- Norm dışı odaklar bir şeyler pişirmeye niyetleniyor ve süreci dinamitleyecek bir hazırlığın zeminini oluşturmaya çalışıyorsa şimdiden uyarmak isteriz: Bu bir işaret fişeğidir
- 30 yıllıkların barış mücadelesine bile tahammül gösterilmeyecekse dağdakiler, sürgündekiler nasıl gelecek, gelip de hangi ortamla karşılaşacaklar?
- Son dönemlerde 30 yılını hapiste geçiren arkadaşlarımızı “istihbarat” adına arayıp konuşmak istediğine dair haberler artmaya başladı. Zaten bu halkın Önderiyle, başkaca kurumlarıyla görüşüyorsunuz; bu yaklaşımda ısrarın anlamı nedir?
- Biz Abdullah Öcalan’ın çizdiği çerçeveye ve paradigmasına bağlıyız. Mutabakatla dışarıya yansıyan, yansıtılan esaslara da bağlıyız. Bundan bir milim geri adım atmayız
Cüneyt Mercan
Sözcü Gazetesi, pazartesi günü Özgür Cebe imzalı bir haber yayınladı. Haber dememiz sadece lafın gelişidir: Kontrgerilla menşeli, provokatif bir manipülasyon demek daha gerçekçi olacaktır. Özgür Cebe kimdir, kimlere gönüllü sözcülük yapıyor, bilmiyoruz. Asıl önemsediğimiz kimler bunu kullanıyor ve ne yapmaya çalışıyorlar? Kesinlikle hafife alınmaması gereken bir provokasyon geliştirilmeye çalışılıyor. En azından bizim anladığımız budur. Eğer norm dışı odaklar bir şeyler pişirmeye niyetleniyor ve süreci dinamitleyecek bir hazırlığın zeminini oluşturmaya çalışıyorsa şimdiden uyarmak isteriz: Bu bir işaret fişeğidir. Zaman kaybetmeden bunun üzerinde durulmalı; provokasyon düşünceden eyleme geçmeden engellenmelidir.
Baştan sona provokasyon, tahrik, manipülasyon kokan yazının manşeti “30 yıllıklar şehirdeki PKK üyelerine ders veriyor” şeklinde atılmış. Ders kelimesi tırnak içine alınarak, başka imalar yaratılmak istenmiştir. Bolca hendek olayları tespiti yapılmış, “30 yıllıkların şehirdeki uyuyan hücrelere eğitim verdiği” belirtilerek, 30 yılını hapiste geçirdikten sonra bırakılan arkadaşlarımız kriminalize edilerek hedef gösterilmiştir. Sanki çok gizli bir iş yapılıyormuş imajı verilerek, “vatanperver görevliler ortaya çıkardı” denilip esrarengiz bir hava yaratılmak istenmiştir. Belli ki bu haber bir yerlerden üflenmiş, üflemeye bolca yalan, çarpıtma ve iyileşmeye dönüşmeye muhtaç zihniyet kalıpları da eklenmiştir.
Öncelikle şunu belirtelim ömürlerinin beşte üçünü ve belki de daha fazlasını hapiste geçirdikten sonra bırakılan arkadaşlarımız bizlerin onurudur. Bu arkadaşlarımız içinde farklı tercihlerde bulunanlar da olmuştur. Birçoğu ise bir düşünce insanı dava insanıdır; elbette hapislik yaşamları son bulduktan sonra mücadelelerini sürdüreceklerdir. Bunun nasıl olacağı yeni dönemin asıl sorusu değil midir? Zaten süreç, Barış ve Demokratik Toplum Süreci ise bu arkadaşlarımızın da var güçleriyle bu sürece omuz vermelerini kriminalize etmek bir yana, alkışlamak ve teşvik etmek gerekir. Bu işi kan davasına dökmediler, farklı arayışlar içine girmediler. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın belirlediği esaslara bağlı kalarak, toplumun içinde oldular, çalıştılar; olmaya da çalışmaya da devam edecekler.
Yapılması gereken bu zemini yasal kılmak, hukuki altyapısını oluşturmak değil midir? Bu arkadaşlarımızın her biri kendini yetiştirmiş, bu toprakların ortak geleceğine çok şey katabilecek arkadaşlardır. Bunu yapmak, normalleştirmek varken, şiddetten uzak duran, tercihini yaşadığı acılara rağmen demokratik siyaset ve demokratik toplum mücadelesinden yana yapan arkadaşlarımızı böylesi taciz, tehdit ve kuşatmalarla rahatsız etmek, çok olumsuz sonuçlara yol açar. Biz Abdullah Öcalan’ın çizdiği çerçeveye ve paradigmasına bağlıyız. Mutabakatla dışarıya yansıyan, yansıtılan esaslara da bağlıyız. Bundan bir milim geri adım atmayız. Sonuçları ne olursa olsun, 30 yıllık ve hatta daha fazla süren esaret sürecimizin ardından aynı heyecan ve şerefle toplumla buluşma çabamız bunun göstergesi olsa gerek. 30 yıllık mahpuslar bu toplumun bir parçasıdır, kendilerine nerede ihtiyaç olursa orada olmaya devam edeceklerdir. Barış ve demokratik toplum umudunun geliştirilmeye çalışıldığı böylesi bir dönemde, 30 yıllık mahpusların tek gündemi bu umudu daha da büyütecek çalışmalar içerisinde olmaktır. Açın, daha fazla önlerini açın…
30 yıllıkların barış mücadelesine bile tahammül gösterilmeyecekse dağdakiler, sürgündekiler nasıl gelecek, gelip de hangi ortamla karşılaşacaklar? Zaten güven probleminin olduğu bir ortamda bu tür yönelimler sadece güvensizliği derinleştirmekle kalmaz, süreci berhava eder. Silah, şiddet yok, anladık; söz kurmak da mı olmayacak ne konuşacağımıza da sınırlar mı çizilecek? Çatışmalı dönemin medya operasyonlarına idari ve hukuki operasyonlar mı eşlik edecek? Ne yaptığınızın farkında mısınız? Bu koordineli bir yönelimin bir parçası mıdır? İyi polis kötü polis mi oynanıyor?
Son dönemlerde 30 yılını hapiste geçiren arkadaşlarımızı “istihbarat” adına arayıp konuşmak istediğine dair haberler artmaya başladı. Zaten bu halkın Önderiyle, başkaca kurumlarıyla görüşüyorsunuz; bu yaklaşımda ısrarın anlamı nedir? Polis takipleri, kameralı çekimler neredeyse rutin hale getirilmeye başlandı. Ne arzu ediliyor? Sadece silahın değil, siyasetin demokratik toplum arayışının da sona erdirilmesi mi isteniyor? Bunun olmayacak duaya amin demek olacağı görülmüyor mu? Israrla yasal zemin içinde kalınarak, bu alan genişletilmeye çalışılırken, bu tür tacizlerle farz edelim ki bu çabalar engellendi. Bu arayışların farklı bir biçimde sürdürüleceği hala anlaşılmadı mı?
Bedeli ne olursa olsun Kürt Özgürlük Hareketi kendi içerisinde sürece zarar verebilecek her türlü eylem ve söylemi anında müdahalelerle düzeltmeye çalıştı, çalışıyor; aynı tutum devlet cenahında da geliştirilmelidir. Bu tür provokatif, süreci tümüyle dinamitleyecek yaklaşımlar hafife alınmadan engellenmelidir. Biz hafife almıyoruz, çünkü sonuçları oldukça ağır olabilecek bu tür girişimler karşısında yapıcı uyarı ve hatırlatmalarda bulunmayı, sürece karşı duyduğumuz sorumluluk gereği ifade ediyoruz. Ömrünün beşte üçünü esaret altında geçirmesine rağmen barış mücadelesi yürütenler bile hedeflenirse, herkese ve her şeye geçmiş olsun demek gerekir. Durum bu denli ciddiyetle ele alınmak zorundadır.









