9 Temmuz 2025 günü başta Kürt toplumu olmak üzere Ortadoğu toplumları demokratik toplum anlamında yeni bir hamle yaptı. Kürtler 26 küsur yıl sonra Önderim dedikleri Abdullah Öcalan’ın, ilk kez yanında bulunan altı arkadaşla birlikte görüntülü bir videosunu izlediler. Bu topu topu 7 dakikalık bir video, fakat bunun bir özgünlüğü var. 26 küsur yıl sonra Kürtler Abdullah Öcalan’ın ilk kez canlı seyrediyorlardı ve sesini duyuyorlardı. Bu anlamda Kürtler çok duygusal anlar yaşadılar.
Bu videonun yayınlanmasının temel nedeni 27 Şubat 2025 günü Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yapmış ve yeni bir süreç başlatmıştı. Bu tarihi bir süreç, bir döneme son noktayı koyma, yeni bir dönemi açma hamlesiydi.
9 Temmuz günü gösterilen videoda Öcalan birlikte kaldığı altı arkadaşla, son derece canlı, coşkulu, duruşunda kararlılıkla oturuyordu, tutarlılığı yansıyordu. Dinamik bir Abdullah Öcalan vardı videoda. Bu bütün Kürtler açısından moral kaynağı oldu, umut ve cesareti yükseltti. Fakat benim açımdan bu videoyu, bu sesi duymak çok daha değişik duygular, anılar oluşturdu ve yaşamın hedefine çok yaklaştığını gösterdi. Hep görmek istediğim, duymak istediğim o sesi 26 küsur yıl sonra duydum. Bu bekleyişin sonucu tam olmasa da büyük oranda gerçekleşti.
Daha önce çeşitli vesilelerle şunu belirtmiştim, devletler arası komplo sürecinin Roma ayağı 62 gün sürmüştü. Bu 62 günün son 50 güne yakın bölümünü Abdullah Öcalan’ın yanında geçirmiştim. O süreç yoğun bir süreçti; Abdullah Öcalan’ın yoğunluğu, büyük çabası ve komployu boşa çıkarma yaklaşımına yakından tanıklık yaptım. Yine Avrupa’daki Kürtler ile Kürdistan’daki Kürtler adeta nefesini tutmuş, komplonun nasıl sonuçlanacağını merak ediyorlardı. Bir imhaya mı, Kürt sorunun çözümüne mi ya da bir esaretle mi sonuçlanabileceği gerilimi içindeydiler.
Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999 günü Kenya’dan kaçırılarak, Marmara Denizi’ndeki İmralı Adasında tek kişilik hücreye konuldu. O gün bugündür Abdullah Öcalan üzerinden çok yoğun bir tecrit ve iletişimsizlik politikası, hatta unutturma politikası uygulanageldi. Yine Abdullah Öcalan’ın zihinsel, duygusal ve muhakeme gücü zayıflatılarak güçsüzleştirilmek istendi. Kürt toplumu üzerindeki etkisi sıfırlanmak istenmiş ve bu temelde özgürlük hareketinin tasfiye edilmesi amaçlanmıştı. Bunlar çokça bilinen, tartışılan konulardır. Bütün bu pratikler karşısında 9 Temmuz günü yayınlanan videoda Abdullah Öcalan’ın görüntüsü ve sesinin canlılığı Kürtler üzerinde çok ciddi ve pozitif bir etki yaratmıştır.
26 küsur yıl sonra Abdullah Öcalan’ın son derece diri, muhakeme gücü yüksek ve coşkulu sesini duymak çok heyecan vericiydi. Bunun Abdullah Öcalan’ı önder olarak kabul eden herkeste bir duygu fırtınası yarattığı kesindir.
Yalnız bende çok daha farklı anlamları vardır o coşkulu sesin. Abdullah Öcalan’la en son ayrılığımız 16 Ocak 1999’da bir cumartesi günü gerçekleşmişti. Abdullah Öcalan Roma’dan tekrar Moskova’ya dönmüştü. Abdullah Öcalan’ın son sesini Moskova havaalanına indikten sonra duydum. Karşılamaya gelen arkadaşı telefondan aradım. Sağ salim Moskova’ya ulaşıp ulaşmadığını öğrenmek için aramıştım. Durumunun nasıl olduğunu sordum. Güvenlik kaygılarından dolayı çok uzun bir konuşma yapmadım, sadece “Tamam mı, her şey yolunda mıdır?” sorusunu sordum. O da “Tamam, her şey yolunda” dedi. Ben telefonu kapatırken Abdullah Öcalan’ın sesini duydum, “Kim o?” diye sordu. O da benim olduğumu söyledi.
O gün bugündür en çok duymak istediğim ses, o sestir, “Kim o?” sesini yeniden duymak demek Abdullah Öcalan’ın halkına hitap eden, örgütüne hitap eden; konuşan, çözümleme yapan, teorik, paradigmatik analizler yapan ve yön veren sesini duymak anlamına geliyordu. Yani özgür ve demokratik yaşam demekti. O yüzden o sesi tekrar duymak coşku demekti. İşte 9 Temmuz 2025 günü sabah saat 9:00 sıralarında O sesi duydum, canlı haliyle duydum ve 26 küsur yıllık amacım büyük oranda gerçekleşmiştir.
Kuşkusuz o anki duygularımın tarifi güçtür, gün boyu içim coşkuyla doluydu, belki ömrümün en moralli gününü yaşadım, çok anlamlıydı. Sevinç göz yaşlarını döktüm. Gerçi duyduğum o ses tam özgürlükle gerçekleşmedi. O açıdan coşkum henüz biraz buruk bir coşkudur. Ama özgürlüğe çok yakın bir coşkudur.
Zira Öcalan’ın henüz fiziksel özgürlüğü tam gerçekleşmemiştir, ama bugünkü çağrısıyla özgürlüğe çok yaklaşıldığını gösteriyor. Ancak şuna da dikkat etmek lazım, özgürlüğe en yakın anlar aynı zamanda risklerin de çok büyüdüğü anlardır. Önümüzdeki haftalar, aylar çok çetin zamanlardır, riskler çok fazladır. Komplolar, entrikalar üretecek, yani çözüme karşıt bölgesel, küresel ve Türkiye içindeki güçlerin mevcudiyeti tahmin edilmektedir. Bu anlamda riskler de çok yüksektir.
Şuna kesin inanmak lazım, yakın gelecekte, hatta çok yakın gelecekte Abdullah Öcalan’ın özgür sesi, istediği yere gidebilen, başta halkı olmak üzere insanlığa özgürlüğü haykırma zamanı çok uzak değildir. 9 Temmuz çağrısında Abdullah Öcalan da bunun altını çizmektedir. Yani çözüme çok yakınız. Ancak bunun gerçekleşmesi için risklerin minimize edilip ortadan kaldırılması zorunludur. Başta Kürt toplumu olmak üzere tüm dünya toplumlarının çatışma ve savaş dışı bağımsız ve demokratik toplumlar biçiminde birliğini inşa etmek öncelikli görevdir. Abdullah Öcalan’ın vurguladığı gibi dönem siyaset ve barışçı toplumu inşa dönemdir. Bu yolla Abdullah Öcalan’ın sesi özgürce insanlığa ulaşmalıdır. Temel görev budur ve bunu başarmak elzemdir.
Başta Abdullah Öcalan olmak üzere Kürt toplumu bu kudrete sahiptir.