Türkiye’de siyasette, akademide, medyada ve eğitimde yaklaşık 70 yıl boyunca ‘Kürt yoktur’ tezi işlendi. Okul kitaplarında Kürt Teali Cemiyeti vardı ama Kürtler yoktu. Kürt vardır diyenler dış mihrakların oyununa geliyordu. Bu büyük yalanı 90’ların ortalarında terk etmek zorunda kaldılar. Şimdiler de ise Aleviler Türkmendir, Alevi Kürt yoktur tezi inceden inceye işleniyor. İYİP, Türkmen Alevi Ocakları, AKP, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Ulusalcılar ise CEM Vakfı üzerinden bir yanda Aleviliği kendi tekellerine almaya çalışırken, öbür yandan da Aleviler Türkmen’dir propagandasına hız vermiş durumdalar. Bu tür safsatalara teşne olan ZP’lileri ekleyelim. MHP’de ise Bahçeli, Hacıbektaş’ta kendisine ait bir araziyi hibe ederek, burada Horasan Erenleri Hacıbektaş Kültür ve Cemevi Külliyesi’nin yapım startını verdi. İnşaat yakında bitecek ve burada da aynı propagandanın yürüyeceğine şüphe yok.
Bu işleri ilk Cem Vakfı başlattı. Madımak Katliamı sonrası, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, aceleyle İzzettin Doğan’ı çağırtmış, katliam sonrası Alevilerin Kürt Hareketine yakınlaşma riski olduğunu belirtmiş, buna karşı tedbir alınması gerektiğini söylemişti. Örtülü ödenekten verilen para ile İzzettin Doğan’ın Cem Vakfı’nı bu amaçla kurduğu çok yazıldı çizildi. Bu vakıf Adıyaman’a da şube açmıştı. Yukarıdaki bilgilerden habersiz birkaç arkadaşla şubeye gitmiştik. Kapıya yapıştırılmış bir kâğıtta ‘burada siyaset konuşulmaz’ yazıyordu. İçeri girdik, merhaba faslından sonra, vakfın hükümetten istediği Alevi talepleri nelerdir diye sorduğumuzda, burada siyaset konuşmuyoruz demişlerdi. Alevileri Kemalist yapmak misyonlarının dışında, Alevi Kürt yoktur lafını ilk kez bunlardan duymuştum. Türkmen ve Arap Alevilerine nazaran Kürt Alevilerinin tarih boyunca katliamlara uğraması, bu kesimi daha çok politize etmişti. Şimdi burayı boşa düşürmeye çalışıyorlar. CEM Vakfı başarılı olamadığı için, dört koldan kirli bir propagandaya girişmiş durumdalar.
Bunun son örneği, türkücü Erdal Erzincan’ın sosyal medyada yaptığı “Alevilik, 72 milleti içine alan kadim bir gelenektir. “Kürt Alevi” ya da “Türk Alevi” diye bir tabir yoktur; Kürtçe konuşan Alevi, Türkçe konuşan Alevi veya Zazaca konuşan Alevi vardır. Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçedir. Gelenek bize bunu böyle aktarıyor” bu açıklama oldu. Üç tane masum gibi görünen tespit yaptıktan sonra, gerçek niyetini son cümlede açık ediyor. Esasında, Kürtçe konuşan Alevi var ama bunlar Alevi Kürt değil, Kürtlerin içinde asimile olmuş Türk Alevileridir demeye getiriyor. Aleviliğin ibadet dili de Türkçedir deyip, noktayı koyuyor. 72 milleti içine alan kadim bir gelenek lafları da böylece havada asılı kalıyor. Cumhuriyet ile birlikte Kemalizm, genleri ile oynanmış bir Alevilik yarattı. Bu devşirilmiş kişiler, resmi ideoloji olan Kemalizm’in Kürt yoktur tedrisatının bir sonucu olarak, Alevilikte Kürtleri yok sayan bir dönüşüme kolayca adapte oldular. Alevilik, bin yılları aşan bir inanç sistemidir. Yere ve zamana göre etkilenmiş, etkilemiştir. Türkler Alevilikle tanışmadan önce de Alevilik vardı. Bunlar Türkçe bilmediklerine göre herhalde el kol hareketleri ile ibadet yapıyorlardı. Erdal Erzincan ve aynı kafadarlar, tarihi Kemalizm’le başlattıkları gibi, Aleviliğin de Cumhuriyet ile başladığını zannediyorlar. Daha acıklısı, Alevilere sanki tanrı tarafından vahiyle bir kitap indiğini, kitabın dilinin Türkçe olduğunu, bu kitapta Türkçe dışında başka dille ibadetin yasak olduğunun yazıldığına inanıyorlar.
Şimdi Davut Sulari’den girip, Ali Sizer’den çıkıp, Kürt Alevileri Kürtçe ibadet ediyor diye kanıtlar sunmaya çalışmak Kürt Alevilerine hakaret olur. Elbette Cumhuriyet ile birlikte Kürtçenin yasak olması nedeniyle Türkçe deyişler öne çıktı. Fakat bu yasakçı tavrı, Alevilerin Türk olduğuna yormak ırkçı bir yaklaşımın tezahüründen başka bir şey değil. Üstelik cumhuriyet tarihi boyunca Kürtçe türkülerin nasıl Kerkük yöresi, Niğde yöresi gibi yalanlarla Türkçe okunduğu bilinmekteyken. Şimdi gelelim Alevi Kürt yoktur, Aleviler Türk(men)dir safsatasına. Öncelikle Kürt, Türk Alevilerinin yanı sıra Arap, Arnavut, Çingene gibi başka halklardan da Alevi inancına mensup topluluklar olduğunu belirtelim. Alevilik bir etnisite değil, bir inanç biçimidir. Yarın diyelim Arjantin’de Alevilik ilgi çekti, insanlar Alevi olmaya başladılar. Arjantinli Alevi olmaz mı diyeceğiz? Kürt Aleviler Türk’tür lafı, Yusuf Halaçoğlu, Rıza Zelyut gibi kafatasçı isimlerin uydurduğu koca bir palavradan ibaret. 1.Tezleri: Ermeni Tehciri (onların deyimi) sırasında, Dersimli Türkmen Alevilerine sığınan Ermeniler, kendilerine Kürt Alevi’si dediler. Şimdi bu teze göre 1914 tarihinden önce kendisine Alevi Kürdüm diyen yoktu. Biliyorsunuz e-devletten 1800’lü yılların başına kadar gidip, soyağacınızı çıkarabiliyorsunuz. Mesela benimkinde Kamber, Allo, Hamo gibi sıralanıyor soyağacım. Ee biz Kürt Alevi’siyiz. Biliyorum acınası iddialar ama alıcısı çok olduğu için yazıyorum. Diğeri, Dersim Alevileri Türkmen’se, bunlara sığınan Ermeniler neden Türkmen Alevi’si değil de, kendilerine Kürt Alevi’si demişler? Saçmalık gibi geliyor ama tezleri böyle, benim suçum değil. 2. Tezleri: Türkmen Alevilerinin bir kısmı, Sünni Kürtlerin bölgesinde zamanla Kürtleşmişler. Kendine Kürt Alevi’si diyenler bu asimile olmuş Türkmen Alevileridir. İyi de kardeşim, Kürtleşiyorsunuz, ama Sünni Kürtlerin içinde Alevilikte asimile olmuyorsunuz. Komedi mi? Komedi. Alıcısı var mı, var. Irkçılığın argümanları hep absürt olur zaten. Kürtlere de dağ Türkü hikâyesini yazanların, bu yeni hikâyeleri yazmasına şaşırmamak lazım.
Kürt Aleviliği kıskaca alınmaya çalışılıyor. Kürtlerin içindeki çok kültürlülüğe yapılan saldırıların yeni ayağı, Alevilik üzerinden yürüyor. Sünni ve Alevi Kürtler arasındaki duygudaşlığı kopararak, Kürtlerin kolektif vicdanlarına darbe vurmak istiyorlar. Bu alanı boş bırakmamak gerekiyor. Kürtlerin belediyeleri, kültür kurumları Alevilik ve çok kültürlülük üzerine çalıştaylar, forumlar yapmasında sayısız yarar olduğunu düşünüyorum.