10 yılın ardından tahliye edilen Serfiraz Demirer, Erzincan Cezaevinde 24 tutsak kadından 5’inin tahliyesinin engellendiğini belirterek, ‘Cezaevlerinde düşman hukuku sürüyor’ dedi
Türkiye ve Kürdistan hapishanelerinde her geçen gün artan hak ihlalleri tutsakların durumunu olumsuz etkiliyor. Başta hasta tutsaklar olmak üzere tahliyesi İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) tarafından engellenen tutsaklar da hak ihlallerini en yoğun hisseden kesim arasında.
1 Aralık’ta Erzincan Kadın Kapalı Cezaevinden 9 yıl 11 ayın ardından tahliye edilen siyasi tutsak Serfiraz Demirer de infazı cezaevi idaresi tarafından yakılan tutsaklar arasında. Mêrdîn’de 10 Ocak 2016 tarihinde “Örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklanan Serfiraz Demirer, yargılandığı Mardin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Örgüte üye olmak” iddiasıyla 9 yıl “yalan beyanda bulunduğu” öne sürülerek ise 1 yıl hapis cezası olmak üzere toplam 10 yıl hapis cezası aldı. Sırasıyla Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi, Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi, Konya Ereğli T Tipi ve Erzincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutulan Serfiraz Demirer’in Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi idaresi tarafından infazı yakılmıştı. Yaklaşık 10 yıldır cezaevinde tutulan Serfiraz Demirer, Leyla Güven öncülüğünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine Şubat 2019 tarihinde katılmıştı.
Yaklaşık 10 yılın ardından tahliye edilen Serfiraz Demirer, cezaevindeki hak ihlallerini ve Barış ve Demokratik Toplum sürecini değerlendirdi. 10 yıllık süre zarfında cezaevinde sayısız hak ihlali ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Serfiraz Demirer, ihlallere karşı her zaman mücadele ettiklerini vurguladı.
‘Cezaevinde insana dair hiçbir şey yok’
Cezaevlerinin insanların kalabileceği bir yer olmadığının altını çizen Serfiraz Demirer, “Orada insana dair hiçbir şey yok. Gri mekanların insan psikolojisinde, zihninde, ruhunda yer ettiği nokta çok fazla ama tabi bizim örgütlü mücadelemiz bunları yenecek iradeye sahip. Orada sana bir yaşam alanı tanınmıyor ama biz orada bir yaşam inşa ediyoruz. Özellikle Amed zindanından bize bırakılan mücadele mirası, direniş ruhunu koruyoruz. Önderliğin başlattığı Barış ve Demokratik Toplum süreci ile beraber bizler de mücadelemizi ve örgütlülüğümüzü geliştirdik, büyüttük” ifadelerini kullandı.
‘İnsanın yaşamına ve yaşam alanına dair ciddi ihlaller var’
Sürecin cezaevine olumlu bir yansımasının olmadığını söyleyen Serfiraz Demirer, bu süreçte cezaevlerinde daha fazla hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarının altını çizdi. İdare ve Gözlem Kurulları’nın tahliyeleri “pişmanlık” dayatarak ertelediğini kaydeden Serfiraz Demirer, kurullarda sorulan provakatif sorularla sürecin baltalanmaya çalışıldığını söyledi. Yaşanan sağlık hakkı ihlallerine değinen Serfiraz Demirer, “Uzun süre revire çıkamadık. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara yazmamıza rağmen bu noktada bir iyileşme sağlanmadı. Çok sayıda hasta tutsak olmasına rağmen tedavileri engelleniyor. İnsanın yaşamına ve yaşam alanına dair ciddi ihlaller var” diye belirtti.
‘Önderliğin çağrısına motive olduk’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı “Barış ve Demokratik Toplum” sürecinin cezaevinde coşkuyla karşılandığının altını çizen Serfiraz Demirer, “Özelde kadın arkadaşlar büyük bir coşku ile karşıladı. Kadınlar olarak yüreklerimizi birleştirip, Önderliğin çağrısına motive olduk. Büyük bir coşku ve heyecan var. Kadın rengi ile kadınlar olarak sürece neler katabileceğimiz üzerine, bu süreci daha fazla geliştirmek adına ciddi yoğunlaşmalarımız vardı” dedi.
‘Kürt sorununun artık çözülmesi gerekiyor’
Serfiraz Demirer, Abdullah Öcalan’ın güzeli, doğruyu önlerine koymayı gösterdiğini söyleyerek, “Bu süreç her yönüyle çok önemli. Sadece Kürtler açısından değil tüm halklar açısından çok önemli. Amaç demokratik bir yaşamın tüm halklar için hayata geçmesi. Önderlik paradigması o kadar kapsayıcı ki Ortadoğu’dan tüm dünyanın toplumsal sorunlarına cevap olabilecek bir paradigma. Bu büyük bir yürek isteyen bir felsefe. Kürt sorununun artık çözülmesi gerekiyor ve bu sorunun çözülmesi demek tüm toplumsal sorunların çözüm bulması demektir. Bizler de bu kapsamda cezaevlerinde kadın rengi ve düşüncesiyle bu paradigmaya nasıl ışık olabileceğimiz ve toplumsal sorunlara nasıl cevap olabileceğimiz üzerine yoğunlaşıyorduk. Kadın rengiyle bu felsefeyi topluma nasıl anlatabileceğimiz üzerine yoğunlaştık. Önderliğimiz tarihsel perspektifimizi de değiştirdi ve tarih okumalarımızı derinleştirdi. Şimdi de toplum içinde bu yoğunlaşmaları pratikleştirme zamanı. Herkesin insani sorumlulukla bu süreci üstleneceğine inanıyorum. Komünal değerlere sahip çıkmalıyız. Yapacaksak beraber yapabiliriz. Bu kapsamda değişime ve dönüşüme inanmalıyız” sözlerine yer verdi.
‘Cezaevlerinde düşman hukuku sürüyor’
Cezaevlerinde düşman hukukunun sürdüğünü dile getiren Serfiraz Demirer, “Çünkü 30 yılını tamamlayan arkadaşımız Ardıl Çeşme’nin tahliyesi iki yıldır erteleniyor. Ve sürekli geçmişe dair durumlar üzerinden yeni bir cezalandırma politikası izleniyor. Psikolojik ve özel savaş politikaları orada da devam ediyor. Ama biz bunlara karşı Amed zindanlarından aldığımız direniş mirasıyla mücadele ediyoruz. Cezaevi idaresine ‘süreci baltalamak mı istiyorsunuz’ diye sorduk. Süreç çok yönüyle sahiplenilmesi gereken bir süreç. Demokratik entegrasyona herkesin katkı sunması gerekiyor. Ancak cezaevlerinde tam tersi yaşanıyor. Düşman hukuku üzerinden giden bir süreç var. Bunların düzeltilmesi için hukuki girişimlerde de bulunuyoruz. Ama yasal ve hukuki düzenlemeler şart. Önümüzdeki süreçte birçok şeyin değişeceğine inanıyorum. 73 yaşındaki hasta tutsaklar bırakılmıyor. Burada biz hukuk arayabilir miyiz? Yasadan bahsedebilir miyiz? Hayır. Zaten vicdani bir şeyden söz etmek mümkün değil. En acil şekilde hasta tutsakların durumunun ele alınması gerekiyor” şeklinde konuştu.
24 kadından 5’inin tahliyesi engelleniyor
Erzincan Kadın Kapalı Cezaevinde 24 tutsak kadının kaldığına söyleyen Serfiraz Demirer, sosyal aktivite hakkının kendilerine tanınmadığını belirtti. Serfiraz Demirer, “Normalde her ay kullanmamız gereken ortak sohbet hakkımız var ama bunlar hayata geçirilmiyor. Ve keyfi uygulamalarla devam ediliyor. Siyasi tutsak olduğumuz için kurslara birlikte çıkarılmıyoruz. Bunların tamamı İdare ve Gözlem Kurulu’nun keyfi uygulama ve kararları. Nurcan Arslan, Ardıl Ceşme, Hivda Çelebi, Beritan ve Saadet arkadaşların tahliyeleri keyfi olarak erteleniyor. Sağlık hakkında da ciddi ihlaller yaşanıyor. Sürekli doktorun değiştiğini söylüyorlar. Tedaviyi erteleme durumu söz konusu” ifadelerini kullandı.
Son olarak sürece atıfta bulunan Serfiraz Demirer sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Bu süreçte, bireyden topluma kadar kadınlar öncülüğünde doğruya yaklaştığımızı hissedebiliyorum. Herkesin özgür birey ve özgür kadına ne kadar yakın olduğunu görmesi gerekiyor. Beraber demokrasiyi işlevselleştirebileceğimiz, kadın rengi ve gücüyle öncülük edebileceğimiz bir süreç. Bu yönüyle çok heyecanlıyız. Önümüzde daha özgür günler bizi bekliyor.”
Haber: Öznur Değer \ JINNEWS
