İki haftadır suya, alana el koyarak tahakküm altına alınan Şırnak’ta olanlar üzerinde çalışıyorum. Bildiğinizi düşündüğüm Dicle Nehri üzerinde 10’uncu baraj olarak planlanan “Cizre Barajı” ve Hidroelektrik Santrali (HES) projesi ile Cizre ilçesinde, Kasrik Bölgesi’nde, tarihi ve tarım alanlarını sular altında bırakacak yeni bir HES projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. Hasankeyf’i yok eden Ilısu barajından sonra ikinci büyük baraj Cizre Barajı’na karşı Mezopotamya Ekoloji Örgütü başta olmak üzere ekoloji örgütleri, meslek ve emek örgütleri bu katliama karşı mücadele ediyor.
Yapımına 2024 yılının Eylül ayında başlandı Cizre Barajı’nın. Bölgede planlanan işgallere göz gezdirirken her gün artarak verilen GES, RES, maden izinleri arasında kaybolmamak mümkün değil. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının (ÇŞİkDB) her gün yağmur gibi ardı ardına verdiği izinler ve bu izinlerle yok edilen yaşam alanları, Şırnak Cizre Barajı’nın yapımına karşı süren mücadeleyi ve bu meşru mücadelenin bizler için tüm bölge halkları için önemini tüm açıklığı ile ortaya çıkarıyor. Bir bölgeye el konuyor. Yaşam yok ediliyor.
Cizre Barajı ve etkilerini çalışırken Muğla’dan ekoloji, kent örgütlerinin sürdürdüğü mücadelelerden ardı ardına mahkeme kararları gelmeye başladı. Yaşama yapılan saldırılara, sermaye – devlet- yandaşlar birlikteliğine, el koyma stratejilerine rağmen gelen kararlar yaşamakta olduğumuz kabusta bizlere bir anlığına dahi olsa soluk aldırttı.
Son yıllarda Türkiye’nin pek çok kentinde olduğu gibi Muğla’da da enerji üretim tesisleri dere, su havzası, zeytinlik, bağ, bahçe, orman, yerleşim alanı denmeksizin ÇŞİkDB’nın seri halde şirketlere verdiği onaylarla (ÇED Olumlu ya da ÇED gerekli değildir kararları ile) paylaşılmaya devam ediyor.
Bölge halkı, ekoloji örgütleri ile birlikte bu saldırı ve el koyma hızına engel olmaya çabalıyor. Akbelen’de termik için kömür madeninin yayılmasına ve ormanların, tarlaların, tarihi dokuların yok olmasına karşı, buradan çıkartılacak kömürle üretimi süren ve giderek ilave santralleriyle, çimento fabrikaları, limanlarla birlikte Milas – Bodrum su havzalarına yayılan termik santrallare, bu işgalci işletmelere su temin etmeye çalışan bunu bölge halkının su ihtiyacı için yapıldığı sözleri ile örtbas etmeye çalışan DSİ‘ye karşı, yapılmaya çalışılan barajlara karşı, kıyıları yağmalamaya çalışan ÇŞİKDB ve taşeronu Kıyı Yönetim Ve Çevre Koruma A. Ş.’ye karşı açtıkları mücadele sürüyor.
Biliyorsunuz Bodrum’a içme suyu sağlamak için yapılacağı söylenen ve Kaya Deresi üzerinde planlanan Bodrum Barajı Projesi ÇED olumlu kararı da böyle bozulmuştu.
2024 yılında ise ÇŞİkDB 2009/7 nolu genelgeye dayanarak baraj projesi yapımı için tekrar ÇED süreci başlatmıştı. Ana akım medya bu arada üstüne düşeni yapmaya;- kuraklık, bodrumda barajlarda su yok- “haberleri” ile siyasi iktidarın çabalarını ve bakanlığın hukuk tanımazlığına destek olmaya devam ediyor.
Tüm bunlara karşı bölgede mücadele veren Muğla Su İnisiyatifi, Muğla Çevre ve Ekoloji Politikaları Derneği (MUÇEP), meslek örgütleri, yerel çevre dernekleri ve halk bu planlı stratejik ekonomi politik saldırılara karşı mücadele etmekten vazgeçmiyor. Vazgeçmeyecek de.
Ülkenin her köşesinde mücadele, yaşam hukukunu önceleyerek sürdürülüyor. Evrensel hukuk ilkelerini önemseyen mahkemelerden ardı ardına bu haklı ve meşru mücadeleden yana kararlar çıkıyor. Bakanlık ise kendisine can simidi yaptığı, AKP-MHP iktidarı döneminde düzenledikleri 2009/7 Genelgesine ile aynı yere yeniden onay vermekten geri kalmıyor. Mahkemelerin her iptal kararına, idarenin işleminin hukuksuz ve bilime aykırı bulmasına rağmen ÇŞİkDB bu kararname ile aynı işi vermeye ve onaylamaya devam ediyor. Onlar (şirketler, ilgili idare ve destekçileri) oyunlarını ne kadar sürdürürlerse sürdürsünler, kararlıyız, bizler de mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Bu süreci bilsek de bize soluk aldırtan hukukun ilkelerinin geçerli olduğunu hissettiren haber Milas’tan geldi. Milas’ta ekoloji mücadelesi verenler yeniden bu sistematik saldırı mekanizmasını yıktı. Muğla 4. İdare Mahkemesi; Muğla- Milas ilçesi, Kemikler ve YakaKöy sınırları içerisinde, DSİ 21. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan “Kemikler (Gökçeler) Barajı ve Sulaması, Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme-Yıkama Tesisi ve Beton Santrali” projesi hakkında ÇŞİkDB tarafından 18/12/2023 tarihinde ilan edilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu” kararı; baraj aksı ve rezervuar alanının orman alanı ve tarım arazisi içerisinde yer aldığı, proje alanının %18’inin orman alanı sınırları içerisinde kaldığı, Milas ilçesinin zeytin yetiştiriciliğindeki önemi dikkate alındığında bölgenin flora ve faunası üzerinde ocaklardan yükselen tozun yıkıcı etkisinin söz konusu olacağı, yörede yaşayan endemik türlerin (bilirkişilerce de tespit edilen Liquidambar orientalis L.,(Günlük, Sığla Ağacı)), yaşam alanlarının tehlikeye gireceği, çevre köylülerin olumsuz etkileneceği, sularına el konacak Koca Dere, Yardini ve Kanlıgöl derelerinin sularının sulu tarıma destek vereceği iddiası da dikkate alınarak suların doğal akışından koparılmasını hedeflendiği bu projeye verilen onayın iptaline 2025/2094 sayılı kararla karar verdi.
Yaşamın hukukunu önceleyen ve vazgeçmeyen ekoloji örgütlerine, emek ve meslek örgütlerine, yıllardır birlikte verdiğimiz mücadelelerde, suyun metalaştırılmasına karşı duranlarla dayanışan tüm demokratik kitle örgütlerine Bizlere, bizlerden sonsuz teşekkürler. Ekoloji mücadelelerinde yan yana olduğumuz sağlık emekçilerinin TTB, SES ve sağlık örgütlerinin 14 Mart’ta şiddete karşı vereceği mücadelelerini selamlayarak ve yan yana olduğumuzu belirterek ayrılmak istiyorum bu hafta sizlerden. Sevgilerimle…