyorum” sözleri ile Newroz ateşi için sınırların, kimliğin bir anlam taşımadığını haykırdı.
90’lı yıllardaki şehitler
Newroz şehitleri derken elbette Newrozlarda devlet tarafından katledilenleri de unutmamak gerekiyor. 1991 yılında Nusaybin’den İstanbul, Adana’ya, Cizre, Kulp, Hani, Diyarbakır’a kadar binlerce kişi Newroz kutlamalarına katıldı. Devlet güçlerinin gösteri yapanların üzerine açtığı ateş sonucu 31 kişi katledildi.
Özellikle 92 Newroz kutlamaları Kürdistan için direnişin ön plana çıktığı bir dönemdi. Tüm baskılar ve yasaklamalara rağmen özgürlük ateşini yakmakta kararlı halk, Kürdistan’ın hemen her yerinde alanlara akmaya başladı. Gerçekleşen saldırılarda Şirnex’te 38, Cizîr’de 24, Nisêbîn’de 16, Gercüş’te 2, Colemêrg’de 5 kişi katledildi. 1993 yılında ise, Adana Newroz’unda halka saldıran polis, Ramazan Çetin ve Nezir Kurt adlı yurttaşları katletti. 2002 yılında da Mersin’de Newroz’u kutlamak isteyen kalabalığa ateş açan polisin saldısında Ömer Aydın ve Mehmet Şen isimli yurttaşlar Newroz şehitleri kervanına katıldı.
Yasaklı 2012 Newroz’unda kızıl alevler bu kez İstanbul’dan yükseldi. Kazlıçeşme Meydanı’nda kutlanmak istenen Newroz’a saldıran polisin attığı gaz bombası kafasına isabet eden BDP Arnavutköy ilçe yöneticisi Hacı Zengin, Newroz şehidi olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Newroz alanında kıydılar Kemal’e
Kemal Kurkut da yakın tarihin Newroz şehitleri arasında yer aldı. 2017 Amed Newroz’unu kutlamak için Malatya’dan Amed’e gelen 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Kurkut, halkın Newroz alanına doğru yürüdüğü sabah saatlerinde, polis tarafından alanın hemen girişinde katledildi. Kemal Kurkut’un polisler tarafından katledilme anı ise gazeteciler tarafından an be an görüntülendi.