Türkiye’de son haftalarda artan gıda zehirlenmesi vakalarını değerlendiren Prof. Dr. Aydın Vural, görünmeyen risklere dikkat çekerek gıda enfeksiyonlarının aylar sonra bile ortaya çıkabildiğini belirtti
Son günlerde yaşanan gıda zehirlenme vakaları Türkiye’de gıda güvenliğini tartıştırır hale getirdi. Okullarda, cezaevlerinde, toplu yemek organizasyonlarında, seyyar satıcılarında ve restoranda yedikleri yemek sonucuyla sadece son günlerde binlerce kişi sevk edildikleri hastanede tedavi gördü.
Prof. Dr. Aydın Vural, yılda ortalama 600 bin kişinin gıda zehirlenmesi kaynaklı yaşamını yitirdiğini söyledi. Gıda güvenliğine ilişkin risk değerlendirilmesinin yapılması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Aydın Vural, “Gıda zehirlenmeleri son günlerde toplumu bayağı meşgul ediyor. Ama gıda zehirlenmesi problemi bugünlük bir mesele değil. Aslında toplumumuzda hatta tüm dünyada çok yaygın olan bir durum. Dünyaya baktığımızda yılda 600 bin kişi gıda zehirlenmesinden hayatını kaybediyor. Bir sürü ekonomik yönü, sağlık yönü olan bir sektör. Ama son günlerde duyarlılığının artması, gerek basının, gerek kamuoyunun dikkatini artmasıyla bunlar daha görünür hale geldi. Aslında bu görünürlüğü her zaman dikkate çevirmek, bunun risk değerlendirmesini yapmak gerekiyor. Gıda güvenliği üretimden tüketime kadar bir zincir şeklinde biz bunu değerlendiriyoruz ve çiftlikten sofraya kadar bütün aşamalarda tehlikelerin önceden önlenmesi ile ancak gıda güvenliğini sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. Bu olmadıktan sonra herhangi bir noktada bir problem karşımıza çıkabilir” diye konuştu.
Her 10 vakadan biri hastaneye gidiyor
Aydın Vural, son günlerde yaşanan gıda zehirlenmesi vakalarına ilişkin “Aslında şu an buz dağının görünmeyen yüzü de var. Yani hastaneye belki 10 vakadan biri gidiyor. Biz buna gıda zehirlenmeleri diyoruz çok basitçe anlaşılacağı şekilde. Ama bir de gıda enfeksiyonları var. Yani daha uzun süre sonra ortaya çıkan, aylarca süren insan hayatını tehdit edebilen, hastalıklar da olabiliyor. Mesela bir menenjite neden olabilir. Hamile bayanlarda bir düşüğe neden olabilir. Bu sizin yediğiniz az pişmiş bir köfteden de kaynaklanıyor olabilir” dedi.
Ekonomik nedenler ve kar hırsı
Ekonomik nedenlerle ve daha fazla kar hırsıyla bazı üreticilerin kalitesiz ham madde, ucuz ham madde veya ürüne hile amacıyla başka maddeler kattığını dile getiren Aydın Vural, “Bunların denetimleri var ama bu denetimlerin daha yaygın, daha fazla yapılması gerekiyor. Belki de daha fazla bağımsız denetimlerle bu sayıları arttırmak gerekiyor. Veyahut da ceza alan bu konuda geçmişinde olumsuz olanların gıda içinde belki de çalışmaması veya daha ciddi cezalar verilmesi gerekiyor. Ham madde kalitesi iyi değilse sonradan sorunlar olabiliyor. Ham madde kaliteli bile olsa üretimde teknoloji ve işleme koşullarının hijyenik olması gerekiyor. Yani diyelim ki gıdaya geçişi olmayan işte bir plastikte, bir bakırda, bir alüminyumda siz bir şey üretiyorsanız bunun başka zararları olacaktır. Kimyasal tehlikeleri olacaktır. İşte örneğin çelikte paslanmaz çelikte bir üretim yapmanız gerekiyor veya mikrop tutmayan tezgahta yapmanız gerekiyor. Veya çok basit örneklerle diyelim ki, sebzeyi ayrı kesme tahtasında, tavuğu ayrı kesme tahtasında, kırmızı eti ayrı tahtada kullanmanız gerekiyor. Çünkü birbirine o üretim sırasında veya mutfaktaki işlem sırasında da birindeki mikroorganizma diğerine de geçebiliyor” diye belirtti.
‘Özel koşullar getirmemiz gerekiyor’
En önemli tehlikelerden birinin de seyyar ve sokak satıcıları olduğuna işaret eden Aydın Vural, şu uyarılarda bulundu:
“Buradaki en önemli problemlerden bir tanesi bunlar kayıt dışı. Kayıt dışı oldukları için herhangi bir denetime uğrama durumları da söz konusu olmuyor veyahut da az oluyor. Öncelikle gıda işi de seyyar satıcı da olsa bunun mutlaka kamuya başvurup bir izin alması, belge alması bunun seyyar satıcı için bunun sağlık koşullarının portör dediğimiz yani bulaşıcı hastalık taşımadığının ve gıda eğitimi aldığının belgelenmesi gerekiyor. Onun dışında sokakta satılan gıdaya uygun özel koşullar getirmemiz gerekiyor. Mesela bazı illerimizde işte özel simit satan yerler var. Simit için özel koşul gerekmeyebiliyor. Ama bir midye için veyahut da bir hayvansal ürün için soğuk zincir gerekiyor. Yani soğuk zinciri olmayan buzdolabı olmayan bir sokak satıcısından hayvansal bir ürün veya bozulan bir ürün olmaması gerekiyor. Belki bu seyyar satıcı sınıflarına göre de eğitimler verip belgelendirdikten sonra sizin için işte pilot bir şey budur seyyar tezgah. Sen bunu da yapmak zorundasın. İşte suyunu olacak, buzdolabını olacak gibi. Bu aynı şey pazarlarda da geçerli. Özellikle başta hayvansal gıdalar olmak üzere riskli gıdalarda dediğim gibi uzmanlar, kamu yetkilileri bu risk değerlendirmesini yapıp bu şekilde tedbirler alabilir” şeklinde konuştu.
Kaynak: BİRGÜN









