Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına dair Federe Kürdistan’da incelemelerde bulunan Andi Kocsondi, KDP’nin gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediğini belirterek, ‘KDP yetkilileri tarafından tıp uzmanlarına hazırlanan başka bir raporun verildiğini öğrendik’ dedi
Federe Kürdistan Bölgesi’ne bağlı Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine 23 Nisan 2021’de operasyon başlatan Türkiye, istediği sonucu alamaması üzerine yeni operasyon hazırlıklarına başladı. Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) bağlı Gulan ve Zerewanî güçleri ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Roj pêşmergelerinin takviyesine rağmen sınır ötesinde ilerleyemeyen Türkiye, kimyasal silah kullanımına başladı. Türkiye’nin sınır ötesinde kimyasal saldırıları sonucu 33 HPG’li yaşamını yitirdi.
Türkiye’nin kimyasal silah saldırılarına karşı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) ile aydın, yazar ve sanatçıların da aralarında bulunduğu birçok kesimin yaptığı çağrılar üzerine sendikacı, gazeteci ve yazarlardan oluşan İngiliz heyeti, 28 Şubat-8 Mart tarihleri arasında Federe Kürdistan Bölgesi’nde incelemelerde bulundu.
İncelemelerinin ardından İngiltere’ye dönen heyet, rapor hazırlama sürecine geçti. Ön bilgilendirme raporunu yazan heyet, detaylı raporunu önümüzdeki günlerde açıklamayı planlıyor. Heyette yer alan Ulusal Denetimli Serbestlik Memurları Birliği ve Sendikalar Genel Federasyonu Yürütme Kurulu üyesi Andi Kocsondi, ziyaret ve incelemelerinin detayları hakkında Mezopotamya Ajansı’ndan Gözde Çağrı Özköse’ye değerlendirmelerde bulundu.
Engel çıkardılar
Kimyasal saldırılarına maruz kalan alanları incelemek istediklerini fakat planladıkları gibi kanıt toplayamadıklarını ifade eden Kocsondi, “Buralara ulaşamadık ne yazık ki. Türkiye’nin bombalamaları halen sürüyor ama onun dışında yerel hükümet de bu gerçeklerin ortaya çıkmasını istemediği için oraya yabancıları yaklaştırmıyor. Kimyasal saldırısından etkilenen bölgelere gidilmemesi için ellerinden gelen tüm zorlukları çıkarıyorlar. Bu nedenle planladığımız gibi kanıt toplamayı başaramadık” dedi.
KDP bilgi çıkmasını istemiyor
KDP’nin oradan dışarıya bilgi sızmasını engellemek istediğine dikkat çeken Kocsondi, “Bize neden oraya gidemeyeceğimizi, orada hala çatışma ve bombalama durumları olduğunu söylediler. Ancak, geçişi asıl zorlaştıran oraya giden yol üzerine kurulan kontrol noktaları ve bu kontrol noktalarının KDP’nin asker ve polisi tarafından denetlenmesi oldu. Yani bir arabaya binip gitsek geçirmiyorlar. Bir sürü izin için başvuru yapmak gerekiyor ve başvuru yapsanız da izin alamıyorsunuz. Yani şunu söylemek mümkün; yerel hükümet oradan dışarıya bilgi sızmasını engellemek istiyor. Oradan kanıt toplanmasını, gözlem raporu yayınlanmasını engellemek istiyor. Zira zaten KDP yetkilileriyle görüşmelerimizde de aynı izlenimi edinmiştik. Konuştuğumuz yetkili, orada Türkiye’nin bir işgal durumu olduğunu tamamen reddetti. Biz konuya ilişkin sorular sorarken, yanımızda saldırıların ilk gündeme geldiği dönemde orada bulunan bir gazeteci ve ilk giden heyetten insanlar vardı. Bu kişiler KDP yetkililerine askeri üsleri ve füzelerin köylere isabet etmesini sordular. KDP yetkilileri, böyle bir şey olduğunu kesinlikle reddetti. Yani bu kimyasal silahlara maruz kalan bölgeden hiçbir bilgi çıkmasını istemiyorlar. Böyle bir şey olmamış gibi davranmak istiyorlar” diye belirtti.
Farklı raporlar düzenlenmiş
Kimyasal silaha maruz kalanlara düzenlenen raporlarda değişiklik yapıldığını işaret eden Kocsondi, “Pek çok kişiyle konuşma fırsatımız oldu. Hepsi aşağı yukarı aynı kelimelerle kimyasallardan nasıl etkilendiklerini anlattılar. Vücutta yanıklar, kızarıklıklar, bulanık görme, kusma gibi kimyasal silahlara maruz kalma durumuyla tutarlı olabilecek tüm semptomlardan bahsettiler. Ayrıca etkilenen bölgedeki mağdurlarla çalışan tıp uzmanlarının uzman görüşlerini paylaştıkları raporlar mevcut. Fakat bu tıp uzmanlarıyla görüşmelerimizde öğrendik ki bu raporları kamuoyuyla paylaşmaları engellenmiş. Raporun üstü örtülmüş ve dahası kamuoyuyla paylaşmaları için kendilerine üzerinde oynanmış başka bir rapor verilmiş ve bu raporun içinde kendilerinin yazdığı kanıtların hiç birisi yer almıyormuş. Yani daha önce de altını çizdiğim gibi, bu tip girişimler, kimyasal kullanımına dair gerçek bilginin bölgeden çıkarılmaması için gösterilen çabanın bir kanıtı” olduğunu söyledi.
‘OPCW’den herhangi bir yanıt alamadık’
Kocsondi, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) ile iletişime geçmek için çaba harcadıkların ifade etti. Kocsondi, “Raporlar yayınlıyoruz, basın açıklamaları yapıyoruz. İngiltere’de bu konu üzerine çalışmalarımızın tamamının amacı kendi hükümetimize ve ilgili kurumlara adım atması yönünde baskı uygulamak. Çünkü oraya gidip araştırma yapması, örnekler toplaması gereken OPCW. Çünkü onların örnekleri ve analizleri geçerli sayılıyor. O örneklerden çıkan sonuçlar resmi olarak kimyasal saldırısının kanıtı olarak kabul edilebilecek. Öte yandan ne yazık ki pek çok kez irtibat kurmaya çalışmış olmamıza rağmen henüz OPCW’den herhangi bir yanıt alamadık. Bize cevap vermeye pek gönüllü değiller” dedi.
Türkiye’ye silah satışı durdurulmalı
Kocsondi, uluslararası anlamda farkındalık yaratmanın gerekliliğine dikkat çekerek, Türkiye’ye silah satışının engellenmesi gerektiğini ifade etti. Kocsondi, “Kimseye sahte bir umut vermek istemem. Kürdistan halkı, hali hazırda çok çekmiş, çok acılar yaşamış bir halk. Şu anda da tarih tekerrür ediyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (YNK) ve KDP’ye baskı uygulanması son derece önemli. Biz yabancı heyetlerin ise bu baskıyı kendi hükümetlerine uygulaması gerekiyor. Örneğin İngiltere özelinde Türkiye’ye silah satışını durdurmaları için baskı yapmamız gerekiyor. Kürt halkı üzerinde kullanılan silahları İngiltere sağlıyor, Kürt halkına saldıran dronların çalışması için elzem olan parçaları da İngiltere sağlıyor. O nedenle bizim burada çalışmalarımızı yürütmeye devam etmemiz hayati önem taşıyor. Uluslararası anlamda farkındalık yaratmamız gerekiyor. Elimizde sihirli bir değnek yok ve her şeyi bir anda değiştiremiyoruz ama adım adım gidip elimizden geleni yapmamız gerekiyor” diye belirtti.
ANKARA