Türkiye halkları açısından önemli bir sürecin yaşandığı biliniyor. Sürece ve demokratik Kürt siyasetinin tutumuna ilişkin yoğun tartışmalar geliştirilmektedir. Bu tartışmaların barış ve demokrasi karşıtı güçler tarafından ve gerçekler çarpıtılarak yapılması sorunlu olmasına yol açmaktadır.
“Dana altında buzağı arayan” bu çevreler, önce ufak ufak kuşku yaymaya, tartışmanın devamında “Kürtler veya aynı anlamda DEM Parti kimi destekleyecek” sorusu üzerinden spekülasyonlar geliştirmeye çalışmaktadırlar. Soruya “DEM Parti, Cumhur İttifakı’na dahil oldu” şeklinde bir cevap verilerek güvensizlik yaratılmak istenmektedir. DEM Parti’nin kendisi bileşenlerden oluşmuştur, ayrıca ihtiyaç duyduğunda çeşitli partilerle ittifak yapması haktır. Burada itiraz, DEM Parti’yi özgün bir parti olarak görmemekle ilgilidir.
Bu soruyu soranların bir kısmı, devletin yönetiminin dışında kalmış, devlet, toplum, siyaset ve örgüt gerçeklerini yeterince bilince çıkartamayan, sosyo-politik hayata yabancı bireyler veya çevrelerdir.
Bunlara göre siyaset, belli aralıklarla yapılan seçimler, siyasal güç de bu seçimlerde alınan oyların sayısıdır. Dolayısıyla çoğunluğu oluşturamayan Kürtlerin, amaçladıkları barış için birilerini, bugünün koşullarında da devleti yöneten Cumhur İttifakı’nı desteklemesi gerekiyor. “Kürtler kimi destekleyecek” sorusunu soranların bir diğer kesimi, devlet destekli çevrelerdir. Bunlar, Kürtlerin siyasal gücünü biliyorlar ve tam da bu gücü zayıflatmak için bu argümanı kullanıyorlar. O nedenle bu kesimin mutlaka teşhir edilmesi gerekiyor.
Bu kapsamda belirtilmelidir ki bu soru, provakatif bir sorudur, doğru değildir. Çünkü Sayın Öcalan 1993 yılından beri, savaşın çözüm sağlamadığını, demokratik yöntemlerle mücadelenin daha doğru olacağını belirten bir paradigma geliştirmiş ve bu paradigmadan hareketle o günden beri barış talep etmektedir.
Onca yıldan sonra bugün, savaşı en çok savunanlardan Bahçeli de barış istemektedir ve bu amaçla DEM Partililerin elini sıkmıştır. Bu gelişmeleri ve “Barışı ancak savaşanlar gerçekleştirebilir” gerçekliğini dikkate alan Sayın Öcalan, olabilir umuduyla, barış ve demokratik toplum çağrısıyla Bahçeli’nin uzattığı eli tutmuştur. Bunun üzerine DEM Parti, uğruna bunca yıl mücadele ettiği barışı gerçekleştirmek için ilgili herkesle görüşmelere başlamıştır. Tersi büyük yanlış olurdu.
“Kürtler kimi destekleyecek” sorusu, Kürtleri toplumsal ve siyasal anlamda olumsuz değerlendiren bir yaklaşımın ürünü olarak da sorunludur. Kürtler, bu ifadede gösterilmek istendiği gibi birilerinin payandası olan, bağımsız siyaset yapamayan, gücü, iradesi, örgütlülüğü, politika üretme yeteneği olmayan bir topluluk değildir. Kürtleri böyle görmek ve böyle göstermek, gerçekleri karartmaktır.
Çünkü demokratik Kürt siyaseti, 50 yıldır başarıyla mücadele eden, Kürtleri, Türkiye’yi ve bölgeyi etkileyen, değiştirme/dönüştürme gücü ve yeteneği fazla olan bir siyaset ve bütün baskılara, zorbalıklara ve saldırılara rağmen varlığını güçlenerek sürdüren bir örgütsel yapıdır.
Daha önemlisi, bütün imkânlarıyla bu örgütsel yapıyı destekleyen bir halk gerçekliği söz konusudur.
Bundandır ki bu yapı, yok edilme sürecinde olan Kürt halkının varlığını ve haklarının meşru olduğunu, Türk devletine de bütün dünyaya da kabul ettirmiştir. Aynı şekilde bu mücadelenin sağladığı ortamla Aleviler, eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü mücadelesini geliştirmişlerdir. Kadınların eşitlik mücadelesi, bu siyasetle daha somutlaşmış ve ileri taşınmıştır. Bütün bunlar, dünya insanlığının da Türkiye halklarının da Türk devletinin de bildiği gerçeklerdir.
Ayrıca “Kürtler kimi destekleyecek” sorusuyla DEM Parti’ye ve Kürt halkına karşı güvensizlik yaratılmak istenmektedir. Bu durum vicdani değildir. Çünkü Kürtler, en politik, en örgütlü ve en çok gelişmiş bir halktır. Kürt halkının kazandığı bu değerleri görmezden gelmek veya görünmez kılmaya çalışmak, sömürgeci bir zihniyetin ifadesidir.
Öte yandan, demokrasi ve barış için mücadele eden DEM Parti, demokrasi ve özgürlük güçleriyle birlikte olmuş, ileri sürüldüğü gibi, hiçbir demokrasi düşmanı güçle ittifak yapmamıştır. Çünkü DEM Parti ve demokratik Kürt siyaseti, kimseyi desteklememekte, “3. yol” olarak tanımlanan kendi politik programını hayata geçirmeye çalışmaktadır. Girişimleri de görüşmeleri de bu kapsamda yapılmaktadır. Kılıçdaroğlu’na bu amaçla oy verilmiş, AKP ve MHP ile bu amaçla görüşülmüş, CHP’ye ve bütün demokrasi güçlerine yapılan saldırılara da aynı amaçla ve şiddetle karşı çıkılmıştır.
Özetle DEM Parti ve Kürt halkı, kime karşı, kimi destekleyeceklerini bilmektedir. Bu toprakların büyük birikimine, bunu hayata geçirecek cesarete ve özgüvene sahiptir. Dogmatik ve katı değil, yaratıcı ve esnek davranarak rolünü oynamaya, kendi politikalarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Kararlılığı, inancı ve fedakârlığıyla barış mücadelesinin en önünde yer almaktadır.
Dolayısıyla demokratik Kürt siyaseti, uzun süreden beri, siyaseten oyun kurucu roldedir, oyunun figüranı değildir. Bu durumda doğru yaklaşım, kafa karışıklığı yaratmak yerine, DEM Parti’yi daha çok desteklemek olmalıdır.