Tecridin kalkması için başlatılan eylemler giderek yayılıyor. Cezavelerinde eylemde olan tutukluların sayısı 239’a çıktı. AK ve AP ile görüşmeler yapan heyetler duyarlılık çağrısı yaptı
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi 73. gününde. Aynı taleple birçok cezaevinde 239 tutuklunun eylemi ile Hewler, Galler ve Strasbourg’daki süresiz dönüşümsüz açlık grevleri devam ediyor. Açlık grevlerine destekler de giderek büyüyor. AK ve AP’ye “sessiz kalmayın” çağrısı yapıldı Avrupa’nın birçok kentinden açlık grevindekilere destek ziyaretleri sürerken, Avrupa Parlamentosu (AP) ve Avrupa Konseyi (AK) nezdinde görüşmeler yapılarak, tecridin kaldırılması ve açlık grevindekilerin taleplerinin kabul edilmesi için sorumluluklarını yerine getirmeleri istendi.
AP ve AK ile görüşüldü
Strasbourg’da devam eden açlık grevi kapsamında, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Strasbourg’da bu hafta yapılan 2019’un ilk oturumları vesilesiyle birçok parlamenterle görüşmeler de yapıldı. Pazartesi gününden bu yana yapılan görüşmelerde, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin ağırlaştırılmasının Türkiye’deki diktatöryal siyasal atmosferin güçlendirilmesiyle paralel geliştiğine dikkat çekildi. Aralarında eylemcilerden KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç ile HDP eski Milletvekili Dilek Öcalan’ın da olduğu heyetlerin yaptıkları görüşmelerde, AP üyelerinin Avrupa devletlerinin sessizlikleriyle tecrit ve baskı politikalarını onaylayan tutumlarına karşı duyarlı olmaları da talep edildi. Leyla Güven’in durumuna da dikkat çekilen ziyaretlerde, Güven’in bir seçilmiş olarak Türkiye’deki sorunların çözümünün Öcalan’ın rolünü oynayabilmesinden geçtiği için böylesi bir eylemde olduğunun altı çizildi. Önümüzdeki hafta da Öte yandan önümüzdeki hafta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) oturumları vesilesiyle AK nezdinde birçok görüşme yapılması bekleniyor.
Merkel hükümetinden açıklama
Öcalan üzerindeki tecrit geçtiğimiz günlerde Federal Alman Meclisi’nin gündemine taşınmıştı. Sol Parti, Angela Merkel’in başbakanlığındaki federal hükümetin İmralı’ya yönelik tavrını öğrenmek için bir soru sormuştu. Önceki günkü oturumda Federal Hükümet yetkilileri tarafından sözlü olarak yanıtlanması beklenen soruya hükümet adına Almanya’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth yazılı cevap verdi. Verilen kısa yanıtta Roth “Federal Alman Hükümeti olarak Avrupa Konseyi (AK) üyesi Türkiye’nin her konuda olduğu gibi tutuklarla ilgili olarak da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymak zorunda olduğunun altını çizmek istiyorum” dedi. Avrupa Birliği üyesi hükümetleri ile karşılıklı görüşmelerinde olduğu gibi Türk hükümeti ile yaptıkları görüşmelerde de tutukluların haklarının yerine getirilmesi konusunu açıkça dile getirdiklerini belirten federal bakan Roth, son olarak konunun hükümetlerinin İnsan Hakları Sorumlusu Bärbel Kofler tarafından da gündeme getirildiğini hatırlattı. Sol Parti milletvekili Michel Brandt’in sorusu şu şekildeydi: “İmralı adasında tutulan Abdullah Öcalan’ın sağlık durumuna ilişkin Federal Hükümet herhangi bir bilgiye sahip mi? Federal Hükümet Öcalan’ı ve açlık grevi eylemini sürdüren parlamenter Leyla Güven’i ziyaret edilmesi için Avrupa Konseyi’nin İşkenceyi Önleme Komitesi’ni harekete geçirecek mi?”
Fransız vekillerden mesaj
Fransa Sol Parti’nin yeni yılda siyasi projesi ve hedeflerine ilişkin düzenlenen resepsiyona Kürt Kadın Hareketi ve Fransa Demokratik Kürt Toplum Konseyi temsilcileri de katıldı. France Insoumise Başkanı ve Fransa Sol Parti Milletvekili Jean-Luc Mélenchon da katıldı. Resepsiyonda, Leyla Güven ile dayanışma mesajları verildi. France Insoumise Başkanı ve Fransa Sol Parti Milletvekili Jean-Luc Mélenchon, Leyla’nın direnişine dikkat çektiği mesajında, “Leyla’nın direnişini selamlıyorum. Tüm yüreğimizle sizlerleyiz, inanın bu harika mücadeleniz için sizlere teşekkür ediyoruz. Bizler de demokrasiyi, kadın eksenli mücadeleyi savunuyoruz, onun için sağ olun Leyla Güven” dedi. Fransa Sol Parti adına ise Eşsözcü ve Paris Belediye Başkanı Danielle Simonnet de, “Kürt halkının direnişini unutmamak gerekiyor. Kürtler mücadelede bizlere ilham kaynağıdır. DAİŞ’e karşı kahramanca savaşıyor. Kürtlerin özgürlük mücadelesi kadın mücadelesini esas alıyor. Biliyoruz ki, kadın özgür olmadan, hiçbir mücadele başarılı olmaz. Tüm baskıcı, gerici sistemlerin kadın mücadelesinden, direnişinden korktuğunu biliyoruz. Leyla Güven’in direnişini burada bir kez daha selamlıyoruz. Bu direnişe atfen, Kürt kadınları öncülüğündeki direnişte, şiirsel bir sloganı var: ‘Jin, Jiyan, Azadî’ ne güzel, ne anlamlı, ne kadar doğru bir söylem.” Daha sonra ise Kürt kadınları ve Sol partili kadınlar, Leyla Güven posterleriyle “Leyla Güven yalnız değildir” mesajını verdi.
Tek yürek mücadele edildi
12 Eylül, 1996 ölüm oruçları ve 19 Aralık 2000 cezaevi katliamı süreçlerini yakından takip eden insan hakları savunucusu Özgür Mollaibrahimoğlu, her türlü tecride ve şu an devam eden açlık grevlerine ilişkin konuştu. F Tipi cezaevlerinin açılmasından bugüne kadar F tiplerini bire bir gözlemlediğini ve tecrit karşısında yapılan her türlü eylemi hak olarak gördüğünü belirten Mollaibrahimoğlu, “Bunun daha toplumsal duyarlılık taşımasını isterim. Belli asgari müştereklerde anlaşabilirler farklı ideolojilerden de olsalar. 12 Eylül’de bunu net gördük. Hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar farklı siyasi görüşler orada faşizm karşısında tek yürek olarak mücadele ettik” dedi. Diyarbakır Cezaevi’nde Mazlum Doğan’ın kendini yakarak protesto ettiği eylemin ardından birçok hakkın her cezaevinin kendi özgününde yapılan eylemlerle parça parça alınabildiğini söyleyen Mollaibrahimoğlu, “ Geçmişte her bir kampanya sonuç alırdı. Şimdi ise mahkemeye getirilirken serviste bile ölebiliyor ve bu gündem bile olmuyor” dedi. “Diyarbakır bambaşka bir cehennemdi” ifadelerini kullanan Mollaibrahimoğlu, “O kimlikten olan insanlara daha fazla baskı yapılıyordu. Devlet asimilasyon politikası izliyor, ağzını açan ceza alıyor ve savunma hakları yok. 12 Eylül’de yargılanırken bile apoletli hakimler bizi sabırla dinlerlerdi. Şimdi o da yok. Sadece Leyla Güven değil Selahattin Demirtaş AİHM kararına rağmen cezaevinde tutuluyor. HDP yöneticilerinin cezaevine atılması bir şeylerden korkulduğunun göstergesidir” diye konuştu.
HABER MERKEZİ