• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
28 Eylül 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

Barış ve demokrasi bir bütündür

28 Eylül 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Manşet, Politika
Barış ve demokrasi bir bütündür

‘Millete Emanet’ kitabını yazarı ve gazeteci Yavuz Oğhan ile  Türkiye siyasetini ve CHP’ye yönelik saldırıları konuştuk:

Demokratik bir ülke için cesarete ihtiyaç olması da ayıp bir şey. Ama ne kadar kötü bir süreci yaşadığımızı göstermesi açısından gerçekten cesarete ihtiyaç var. Çünkü bugünkü zihniyet Türkiye’yi ancak kapalı bir toplumla yönetebiliyor

Nezahat Doğan / Pazar Söyleşisi 

Türkiye siyaseti, barış ve demokratikleşme adına çok keskin bir virajda. Önümüzde tarihi bir fırsat var ve bu fırsat partilere, siyasete, sivil topluma, medyaya büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ama barış adına sözü daha güçlü, eylemi daha yaratıcı şekilde harekete geçirmek ve ezber bozmak gerekirken; anti demokratik uygulamalar, muhaliflere yönelik baskılar, yargının araçsallaşması ve bir baskı unsuru haline getirilmesiyle karşı karşıya kalınıyor. Peki, bu tıkanmışlık nasıl aşılacak, barış dili nasıl kurulacak? Toplumsal dinamikler nasıl harekete geçirilecek? Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, yazarlar, akademisyenler sürece nasıl katkı sağlayacak? CHP’ye ve tüm muhaliflere yönelik anti demokratik uygulamalar ve baskı devam ederken barış gerçekleşebilir mi? En önemlisi medyanın nefret dili nasıl değişebilir? Tüm bu başlıkları uzun yıllara uzanan medya ve televizyon yöneticiliği deneyimi olan ve son olarak 19 Mart sürecini ve Ekrem İmamoğlu’nu anlatan “Millete Emanet” kitabını yazan, gazeteci Yavuz Oğhan ile konuştuk

  • Bir gazeteci olarak Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hayatını ve 19 Mart’ı anlatan “Millete Emanet” kitabını yazdın. Bu kitap neden çıktı?

Ekrem İmamoğlu, bir siyasetçi düşünün ellerini arkadan bağladı diye dava açılıyor. Anıtkabir defterini imzaladı diye dava açılıyor. Fatih portresi aldı diye dava açılıyor. Seçimde siyasi rekabet içinde bulunduğu insanların kendisine ettiği hakareti tekrarladığı için dava açılıyor. Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemindeki ihaleler için dava açılıyor. Oysa yapılan denetimlerde hiçbir sorun çıkmamış. Partisinin il başkanlığının satın alma ile ilgili konularda, dönemin il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun da net bir şekilde söylediği gibi hiç ilgisi olmamasına rağmen dava açılıyor. Bu kitapta işte bütün bunların neden olduğu anlatılıyor. “Neden?” sorusunun yanıtı da aslında 2019’da.

  •  İktidar İstanbul’u kaybettiği anda birçok şeyi kaybetmiş gibi mi hissetti?

Evet, düşünün ki; 1993’ten bu yana İstanbul iktidarın kontrolü altında. Ama bir anda Beylikdüzü’nden kimsenin fazla tanımadığı bir insan çıkıyor ve İstanbul’da seçimleri kazanıyor. Bu iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için büyük bir şok yaratıyor; ilk defa kaybediyorlar ve hazmedemiyorlar. Bunun üzerine 31 Mart 2019 seçimleri iptal ediliyor. Ama karşıdaki adam durmuyor, devam ediyor, takip ediyor, oylarına sahip çıkıyor. Daha önemlisi insanlarla iyi ilişki kuruyor, bir aura oluşturuyor.

  •  İstanbul seçimlerinin kazanılması aslında Türkiye’de demokratikleşme ve demokrasinin olması açısından ortak belirlenen bir strateji değil miydi?

Elbette siyasi olarak iktidara karşı bir ortaklaşmanın etkisi var bunda. Ama neticede aktörün de önemli etkisi var. Bu temas işi herkeste olmuyor, herkese yakışmıyor. Ama Ekrem İmamoğlu bir şekilde onu kendisine oturtturdu. 2024 seçimlerinde de iktidarın buna yönelik telaşı zirve yaptı. Özellikle Haziran seçimlerinde İmamoğlu’nun seçimleri kazanmaması için özel gayret sarf edildi. Cumhurbaşkanı 39 tane belediye başkanı adayını son gece TRT’ye çıkarttı ve onlarla mülakat yaptı.

  • O dönemde de şimdi de CHP ile Kürt siyaseti ve Kürtlerin ortaklaşmasının engellenmeye çalışıldığı görülüyor. Kürtler İmamoğlu’nu destekledi ve sonuç başka bir yere geldi. CHP’ye yapılan baskılar, tutuklamalar ve davalarda hesap Kürtlerle CHP’nin ayrıştırılması mı?

Kürt seçmen ve CHP seçmeni yan yana geldiğinde neler yapılabileceği görüldü. İktidarın 23 yıllık serüveni sonunda halka bir önerisi de yok, bir vizyon da sunamıyor. Ekonominin durumu da ortada. Kürt ve CHP’li seçmen- ısrarla birçok çomak sokulma hareketine rağmen- birbirinden ayrılmadı. Ekrem İmamoğlu kent uzlaşısı dosyasından da yargılanacak. Bir taraftan da barış süreci ve komisyon devam ediyor. İktidar bir taraftan Kürt seçmeni yanına çekmek için büyük çaba sarf ediyor, diğer taraftan kafasında nasıl bir demokrasi olduğunu gösteren icraatları var. Sonuçta MHP’nin başlattığı, neticesinin olumlu olma ihtimali yüksek olarak nitelenen süreç yine iktidar eliyle zehirlendi. Çünkü güven sıfırlandı. Ben MHP’nin de bundan çok rahatsız olduğu kanısındayım.

  • MHP ile AKP ayrışıyor mu?

Evet belli noktalarda ayrıştı. Zaten başlarken de bu meselede Bahçeli’nin yaklaşımıyla Erdoğan’ın yaklaşımı arasında dünya kadar fark vardı. Sanırım son 3-4 aydır Cumhurbaşkanından daha ciddi ifadeler duyabiliyoruz bu konuyla ilgili olarak. Rahmetli Sırrı Süreyya Önder Yeni Yaşam Gazetesi’ndeki bir röportajında “devletin iki kanadı var, hangisinin kazanacağını önümüzdeki dönemde göreceğiz,” diyordu. Ben o iki kanat arasındaki savaşın devam ettiğini düşünüyorum.

  •  İktidar antidemokratik uygulamalar ve Günsel Tekin ile başlatılan kayyumla CHP içinde çatışma ve kavgaları körükleme politikası mı izliyor?

Son dört beş ayda CHP’nin iki koldan baskı altına alınmak istendiğini görüyoruz. Birincisi toplumda CHP hakkında yolsuzluk algısı oluşturmak için hukuk inanılmaz bir biçimde kullanılıyor. İkinci olarak partiyi bölerek ayrıştırmak istiyorlar. Çünkü Kürt siyaseti demokratik bir siyaset, yapılan yanlışlara sessiz de kalamıyor ve CHP’nin Kürtlerle iyi ilişkisini çok fazla bozamıyorlar. Mesela komisyon meselesinde de bir tuzak kuruldu. CHP “Burada ne konuşacağız biz? Demokrasi mi var ülkede? Demokrasi olmadan çözüm mü olur? Ben reddediyorum bu komisyonu,” deseydi baştan beri CHP ile Kürt seçmen arasına konulmak istenen mesafe oluşturulabilirdi.

  • CHP Lideri Özgür Özel’in parti içine de “komisyondan çekilmeyeceğiz,” demesi mi bozdu bu planı?

Özgür Özel CHP içinde “Biz niye komisyondayız?” sorusunun çokça sorulduğu bir dönemde liderlik gösterdi. “Biz demokrasi aranan her yerde oluruz,” diyerek komisyondaki yerini aldı. CHP’yi yönelik bu tuzak işlemeyince de partinin bölünmesi için büyük bir çaba sarf edilmeye başlandığını görüyoruz. Aynı şekilde Gürsel Tekin’le de bir kaosun içine sokulmak isteniyordu. İstanbul’a kayyum atanmasının büyük planın bir başlangıcı olduğunu düşünüyorum.

  •  Bu nereye gider?

Genel merkeze gidecek bir şeydi. Oraya bir kayyum atanacak ve ondan sonra sistem başka noktalara ilerleyecekti. Geçmişte nasıl Ekrem İmamoğlu’nu bir ilçe belediye başkanı iken bir Türkiye politikacısı haline getirdi ise, CHP’yi de kendi içinde birbirine kenetledi.

  •  AKP stratejik olarak bunu göremedi mi?

Ankara orijinli bir gazeteci olarak her partiye yakın Ankaralı arkadaşlarımla konuşuyorum. AK Parti’nin genel merkez ve yöneticileri de dahil geniş kitlesinin hangi stratejiyle hareket edildiği, nereye varılmak istendiği hakkında haberleri yok. Özgür Özer “İstanbul’a kayyum atama kararı zaten vardı ama bundan vazgeçildi” diyor. Bunun birtakım teknik detayları da var. Çünkü o kadar büyük tepki oldu, ekonomi o kadar kötü etkilendi ki bakanlar ve bürokratlar bu bir felaket olacak diye Cumhurbaşkanı’nı uyarmak zorunda kaldılar.

  •  Deneyimli bir gazeteci olarak toplumun nabzını nasıl görüyorsun? Halklar, toplum, meclis, siyaset nasıl dönüşüyor? Değişiyor ya da ezberler bozuluyor mu?

Geçmişte sokakla arasına mesafe koymuş bir CHP vardı. Özgür Özel demokratik tepki göstermek için sokak da bizim kullanacağımız yollardan birisi dedi ve bu gerçekten ezber bozan bir şey oldu. Türkiye’nin çok uzun zamandır hem hukuksal olarak hem demokratik olarak geçmişte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görülen o baskılanma hadisesi Batı’da da yayılınca toplumda büyük bir basınç birikmişti. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasından o basınç da ortaya çıktı ve ezberler bozuldu. Karşınızda 23 senelik, özellikle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra devleti bütün hücrelerine kadar kendi kontrolüne almış, devletleşmiş bir iktidar var.

  •  Muhalefet devletletmiş iktidarla mı mücadele ediyor? yada nasıl etmeye çalışıyor?

Evet mücadele ediyor ama doğal olarak enstrümanlar azalıyor, çünkü kısıtlıyor seni. Kürt siyaseti için de aynı şey geçerli. Sokaktaki polis milletvekillerin suratına biber gazını boca edebiliyor. Doğu, Güneydoğu’da milletvekillerini kalkanların arasına alıp açıklama yapmaya zorlayabiliyor. Bütün bunlar o baskının artık dayanamaz hale geldiğini gösterdi. Saraçhane’deki o kalabalıklar, sağdan sola yelpazenin her yerinden insanlar ve partiler orada duruyor. Bu kolay sağlanacak bir birliktelik değil tek başına. Bunu o basıncın dışarıya yansıması olarak görmek lazım. Ama hem Türkiye’deki uygulanan yönetim sistemine hem uluslararası konjonktüre hem de içerideki dengelere baktığında kolay bir iş yapmıyor muhalefet. Demokrasiyi tekrar kazanmanın meşakkatli yolunda yürünen bir süreç bu.

  • Demokrasinin içselleştirilmesi, barış, demokratikleşme dediğimizde demokratik alanın yeterince güçlendiğini görüyor musun? Buradaki eksiklik ne?

Yok görmüyorum. Bakış farklılıkları var. DEM Parti de az önce bizim ifade ettiğimiz durumu görüyor. Yani 23 yıllık bir iktidar ve cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin ardından bütün hücrelerine kadar kontrol altında tutabildiği bir devlet var karşısında. Bu devlet çözüm diyor ama o çözümün içinde ne kadar demokrasi var? Çünkü söylenenle icraat birbirini tutmuyor. Selahattin Demirtaş’a dava açıldı mesela. Böyle bir süreçte Selahattin Demirtaş’a niye dava açıyorsun? Kendini niye yalanlıyorsun? Ama DEM Parti eğer iktidar isterse bu iktidar döneminde çözüm olabileceğini görüyor. Çünkü devlet kontrolü altında daha az provokasyon riski var. İsterse bunlarla çözülebilir diye bakıyor.

  •  Devlet Barış için çözüm odaklıyız diyor? İktidar ise demokrasi istemiyor mu?

Şu anda bunu söylüyor. Bunun parametreleri ile ilgili problem var çünkü iktidarın kafasında demokratik bir yaklaşım ve zihniyet yok. Devletin kutsandığı ve vatandaşın da yavaş yavaş tebaa haline getirildiği bir sistemde devam ediyor. Ama ben DEM Parti’yi de anlıyorum. Eğer bir şey çözülecekse güçlü bir yönetim sisteminde güçlü bir figür ile bu işi daha rahat halledebiliriz diye bakıyor. Ancak demokrasi olmadan bu işler olmaz ki. Arıza çıkartabilecek bana göre bin tane başlık var.

  • Nedir o arıza çıkarılacak başlıklar?

Daha yeni kent uzlaşısı ile ilgili dava görüldü. Emrah Şahan, Mehmet Çalışkan cezaevinde. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer cezaevinde. Böyle bir sürecin içinde cezaevinde olmaları nasıl izah edilebilir? Bütün bunlar arıza çıkartmak için veya süreci yürütenlerin niyetini anlayabilmek için yeteri kadar malzeme veriyor bize. DEM Parti’nin de bunu çok net gördüğünü anlıyorum. Devletin iki kanadı arasında bir uzlaşma arandığını da görüyoruz. Ben DEM’in bu fırsatı heba etmek istemediği için birtakım meselelere gösterebileceği tepkiyi daha dikkatli gösterdiğini görüyorum. Ama demokrasi olmadan hiçbir şekilde çözüm sağlanamaz.

  • Barış için silahlar da yakıldı ama hala hukuki bir adım neden yok?

Hiçbir şey yok ve yapılmıyor. Yapılacağına ilişkin herhangi bir işaret de yok. “Silahları bıraksınlar” denildi. Silahlar yakıldı. Ama bunun için gereken bir hukuki altyapı ve politik talepler var. Bu konu çok fazla tartışılmıyor, konuşulamıyor. Komisyon bunun bir parçası ama işin aslına gelemiyorlar.

  • Medyada barış dili hala kurulamadı, nefret ve ötekileştirme dili hâkim. Hatta CHP’ye yakın olan medyada dahi neden böyle sıkıntılı bir dil var?

Psikolojisini anlamak lazım işin. Türkiye gerçekten çok olağanüstü bir dönem yaşıyor. Türkiye’nin yüz yıllık kurucu partisi CHP’nin neredeyse ilk defa genel merkezine kayyum atanacaktı. Bu mesele hala bitmiş değil ama neticede çok büyük mesafe katedildi. Bu süreçte DEM Parti CHP’yi yalnız bırakıyor, iktidarla iş birliği yapıyor gibi birtakım kaygılar” da öne çıktı. O kaygılar dile yansıdı bana sorarsan. Bu da hem süreci hem de partiyle muhalif medyanın ilişkilerini zehirleyen hadiselerden birisi oldu. CHP’ye yapılanlar bu süreci de zehirleyen bir hadise haline geldi.

  • DEM Parti ile CHP yeteri kadar yan yana gelmiyor mu diyorsunuz?

Görüntü olarak buna ilişkin eleştirilerin zirve yaptığı dönemler oluyor. Gerçekten de çok zor. Eş başkanlar çok kritik konularda, mesela Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret konusunda geç kaldılar. Tabii Saraçhane’ye, il başkanlığına geldiler. Ankara’da zor zamanlarda hep ziyaretlerini gördük. Telefonlaşmalar ya da özel toplantılar oldu. Ama demokrasi konusunda topluma da yayılan o eski DEM’in sert söyleminden geriye gitmiş bir DEM var. Demokrasi konusunda o dilden biraz daha geriye gidip, süreci sıkıntıya sokmadan itidalli yürütelim yaklaşımı soru işareti doğurdu. Orada bir güvensizlik oluştu ve o güvensizlik bence medyadaki dili de biraz bozdu.

  • Mehmet Ali Birand’ın uzun dönem birlikte de çalıştın. Barış dili ve cesaret dediğimizde öyle gazeteciler kaldı mı? Bu cesareti medyada ve gazetecilerde görüyor musun?

Bu konuda çok cesur bir adamdı. Bugün çok şey değişti maalesef. Bunun faturasını da iktidara kesiyorum. Çünkü medyanın da kimyasını bozdu. Bugün o cesareti gösteren insan sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Çok bağıranların, tribüne oynayanların izlendiği, bir zamanı yaşıyoruz. En son yapılan operasyonlara bakarsak Türkiye’de televizyonların sahipleri belli değil. Kim niye medyaya bu kadar para yatırıyor? Amacı ne? Buradan ne elde etmek istiyor?

  • Barışa ve Demokratik zeminin oluşmasına hepimizin ihtiyacı var ama şu anda bir tıkanmışlık durumu mu var? Siyasetin, siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin ortaklaşması için ne yapılması lazım?

Demokratik kitle örgütlerinin de etkisizleştirildiği, bütün örgütlerin aslında üstüne basılıp ezildiği bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye’nin Sendikaları var mı? Akademisyenler, sanatçılar, yazarlar, iş adamları konuşabiliyor mu? Saçma sapan bir iddianame ile insanların gözaltına alındığı bir dönemden bahsediyoruz. Bu çölleşmede ne olur? Buradan nasıl bir ışık çıkar? Bir önceki çözüm sürecinde bile insanlar karşılıklı olarak tartışabildiler. Sanatçılar sistemin içine girebildi. Girenler eleştirildi, eleştirenler eleştirildi. Bir fikir dünyası oluştu.

  • Şimdi Fikir dünyası oluşamaz mı? Nasıl çıkılır bu iklimden? Tartışma zemini nasıl yaratılır?

Kimse aykırı bir şey söyleyemiyor. Aslında telefon edip çağrılsa gidecek insanları sabah beş buçukta evine baskın yapıp gözaltına alıyorlar korkutmak, konuşturmamak için. Bu çölden de sağlıklı bir sonuç çıkartmak çok zor. Önce bir zemini düzeltmemiz lazım. Bu da ancak bir siyasi yaklaşım ve onun hukuktaki etkisiyle mümkün. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları var, Selahattin Demirtaş niye cezaevinde? Süresi biten insanlar cezaevinde tutulmuyor mu? Hem zihniyet sakat hem tartışma ortamı yok. Tartışma ortamı olmadan bu meselenin sağlıklı bir sonuca ulaşmasının kolay olduğunu düşünmüyorum. Toplumsal olarak baktığımda yüzde 75’lik bir sahiplenme olması gerekirken ne oluyor? Şu anda öyle bir şey var mı? Olmuyor. Neden? Çünkü tamamen çölleştirdiler Türkiye’nin fikir dünyasını.

  •  Kitabın önsözünde Özgür Özel özgürlüklerden ve adaletten yana olanların örgütlenmesinden söz ediyor. Bugün Türkiye’nin özgürlükler ve adalet için daha güçlü örgütlenmeye ve cesarete mi ihtiyacı var?

Kesinlikle öyle. Ama demokratik bir ülke için cesarete ihtiyaç olması da ayıp bir şey. Ama ne kadar kötü bir süreci yaşadığımızı göstermesi açısından gerçekten cesarete ihtiyaç var. Ama şu an gücü elinde bulunduranlar buna müsaade etmek istemezler. Çünkü serbest konuştuğun tartıştığın zaman, yanlışları korkmadan dile getirdiğin zaman bugünkü zihniyetle Türkiye’yi yönetemezsiniz. Bugünkü zihniyetin Türkiye’yi yönetmek için daha kapalı bir topluma ihtiyacı var. Daha endişeli, daha korkan, iktidarın fikrini savunduğu zaman rahat, muhalefet ederken endişeli bir ortama ihtiyacı var ve bu ortam sağlanmış durumda.

Herkesin umudu olsun

  •  Yavuz Oğhan’ın derdi nedir?

Artık bir seçim daha görsün. Çocukları yurt dışına gitmek istiyor; onlar bir vazgeçsin, çevresinde olsun. Türkiye’den umudu olsun herkesin. Yavuz Oğhan’ın derdi bu. Başka bir şey yok. Zaten finali yapıyoruz biz artık hem meslekte hem hayatta.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Sonraki Haber

‘Kürt yoktur’dan ‘Alevi Kürt yoktur’a

Sonraki Haber
Kürt nefreti ve Hitler’den medet ummak…

‘Kürt yoktur’dan ‘Alevi Kürt yoktur’a

SON HABERLER

Kürt nefreti ve Hitler’den medet ummak…

‘Kürt yoktur’dan ‘Alevi Kürt yoktur’a

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
28 Eylül 2025

Barış ve demokrasi bir bütündür

Barış ve demokrasi bir bütündür

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
28 Eylül 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
28 Eylül 2025

Cezaevlerinde yaşanan üç önemli sorun

Cezaevlerinde yaşanan üç önemli sorun

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
28 Eylül 2025

‘Danışmandan al haberi’

‘Danışmandan al haberi’

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
28 Eylül 2025

FilmAmed festivali 2’nci gününde

FilmAmed festivali 2’nci gününde

Yazar: Bedri Adanır
27 Eylül 2025

Zelenski, İsrail’den Patriot  hava savunma sistemi aldığını duyurdu

Zelenski, İsrail’den Patriot  hava savunma sistemi aldığını duyurdu

Yazar: Bedri Adanır
27 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır