Devlet Bahçeli’nin bundan bir yıl önce yaptığı 22 Ekim konuşmasının ardından katıldığım bir TV programında “Kürt birliği için” şunu söylemiştim: “Kürtler nettir. Sayın Öcalan’ın hem Türkiye, hem Rojava, hem İran hem de Güney Kürtleri arasında önderliği ve bağlayıcılığı esastır. Kürtler tek bir yürek olarak sürece hazırdır.” Bunu, öngörümü övmek için hatırlatmıyorum. Kürdistan’ın hangi parçasına giderseniz gidin, çocuğa da sorsanız bu gerçeği dile getirecektir.
Ve nihayet aradan geçen bir yıl sonra, devlet de bu gücün bizzat tanığı ve misafiri oldu. Sayın Öcalan’ın Meclis Komisyonu’nda özeti okunan görüşme tutanağında da kendi gücünü, kendi önderliğinin teyidini bir kez daha ilk ağızdan söylemiş oldu.
Tekrar vurgulamak gerekirse, Kürt tarafı nettir. Net olmayan, her kafadan bir ses çıkan yer Ankara’dır. Bir yandan geçmişin “celladı”, dünün celladına Kürtlere yaptıklarını hatırlatıyor; diğer yandan dünün celladı geçmişteki cellada yaptıklarını hatırlatıyor. Biz Kürtler üzerinde nasıl katliamlar yaptıklarını dile getirmelerinin politik dilde anlamı nedir? “Biz bunu bir daha yapabilir miyiz?” mi deniliyor yoksa “Her cellat yaptıklarından dolayı özür dilesin” mi deniyor, çok anlaşılmadı.
Anlaşılmayan bir diğer husus da, Özel’in cumhuriyet döneminde gerçekleşen Kürt katliamlarına gönderme yaparak, bu katliamları CHP’nin tek başına yapmadığını; o dönemin CHP’sinden hepimizin dedesinin sorumlu olduğunu söylemesi. Dolayısıyla bir yüzleşme olacaksa (ki olmalı) buna bugünkü devleti temsilen AKP’nin de, diğer partilerin de katılması gerektiğini anlattığını görüyoruz. Anlaşılan Sayın Özel, geçmişte yapılan tüm hataların “CHP” adı altında bugünkü CHP’ye yüklenmesini doğru bulmuyor. Özel’e göre bugünkü CHP, yüzyıllık Türkiye’nin siyasal dağılımına göre kendisini yeniden tanımladığını ve Atatürk’ün ilk çizgisine sadık kalarak politika ürettiğini deklare etmiş oluyor. Özetle, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan Koçgirî isyanından Dêrsim’e kadar olan süreci “tek başıma sahiplenmem” diyor.
Sayın Özel’in bu çıkışı, AKP–CHP–MHP–devlet dörtgeninin yeni bir şark kurnazlığı değilse yeni bir durumdur. Şöyle ki o yıllarda yapılan katliamlar var. Tayyip Bey’in de dediği gibi meydanlarda kurulan mahkemeler ve asılan Kürt dedeleri var. Yani ortada bir katliam var ve bu, Sayın Özel’in hendek katliamlarıyla kıyasladığında “çok uzak bir tarih” dediği bir dönem değil. Sadece yüz yıl önce olan, hâlâ Zîlan’daki taşlarda Kürtlerin kan izlerinin durduğu bir sorundur. Sorun bu kadar yeni, bu kadar canlıyken ve devlet tutanaklarında da sabitken, Sayın Özel’in “Ben bu süreci tek başıma CHP olarak üstlenmem” demesi biz Kürtleri biraz şaşırtmış gibi. Çünkü eğer CHP “tek başına üstlenmem” diyorsa, AKP “biz o zaman iktidarda yoktuk, bize de zulümler yapıldı” diyorsa, bu katliamın sorumlusu kim?
Benim aklıma bir isim geliyor ama ben susayım; çünkü bu onların sorunu. Onların dedeleri yaptı. Umarım bu katliamı bizim dedelerimizin kendi kendilerine yaptıklarını söylemezler. 90’larda bunu çok yaptılar da, onun için hatırlatıyorum.
Dün akşam Sayın Özel’in katıldığı bir programa denk geldim. İmralı’ya gitmemesinin nedenini döneme bağlayarak bunun AKP tarafından kullanılmasının önüne geçmek için yaptığını dile getiriyor. Ardından, “Yoksa biz İmralı’ya kendi ekibimizle gideriz, bu konuda sorun yok.” minvalinde açıklamalar yapıyor. Sayın Özel’in son kurultaydaki güçlü çıkışı biliniyor. Bu saatten sonra Özel’in yapacağı açıklamalar ve arkasında durup durmayacağı, bizzat Özel’in siyasal yansıması olacaktır. Bununla birlikte Sayın Özel’in barışı önceleyen ifadeleri, tüm bu tartışmaların dışında ayrı bir başlık olarak ele alınmalıdır.









