Direniş ve Diriliş, halk olarak tarihsel ve güncel gerçekliğimizi ifade eden en güçlü ve anlamlı iki kavram oluyor. Hiç kuşkusuz, PKK’nin kuruluşu için Direniş ve Diriliş kavramlarının kullanılması öyle kendiliğinden, ya da sıradan bir kavramsallaştırma olmanın ötesinde derin anlamlar taşıyor
Afşin Aybar
PKK ile başlayan özgür Kürt tarihinin 48. yılına giriyoruz. 27 Kasım 1978 tarihinde Amed’in Fîs Köyünde resmi kuruluşu gerçekleştirilen PKK’nin 47. kuruluş yıldönümü tüm alanlarda büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Bu kutlamalar geride kalan 47 yıllık özgürlük tarihi üzerinde çok daha fazla yoğunlaşmanın yaşanarak, mücadele görev ve sorumluluklarına sahip çıkılacağının da göstergesi oluyor.
Ana sütü çocuk için neyse doğru tarih bilinci de insan ve toplum için benzer bir anlamı ifade ediyor. Dolayısıyla nefes nefese geçen 47 yıllık özgürlük tarihi üzerine yoğunlaşıp, bu tarihle yaratılan değerleri güncelde temsil ederek geleceğe taşımak, insan ve toplum olmanın da gereği oluyor.
Önder Apo, 27 Şubat Tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’yla yeni tarihi bir mücadele süreci başlattı. Önder Apo’nun çağrısı temelinde toplanan PKK 12. Kongresi de PKK’nin örgütsel varlığını sonlandırma kararı aldı ve sonrasında da bu yönlü tarihi adımlar attı. Dolayısıyla kendi örgütsel varlığına son vermiş PKK’nin bu yılki kuruluş bayramı kutlamaları çok daha özgün ve anlamlı oluyor.
12. Kongre ile birlikte PKK’nin örgütsel varlığını sonlandırması ilk başlarda halkımızda ve dostlarımızda haklı olarak belli bir kaygıya, duygusallığa yol açtı. Yurt içinde ve dışında gerçekleşen 47. yıldönümü kutlamaları, Önder Apo’nun değerlendirmeleri, Hareket Yönetimi’nin açıklamaları ve yaşanan gelişmelerle bu kaygıların aşıldığının da temel göstergesi oluyor. Önder Apo’nun ve Apocu Hareketin ne yapmaya çalıştığının Kürdistan halkı tarafından da çok iyi anlaşılarak sahiplenildiği ve 48. yılda mücadeleye çok daha güçlü katılacağı bu yılki kutlamaların açığa çıkardığı en temel sonuç oluyor. Dolayısıyla halkımızın, ‘Önder Apo ve kendimize inanıyoruz, devlete güvenmiyoruz’ yaklaşımı, mücadele ile kendini yeniden var eden bir halkın derin bilgeliğini ifade ediyor.
Direniş ve Diriliş, halk olarak tarihsel ve güncel gerçekliğimizi ifade eden en güçlü ve anlamlı iki kavram oluyor. Hiç kuşkusuz, PKK’nin kuruluşu için Direniş ve Diriliş kavramlarının kullanılması öyle kendiliğinden, ya da sıradan bir kavramsallaştırma olmanın ötesinde derin anlamlar taşıyor.
Erkek egemen iktidar ve devlet sistemine karşı tarihte bilinen ilk direnişi proto-Kürt topluluklar gerçekleştiriyor. Gılgamış Destanı bu tarihsel direnişin ilk tarihsel belgesi niteliğini taşıyor.
Bu direnişin son 150-200 yıllık kapitalist modernite sistemine, hegemonyasına ve ulus-devlet faşizmine karşı çok daha yoğunluklu yürütülmesi yakın tarih olarak artık hepimizin bildiği temel gerçekler oluyor.
En önemlisi de bu yakın tarihin son direniş halkası olan Önder Apo öncülüğünde ve PKK tarzında Kürdistan halkının yarım asra varan mücadelesi, dörde parçalanarak varlığı yok sayılan, inkar, imha, asimilasyon ve soykırımla tarihten silinmeye çalışılan bir halkın ölüm döşeğinden kalkarak dirilmesini ve özgürlük için büyük mücadelesini ifade ediyor. Son yüzyıldır Kürdistan halkına yönelik gerçekleştirilen soykırım siyaset ve saldırılarının tarihte bir örneği bulunmuyor. Bundan dolayıdır ki Halkımıza yönelik son yüz yıllık soykırım siyaseti “biricik” olarak değerlendiriliyor. Soykırım uygulama ve siyasetinin “biricikliği” ona karşı direnişi “biricik” yaptığı gibi, dirilişi de muhteşem kılıyor.
İktidar ve devlet uygarlığına karşı beş bin yıllık direnişin son elli yılda PKK tarzında derinleşerek sürmesi, tarihsel gerçekliğimizin yeniden canlanması anlamına geliyor. Önder Apo gerçekliği, bu yönüyle de Kürdistan halkının, Ortadoğu tarihsel toplumunun özgürlük yürüyüşünü ifade ediyor.
Tarihte kimi girişimler olsa da, devletleşmemiş bir halk olarak Kürtlerin beş bin yıllık süreçte devlet ve uygarlık güçlerine karşı direnerek özgür ve komünal yaşamı tercih etmesi, temel tarihsel gerçekliğimiz ve halk olarak kültürel şekillenmemizin özüdür.
Hiç kuşkusuz ki, Kürdistan halkı bu tarihsel gerçekliğiyle komünal, anacıl ve sosyalist toplum olma özelliklerini fazlasıyla taşıyor. Önder Apo, Halkımız ve bölge ezilen insanlığının üzerindeki ölü toprağı kaldırıp, tarihsel gerçekliği canlandırarak, güncelleyerek büyük bir aydınlanma devrimini açığa çıkardığı gibi, tüm ezilenleri bu yolda birleştirerek mücadeleci kılıyor.
Kürdistan halkı ve dostlarının bu direniş ve diriliş bayramına katılım düzeyleri Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile başlattığı yeni mücadele sürecini doğru anladıkları ve uyguladıklarının göstergesi oluyor. ancak sağdan ve soldan bu sürece karşı çıkıp saldıranlar da yok değil, bunların anlayış ve yaklaşımlarının özü, çok ilginçtir ki aynı zihniyetin ifadesi olarak büyük bir benzerliği oluşturuyor.
Kürt egemen işbirlikçiliğinin ve Türk sosyal şoven çevrelerin Önder Apo’ya ve Apocu harekete ilk çıkıştan günümüze kadar bu yönlü düşmanlıklarının köklü tarihsel nedenlerinden, bu düşmanlıkla elde ettikleri çıkarlardan, bunun soykırımcı sistem ve onun özel savaş siyasetiyle bağlantısından söz etmek bu yazının sınırlarını aşacağından değinmeyeceğiz.
Şimdilik sadece şunu söylemekle yetineceğiz; egemen Kürt işbirlikçileri, Önder Apo’nun sosyalizmi Kürdistan’a taşırmasından, Kürt halkını Türkiye ve Ortadoğu’nun ezilen halklarıyla kardeşleştirmesinden dolayı öfkeli ve tepkililer. Türk sosyal şoven çevreler ise, yoksul bir ‘Kürt Halk Çocuğunun’, Türk egemen güçlerinin Marksizm ve Sosyalizm adına Kürt ve Türk halkı üzerinde, kadınları ve gençleri üzerinde kurmuş oldukları iktidar ve hegemonyayı parçalayarak, Kürtlükle sosyalizmi, kadın ve gençlikle sosyalizmi buluşturmasına öfkeli ve tepkililer. Kürtlüğün, Sosyalizmin, Kadın ve Gençliğin buluşması, 47 yıllık PKK mücadelesiyle yaratılan Önderlik gerçekliği oluyor, kahraman şehitler ordusu oluyor, ölüm döşeğinden kalkarak özgürlük için mücadele eden Demokratik Kürt Uluslaşmasını ifade ediyor. Dolayısıyla, Önderlik, şehitler ve Kürdistan Demokratik Ulus gerçekliği, PKK’nin destansı mücadelesiyle yaratılan en temel özgürlük hakikatini ifade ediyor.
Direnerek dirilenler ve özgürlük için mücadele eder hale gelenler, 47 yıllık PKK tarihinin yarattığı büyük özgürlük değerlerinin farkında olarak bunları sahipleniyorlar. Özgürlük değerlerini sahiplenmek, özgürlük düşmanı güçlerin tarihi çarpıtmalarına, iktidar ve egemenlik inşa etmelerine karşı da en büyük karşı koyuş oluyor.
Özgürlük tarihinin 48. yılında herkesin önünde duran temel görev ve sorumluluğun Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak olduğu meydanlarda halkımızın haykırdığı temel gerçeklik olmaktadır. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele etmekle, değişim-dönüşüm ve yeniden yapılanma sürecini bütünlüklü yürütmek bu nedenle de başarının temel yolu oluyor. Bu yolda yürüyenlere üstün başarılar diliyor, bir kez daha Direniş ve Diriliş Bayramlarını kutluyoruz.









