Kürdistan’da Kürt Özgürlük Hareketi’ne saldırıp bunu ‘Kurdistanî duruş’ diye sunan hastalıklı bir dijital magandalık gelişti. Gerçekte bir etkileri yok
Engin Barin
Kürdistan’da Kürt Özgürlük Hareketi’ne saldırıp bunu “Kurdistanî duruş” diye sunan hastalıklı bir dijital magandalık gelişti. Gerçekte bir etkileri yok. Kimisi reklam, kimisi kişisel tatmin, kimisi ise sığ bir izleyici kitlesi bulmak için yazıyor. Kimisi muhtemelen para için yapıyordur. Çarpıtıyorlar. Yalan ve iftirayı yöntem yapıp saldırdıkça saldırıyorlar. Bu çevreler ne değer bilir ne tutarlılık. Kendilerine bir yer açamayınca, Özgürlük Hareketi karşıtlığını kimlik edinmeye çalışıyorlar. En trajik olanı ise, her şey olmaya çalışırken aslında hiçbir şey olamamalarıdır.
Rojava’yı överek Kürdistan milliyetçisi kesilen bu çevrelerin, Rojava’nın kuruluş paradigmasını geliştiren Öcalan’a saldırmaları; kendi çelişkili ve zavallı pozisyonlarına ışık tutar. Sömürgecilerle kol kola girip Kürt evlatlarına ortak operasyon yapanları “Kurdistanî”, Kurdistan işgaline karşı direnenleri “karşıt” ilan etmek, bir halkı manipüle edip kendi evlatlarına karşı kışkırtmaya çalışmaktır. Bunu başka kimler yapıyor diye düşününce hangi konuma düştüklerini kendileri hesaplasınlar.
Son zamanlarda Öcalan’ın 12. Kongre’ye gönderdiği perspektife saldırmaları, sadece Kürt halkına değil; tarihimize, değerlerimize saldırıdır. Evet; bu seviyesizliğe sessiz kalmak “demokratik olgunluk” olmadığı gibi; bu çarpıtmaları teşhir etmek ise demokratik sorumluluktur.
Ne diyor bunlar; Öcalan Kürt önderlerine judenrat demiş. Böyle çarpıtma görülmedi. Şimdiye kadar acaba anlamadıklarından mı böyle diye düşünüyordum ama şimdi çok berrak bir şekilde bilerek kasti bir çarpıtmanın peşinde oldukları anlaşılıyor. Hedef aynı, çoğu cümleler bile aynı; saldıranların beslendikleri kaynak aynı, saldırılan da aynı olunca acaba bu işin arkasında hangi istihbarat servisi var diye sormadan edemiyor insan. Perspektif herkesle paylaşıldı. Kürdistan bağlamında judenratlığın ne olduğunu Öcalan açıkça söylüyor:“Ailelerini kurtarmak için Kürtlüğü imhaya götürüyorlar.”
Bu cümle; Şêx Seîd, Seyîd Rıza gibi direniş mirasçılarının kendisine değil, onların mirasına sahip çıkmayıp devletle çalışmayı bir kariyer yolu olarak benimseyen işbirlikçilere yöneliktir. Yani Kürt halkına sömürgecilerle beraber operasyon yapan Kürtlere diyor. Yani milletvekilliği, kayyumluk, ihale ve makam uğruna hem halkına hem ailesine ihanet edenlere… Bunlar için “bir kitap bile yazmamışlar, kendi dedelerinin anısına sahip çıkacak halleri yok! Özgürleşen Kürde düşmanlık yapıyorlar” diyor Öcalan. Ama buna rağmen çarpıtma ustaları bunu alıp sanki bu kavramı doğrudan Şêx Seîd için; Seyît Rıza için söylemiş gibi sunarak hem halkı manipüle ediyorlar hem de tarihe ihanet ediyorlar.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin kurucusuna “Kürdistan karşıtı” diyecek kadar aklını yitirmiş bu çevreler, Öcalan’ın on binlerce sayfada inşa ettiği Kürdistan Yurtseverliği fikrinden bir satır dahi okumamış gibiler. Oysa Öcalan açıkça yazar: “Demokratik konfederalizm çözümü parçalanmış Kürdistan ülkesinin bir araya getirilmesidir.” “Kürdistan kavramı önemli bir yere sahiptir. Kürdistan, Kürt halkının vatanıdır.”
Ve yine; “’Sömürge Kürdistan’ kavramını ilk defa düşünceme ve yüreğime indirdiğimde bayılmıştım” ifadesi Kürdistan duygusunun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bunun gibi binlerce ifadeyi görmeyip çarpıtmalar ile debelenmeleri çok zavallıca.
Bu kadar net bir yurtseverlik karşısında hâlâ anlamayanların, kendilerine “şair”, “yazar” diyerek taktıkları maskeler tek tek düşüyor. Kendinden geçercesine Türkçülük suçlaması yapacak kadar savruluyorlar. Çünkü mesele fikir değil; intikam. Çünkü çoğu ya eski Hizbulkontra çöpü ya da koltuk sevdası yüzünden Demokratik Kürt Siyaseti’nden kovulan tipler. Kimisi yaptıkları taciz ve hırsızlık yanında kâr kalmadı diye intikam peşinde. İşte şimdi de bu şekilde çamur atarak hırpalanan egolarını tamir edebileceklerini sanıyorlar. Üstüne Kürdistan’ı bütün bu kiri çöpü gizlemek için kullanıyorlar. Yanılıyorlar.
Yıllar önce neydilerse, bugün de aynılar. Kurdistan’ı savunmak gibi bir sorumlulukları yok; aksine, Kurdistan ismini kullanarak kendi çürümüşlüklerini örtmeye çalışıyorlar. Tıpkı siyasal İslamcıların dinin adını kullanarak dine verdikleri zarar gibi…
Ama neyse ki Kürdistan yurtseverliği, onların dar siyasetine ve sahte ahlakına on beden büyük gelir.
Öcalan’a saldırarak kimlik edinmeye çalışanların, son elli yıllık politik tarih göz önüne alındığında, bu çabalarının ne kadar boş olduğu tekrar tekrar kanıtlanmıştır. Bu tür saldırılar, kendilerine taktıkları “şair”, “yazar” gibi sıfatlarını bile çürütmekten öteye geçemez.
Kürdistan yurtseverliği, kendini Özgürlük Hareketi karşıtlığıyla değil; hakikate, halka ve mücadeleye olan sadakatle tanımlar. Kimin nerede durduğu, popülist söylemlerden çok; kimlerle birlikte, hangi hakikatin yanında durduğuyla bellidir.
Ve Öcalan’ın durduğu yer, ona saldıranların aksine; bu halkın umutlarının, direnişinin ve Kürdistan’ı yeniden inşa arzusunun merkezidir.