Kuzey Doğu Suriye’de yaşanan gelişmeleri, Şêx Maqsûd ve Eşrefiye mahallelerine dönük uygulamaları gazeteci Demhat Tolhildan ile konuştuk:
- QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdi ve Özerk Yönetim temsilcilerinden oluşan heyet Şam’a giderek 4 madde üzerinde tartıştıklarını söylediler. Görüşmelerin ilerleyen süreçte devam edeceği ve olumlu geçtiği aktarıldı. Bu görüşme ABD ve Fransızların gözetiminde gerçekleştirildi
- HTŞ, fırsat bulduğunda saldıracak. Dera-Zor, Der-hafir ve Halep çevresi hepsi denemedir, nabız yoklamadır, halkın psikolojisini etkilemedir, özel savaş politikasıdır, Arap kitlesini etkilemedir. Bunun için propaganda yapmadır. Kendi kamuoyunda, medya kanallarında, Arap toplumuna bu yönlü çağrıda bulunuyor
Zana Deniz
Son dönemde Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük Türk devleti ve Geçici Şam Hükümeti içerisinde yer alan çetelerin saldırı tehditleri artarak devam ediyor. Türk devletinin denetimi altına giren Geçici Şam Hükümeti ve onun içerisinde yer alan çeteler Der-Hafır, Tişrin ve Derazor hattında çeşitli saldırılar gerçekleştirdi.
Geçici Şam Hükümeti son dönemde artan saldırılar ile birlikte Şêx Maqsûd ve Eşrefiye mahallelerine dönük ambargoyu da yaşama geçirdi. Uzun bir süredir kuşatma altında olan Şêx Maqsûd ve Eşrefiye mahallelerine dönük 6 Ekim tarihinde Geçici Şam Hükümeti Savunma Bakanlığı’na bağlı çete güçleri tarafından saldırı gerçekleştirildi. Saldırılar halkın direnişiyle boşa çıkartılırken, saldırıda 2 kişi yaşamını yitirdi, 50’den fazla yurttaş yaralandı.
Son dönemde Kuzey Doğu Suriye’de yaşanan gelişmeleri, Türk devleti ve Geçici Şam Hükümeti’nin tehditlerini, Şêx Maqsûd ve Eşrefiye mahallelerine dönük uygulamaları gazeteci Demhat Tolhildan ile konuştuk.
Türk devletinin Suriye’de istikrarın önüne geçmeyi hedeflediğini dile getiren gazeteci Demhat Tolhildan, 2011 sonrası başlayan savaş sürecinde de esas temel aktörün Türk devleti olduğunu söyledi. Demhat Tolhildan, “Suriye’nin iç savaşının nedeni, kaosun sebebi; çeteleri besleyen, cihadist grupları askeri ve lojistik boyutuyla hazırlayan Türk devletidir. Baas rejiminin gidişinden sonra devreye Türk devleti girdi. Yıkılışından sonra halkta şöyle bir umut gelişti; ‘Eski rejim gitti yerine yeni bir rejim oluşturulacak ve oluşturulacak rejim içerisinde herkes yer alabilir’ diye genel bir kanı oluştu. Ama kısa sürede Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına dönük saldırıları devam etti. Baskılar arttı ve hala devam ediyor” dedi.
‘HTŞ, Türk devletinin denetiminde’
Demhat Tolhildan, Türk devletinin yönlendirmesiyle hareket eden HTŞ’ye dair de şunları dile getirdi: “HTŞ’nin iki boyutlu yaklaşımı gelişti. HTŞ kendi başına bir güç değil ve uluslararası güçlerin ciddi anlamda etkisi var. Suriye’nin geleceği konusunda 10 Mart’ta bir antlaşma yapıldı. Bu anlaşma ile Özerk Yönetim ve QSD güçlerinin yeni düzen ve sistemde ortaklaşacağı şeklindeydi. Ancak daha sonrasında HTŞ’nin yaklaşımları bunu boşa çıkardı. Bunun temel nedeni Türk devletidir, HTŞ’yi yönlendirme politikalarından kaynaklanıyor. Türk devletinin temel amacı Kuzey ve Doğu Suriye’nin bir şekilde tasfiye edilmesidir. Ve bu temelde politika üretiyor ve HTŞ’yi yönlendiriyor. HTŞ’nin bir irade olarak siyaset yürütmediği açıktır. Bundan kaynaklı Kuzey ve Doğu Suriye noktasında HTŞ, Türk devleti olmadan tek bir adım atmıyor.”
Sahada yaşananlar
Son dönemde Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük HTŞ’nin saldırı tehditlerine de değinen Tolhildan, “HTŞ, fırsat bulduğunda saldıracak. Dera-Zor, Der-hafir ve Halep çevresi hepsi denemedir, nabız yoklamadır, halkın psikolojisini etkilemedir, özel savaş politikasıdır, Arap kitlesini etkilemedir. Bunun için propaganda yapmadır. Kendi kamuoyunda, medya kanallarında, Arap toplumuna bu yönlü çağrıda bulunuyor. Arap milliyetçiliğini etkileyecek durumları kullanıyor. Bu şekilde Özerk Yönetim üzerinde baskı kurmak istiyor. Saldıran hep HTŞ güçleri oldu. QSD, her zaman savunma pozisyonunda oldu. Her seferinde HTŞ saldırdı ve saldırıları QSD yapmış diye propaganda yapmaya çalıştı. Oysaki birebir sahada gördüğümüz HTŞ’nin saldırdığı gerçeğiydi” diye kaydetti
‘Halkların kazanımlarına saldırıyorlar’
Son dönemde saldırıların ve bununla birlikte HTŞ ve çetelerin yeni mevziler yaparak saldırı hazırlıkları yaptığını dile getiren Tolhildan, “HTŞ çeteleri hareket halinde. Güç yığıyor, yeni mevziler yapıyor. Bunu toplum yakından görüyor. Özellikle Şêx Maqsûd ve Eşrefiye çevresi abluka altına alınmak isteniyor. Der-hafir, Tişrîn, Dera-Zor hattında yeni mevziler yapıyorlar. Ve bunu yaparken propagandalarını yaparak, korku salıyor. Yaşananlar planlı durumlardır. Özellikle MİT’in eliyle yürütülen bir saldırı planıdır. HTŞ bu konuda masum rolü oynayamaz. Kıyı bölgelerinde Alevilere ve Süveyda’da Dürzilere yönelik katliamları ortadadır. Eğer fırsat bulsa Kuzey ve Doğu Suriye’ye ve diğer farklılıklara yapar. Süryaniler, Ermeniler hedeftir. HTŞ için kendi zihniyetinden olmayan herkes hedeftir. Onun içinde her fırsatta saldırıyorlar” şeklinde konuştu.
Entegrasyon nedir?
Son günlerde Kuzey ve Doğu Suriye ve Geçici Şam Hükümeti arasında yapılan görüşmelerde ortaya çıkan entegrasyon tartışmalarına ilişkin de sahada gördüklerini aktaran Tolhildan, “Entegrasyon QSD’nin kendisini dağıtıp, tüm savunma sistemini HTŞ’ye teslim etmesi değildir. Kurumların dağıtılıp HTŞ’ye teslim edilmesi değildir. Hem Türk devleti hem de Geçici Şam hükümeti entegrasyon adı altında QSD’nin kendisini dağıtmasını istiyor. Teslimiyeti dayatıyor. Oysa olması gereken o değildir. Ortaklık temelinde bir sistemin oluşturulmasıdır. Bu sadece Kuzey ve Doğu Suriye için geçerli değildir. Tüm farklılıkların içerisinde olduğu bir Suriye sisteminin inşa edilmesidir. Toplumlar birlikte yaşıyor ve herkesin değerlerini koruyacak bir sistemin inşa edilmesi gerekiyor. Bu şekilde olursa entegrasyon olur başka türlü faşizmi, diktatörlüğü, monarşiyi doğurur. Demokratik toplumu ve kültürü geliştirmediğin sürece halklar açısından tehlike ve kaos olur. Entegrasyon doğru temelde değerlendirilip, uygulanması gerekiyor” diye ekledi.
Şêx Maqsûd ve Eşrefiye’ye saldırılar
Geçici Şam Hükümeti’ne bağlı HTŞ ve çetelerinin Şêx Maqsûd ve Eşrefiye’ye dönük saldırılarına dair sahadan edindiği bilgileri aktaran Tolhildan, “6- 7 Ekim tarihinde gece boyu süren çatışmalarda HTŞ ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Gece boyunca süren çatışmalarda 20’ye yakın HTŞ çetesi öldürüldü. Çatışmaların devam ettiği anda Geçici Şam Hükümeti Savunma Bakanlığı bir açıklama yayınlayarak çatışma istemediklerini ve ateşkes istediklerini söyledi. Aslında o açıklama bile orada bir savaş yürütecek kabiliyette olmadıklarını gösteriyor. Çatışmalarda kullandıkları bir zırhlı araç ve bir de Toyota araç İç Güvenlik Güçleri tarafından ele geçirildi. Yaşanan çatışmalarda bir İç Güvenlik Güçleri üyesi şehit düşerken onlarca yurttaş da atılan obüs ve ağır silahlardan kaynaklı yaralandı” diye kaydetti.
‘Saldırı Türk devletinin planı doğrultusunda gerçekleşti’
Şêx Maqsûd ve Eşrefiye’ye dönük gerçekleştirilen saldırılarda Türk devletinin parmağının olduğunu ifade eden Tolhildan, saldırıların gerçekleştirildiği gün ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve CENTCOM Komutanı Brad Cooper’dan oluşan heyet Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdi ile görüştü. Görüşmede Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Dış İlişkiler Komitesi Eşbaşkanı İlham Ehmed arasında görüşme gerçekleştiğini ve saldırının bu görüşmenin hemen ardından yapılmasının manidar olduğunu söyledi. Tolhildan, şunları ifade etti: “Türk devleti şu mesajı vermek istedi: ‘Bu tür görüşmelere engel oluruz. Özerk Yönetim ve QSD’yi muhattap alırsanız biz de bu tarz provokasyonlar yaparız.’ Türk devleti zaman geçirmeden bu çeteleri harekete geçirerek bir provokasyon ve çatışma ortamı yaratmak istedi. Geçici Şam Hükümeti, kendi desteklediği çetelerin darbe yemesini görünce korkup çekilmek zorunda kaldı” ifadelerini kullandı.
‘Türk Devleti panik içerisinde’
Geçici Şam Hükümeti ve Özerk Yönetim arasında ABD ve Fransız yetkililerin gözetiminde Şam’da gerçekleştirilen toplantıya ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Tolhildan, son olarak şunları söyledi: “QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdi ve Özerk Yönetim temsilcilerinden oluşan heyet Şam’a giderek 4 madde üzerinde tartıştıklarını söylediler. Görüşmelerin ilerleyen süreçte devam edeceği ve olumlu geçtiği aktarıldı. Bu görüşme ABD ve Fransızların gözetiminde gerçekleştirildi. Bu görüşmede dikkat çeken en temel hususlardan bir tanesi Türk devletinin olmamasıydı. Türk devleti bu görüşmeye davet edilmedi. Bu görüşme sonrası Türk Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Geçici Şam Hükümeti Dışişleri Bakanı Esad Şehabani’yi yanına çağırarak görüşmenin içeriğini aktarmasını ve neler tartışıldığını öğrenmek istedi. Bu çağrı oldukça panik içerisinde gerçekleşti. Kendileri bu toplantının dışında bırakılmış ve toplantıdan haberleri yoktu. Onun korkusunu yaşamış bir şekilde Şehabani’yi çağırdılar. Bu toplantıda ortaya çıkan sonuç, Türk Devleti oluşturulan bu denklemin dışında bırakılmış gibi gözüküyor. Türk devleti bu durumdan rahatsız.”