Cezaevlerindeki olumsuz koşulara rağmen üretimden vazgeçmeyen kadın tutsakların cezaevlerinde yaptığı resimler, “Direnişimizin Sanatı” şiarıyla MKM’de sanat severlerle buluştu
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER), kadın tutsakların yaptığı resimleri “Direnişimizin Sanatı” şiarıyla “Hapishanelere Sığmayan Kadın Ruhlarından Resim Sergisi” adıyla sanat severlerle buluştu. Beyoğlu’nda bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM)’de düzenlenen sergide, “Özgür Sanatla Özgür Yaşama Rojin Kabaiş ve Narin Güran’ın anısına atfediyoruz direnişimizin sanatı” pankartı asıldı. Sergiye katılan tutsak yakınları, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ve sürece ilişkin değerlendirmede bulundu
MATUHAYDER Eşbaşkanı Nurten Karagöz, cezaevlerinde hukuksuzlukların yoğun olarak devam ettiğini belirterek; “Bu hukuksuzluklara rağmen kadınların bu resimleri yapıp dışarıya ulaştırması bizim için çok anlamlı. Hapishaneler, tecrit ve işkencehane gibi dursa da aslında orada olan insanların ne kadar geniş bir dünyası, hayal gücü olduğunu, hapsedilemeyeceğiyle gerçeğiyle karşı karşıyayız. Biz bu serginin adını “Özgür yaşamla, özgür sanata” dedik. Yaşamın aslında hapsedilemeyeceği bizim buradaki yaptığımız sergidir “ diye konuştu.
Karagöz, gelen yurttaşların sergiyi sahiplenmiş olmasının yalnızca resimlere duyulan ilgiden gelmediğini; özellikle kadın tutsaklar için de burada olduklarını belirterek “Bu bir dayanışmadır. Bu sanat eserlerinin dışarıya çıkmış olması gerçekten bu tecridi kırmanın başka bir yoludur. “ dedi.
Cezaevlerindeki tutsaklar, ailelerini ve cezaevine duyarlı olan insanları bir araya getirmenin hedefleri olduğunu söyleyen Karagöz, “Bugün gelen insanlarla ve gösterilen ilgiyle başardık” dedi. Karagöz son olarak, barışın bu topraklara bir an önce gelmesi gerektiğini belirterek, hasta tutsakların bir an önce dışarıda olmasının temel talep olduğunu yineledi.
Sergiye katılan Barış Anneleri’nden Fince Akman ise; “Cezaevlerindeki tutsakların emekleriyle bugün burada bir resim sergisi kuruldu, ellerine ve emeklerine sağlık. Kadınlarımız ve çocuklarımız her gün sokaklarda katlediliyor. Bugün burada onlar da anıldı. Onurlu bir barışın gerçekleşmesini umut ediyoruz. Buna göre devletin adım atması gerekiyor. Cezaevlerindeki çocuklarımızın cezası bitmiş, tahliye olmaları gerekiyor fakat tekrardan 6 ay sürelerle tahliyeleri engelleniyor. Devletin bu uygulamasını kabul etmiyoruz. Demokratik ve insancıl adımlar atmalılar. Çocuklarımızın serbest ırakılmasını istiyoruz artık. Tabi öncelikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını istiyoruz” dedi.
‘Çocuklarımızı istiyoruz’
“Anneler hiçbir zaman ölüm ve savaş istemez” diyen Akman sözlerini şu sözlerle sürdürdü; “Asker annelerinin de gelip barışı talep etmeleri gerekiyor. Diyarbakır il binası önünde oturan annelerin de gelip barışı istemeleri gerekiyor. Bu çocukların neden dağa gittiği biliniyor. Devlet şiddetiyle karşılaştılar, köyleri yakıldı. Cizir’de yaşananlar yine Taybet annenin bedeni günlerce sokakta kaldı. Çocuklar, annelerini hayvanlar yemesin diye pencereden günlerce izlediler. Cemile Cağırga’yı annesi kendi eliyle kefenleyip buzdolabına koydu. Uğur kaymaz, Ceylan Önkol, Gülistan gibi yüzlerce çocuğumuz katledildi. Diyarbakır’daki anneler çocuklarını devletten istemeliler. Onlar da gelsin bizimle omuz omuza dayanışsınlar. Cezaevi önünde, adalet bakanlığı önünde, meclisin önünde, sokaklarda biz hepimiz çocuklarımızı istiyoruz diyelim” diye belirtti.
Tutsaklar tedavi edilmiyor
Barış Annelerinden Kumru Akgül de, “Ben de bir tutsak annesiyim. Çok zorlu ve zahmetli koşullarda bu resimleri yapıp bize gönderdiler. Biz de herkesin bunu görmesini istedik. Bu sergiyi Rojin Kabaiş ve Narin Güran’a adadılar. Eğer buna barış diyorlarsa, bu süreç devam etmeli ama tek taraflı bir barış olmaz. Geçtiğimiz gün Devlet Bahçeli, 3 arkadaşıyla birlikte İmralı’ya gideceğini söyledi, tüm komisyon üyelerinin gitmesi gerekiyor. CHP kendi cephesinden olaya bakıyor, diğer partiler kendi cephesinden olaya bakıyor. Bozmak kadar kolay bir şey yok. Herkes bozabilir. Önemli olan bozmak değil, onurlu bir barışı inşa etmektir. Sayın Abdullah Öcalan özgür olmayana kadar bizler de özgür değiliz. Kendimizi özgür göremeyiz. Ben kendim de hasta tutsak kardeşiyim. Tedavi edilmiyor, doktora götürülmüyor. Ayda bir iğne vuruyorlar, iki yıldır Metris’e getirmişler. Kötü koşullarda yaşıyor. 21 yıldır cezaevinde Tekirdağ’dan buraya getirildi. 4 tutsak birlikte yaşıyorlar. Her dördünün yaşadıkları koşullar iyi değil” diye konuştu.
HABER MERKEZİ








