IPPNW Temsilcisi Gisela Penteker, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün Türkiye’deki demokratik çözüm sürecinde bir dönüm noktası olacağını belirtti
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, uluslararası güçlerin iş birliğiyle 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkartılmasıyla başlayan uluslararası komplo 27’nci yılına girdi. Suriye’den ayrıldıktan sonra Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da Kenya’nın Nairobi Havaalanı’ndan uluslararası güçlerin yürüttüğü ortak bir istihbarat operasyonuyla kaçırıldı.
Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirildi. O tarihten bu yana, 26 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutuluyor.
Türkiye ile çözüm ve barış diyaloglarının başladığı dönemlerde bu tecrit kısmen kaldırılmış olsa da, bugün halk, uluslararası çevreler, Nobel ödüllü isimler ile birçok kurum ve kuruluş Abdullah Öcalan’la görüşme talebinde bulunuyor ve “umut hakkı”na ilişkin verilen kararın uygulanmasını bekliyor.
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK) Başkanı Xavier Bettel’e yazılan mektubun da imzacılarından olan Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler (IPPNW) Türkiye Temsilcisi Gisela Penteker, 9 Ekim Uluslararası Komplosu’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Hedef Kürt halkının özgürlük mücadelesi’
Gerçekleştirilen uluslararası komplo ile hedefin Kürt halkının özgürlük mücadelesi olduğunu belirten Gisela Penteker, “Avrupa ve Amerika hükümetlerinin bilgisi dahilinde, birçok gizli servisin Kürt hareketi ve onun sembolik figürü Abdullah Öcalan’a karşı kurduğu uluslararası dahiliyetlerin olduğu bir komploydu. Bana göre, hedefin Avrupa ve ABD’de ‘terör’ olarak nitelendirilen Kürt halkının özgürlük mücadelesi olduğu oldukça açık” dedi.
‘Kürt halkına çifte standart uygulanıyor’
Uluslararası toplumun insan hakları ve adalet ilkeleri konusunda Kürt halkına çifte standart uyguladığını düşündüğünü söyleyen Gisela Penteker, “Her zaman bu kurumlar ve uluslararası toplum, insan haklarını kendilerine uygun olduğunda, kendi faydalarına yaradığında argüman olarak kullanıyorlar. Diğer durumlarda ise en ağır ve ciddi ihlalleri bile görmezden geliyorlar” diye belirtti.
Batılı demokrasilerin “insan hakları” retoriğini sürdürürken, İmralı’daki mutlak izolasyon konusunda neden sessiz kaldığını bilmediğini dile getiren Gisela Penteker, “Ancak Türkiye’nin uluslararası alandaki rolü ve ‘iyi niyeti’ onlar için o kadar önemli ki, hükümetler Erdoğan’ı kızdırma riskini almıyorlar, almak istemiyorlar” ifadelerini kullandı.
AK BK’ya eleştiri
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tutumunu eleştiren Gisela Penteker, “Komitenin yıllar içinde aldığı kararlara ve kullandığı dile bakıldığında, tutumlarında bir değişiklik göremiyoruz. Diplomatik baskı hiç de yeterli değil. Türkiye Cumhurbaşkanı, Avrupalılarla gerçek bir sorun yaşamadan, yaptırım görmeden istediği gibi hareket etmeye devam edebiliyor” ifadelerine yer verdi.
Uluslararası hukukun sınavı
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün Türkiye’deki demokratik çözüm sürecinde bir dönüm noktası olacağına işaret eden Gisela Penteker, “Öcalan’ın özgürlüğü, Türk hükümetinin Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesine ve Türkiye’deki demokrasi açığının giderilmesine ciddi bir şekilde ilgi duyduğunun gerçek bir işareti olarak çok önemli olacaktır” diye konuştu.
26 yıllık tecrit düşünüldüğünde, uluslararası hukukun ciddi bir sınavdan geçtiğine işaret eden Gisela Penteker, “Öcalan’ın haklarının ihlali, uluslararası hukukun artık ciddiye alınabilecek bir konu olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Avrupa insan hakları mekanizmalarının bu konuda yeterince işlevsel olmadığını düşünüyorum” diye ekledi.
Haber: Melek Avcı /JINNEWS