PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük kampanyası 2024 yılına damgasını vurdu. Bütün bir yıla yayılan kampanya kapsamında milyonlar alanlara çıkarken, dünya çapında aydınlar ve Kürt dostları da harekete geçti. Umut hakkı ve Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ana gündem oldu
2024 yılına PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük kampanyası damgasını vurdu. Bütün bir yıla yayılan kampanya kapsamında milyonlar alanlara çıkarken, dünya çapında aydınlar ve Kürt dostları da harekete geçti. Birçok koldan yürütülen eylem ve direnişler sonucu PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşme sağlanırken, umut hakkı ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ana gündem oldu.
10 Ekim 2023 tarihinde aralarında aydın, siyasetçi, hukukçu ve gazetecilerin de olduğu Kürtler ve dostları tarafında Abdullah Öcalan’ın 74. yaşına atfen dünyanın 74 merkezinde başlatılan “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyasının büyüyerek sürdüğü 2024 yılının tecrit gündeminde öne çıkan eylemlerine mercek tuttuk.
‘Barışa ses olalım’
Toplumun birçok kesiminden tecride dair ses çıkarken, 7 Ocak tarihinde Amed’de “Barışa Ses Olalım” başlıklı deklarasyon açıklayan sanatçı ve yazarlar, “Diyalog kurmaktan, konuşmaktan korkmamalı” çağrısı yaptı. Bu deklarasyonun açıklanmasından sonra sanatçılar tarafından ‘Özgürlük için Sanat İnisiyatifi’ kuruldu.
Ocak ayının önemli eylemlerinden biri de FED-GEL (Kurdistani Halklar Federasyonu) Almanya’nın Stuttgart şehrinden Abdullah Öcalan’a kart gönderme kampanyası başlattığı “100 bin kart” kampanyasıydı. Yıl boyunca Avrupa kentlerinden İmralı’ya kartpostal gönderilmeye başlandı. Bu eylem daha çok kadınlar öncülük etti.
Yine 22 Ocak’ta 35 barodan bin 330 avukat, Abdullah Öcalan’la görüşmek için Adalet Bakanlığına başvurdu. Aralarında Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), birçok baro üyesi avukat ile hak ve hukuk kurumu Abdullah Öcalan’ın yanı sıra İmralı cezaevinde kalan diğer tutsaklar Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım Ömer Hayri Konar için de görüşme başvurusunda bulundu.
Köln ve Büyük özgürlük yürüyüşü
Şüphesiz bu yılın en büyük eylemlerinden biri de 1 Şubat’ta Siyasetçi ve demokratik kitle örgütü temsilcileri, tarafından başlatılan ‘Büyük Özgürlük Yürüyüşü’ydü. Bu yürüyüş Qers (Kars) ve Wan’dan iki koldan Kürdistan’ın birçok kentinden geçerek Kürt mücadelesinin önemli olayların tarihsel hafızası yanı sıra yaşamını yitiren önemli şahsiyetlerin Mazlum Doğan M. Hayri DurmuşFerhat Kurtay… Mezarları ziyaret edilerek yürüyüşe daha yoğun manevi bir anlam yüklendi. Kürt mücadelesine Abdullah Öcalan’la başlayan ve Abdullah Öcalan’ın yürüdüğü yolu takip eden yürüyüşçüler Amed’de buluşarak Kürtlerin Abdullah Öcalan’la kavuşma arzusunun ve hayalinin olduğu bu kentte özgürlük buluşması gerçekleştirdiler.
Diğer önemli bir eylem ise 17 Şubat’ta Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen büyük özgürlük Mitingiydi. Bu mitingle birlikte Özgürlük hamlesi yeni bir aşamaya girdi.
İmza kampanyası
Abdullah Öcalan’ın özgürlük kampanyasına en aktif katılımın olduğu yer şüphesiz Kuzey ve Doğu Suriye’di. Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi’nin öncülüğünde birçok kentte yürüyüş miting düzenlenirken en etkili eylem ise başlatılan imza kampanyasıydı. 4 Nisan’da sonlandırılan kampanyayla 3 milyon 699 bin imza toplandı. Bu kampanya Kuzey ve Doğu Suriye halklarının Abdullah Öcalan’a bağlılığını gösterirken toplanan imzalar Avrupa Birliği Konseyi ve tüm insan hakları örgüt ve kuruluşlarına gönderildi.
Kampanya 2. aşamaya taşındı
1 Mart tarihinde Özgürlük kampanyanın ikinci startı verilirken 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla dünyanın birçok merkezinde sokağa çıkan kadınlar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü haykırdı. 10 Mart ve 24 Mart tarihlerinde ise Türkiye, Kürdistan, Avrupa’daki Newroz kutlamalarda alana çıkan milyonlar Abdullah Öcalan’a özgürlük talebini güçlü seslendirdi.
Tutsaklardan eylem
4 Nisan Abdullah Öcalan’ın 75’inci yaş günü dolayısıyla başlatılan “Özgürlük için Amara’ya” yürüyüşünde, “Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün zamanı geldi” mesajı verildi. Yine aynı gün Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklar, açlık grevi eylemlerini bir üst aşamaya taşıyarak, mahkemeleri boykot edip telefon ve aile görüşüne çıkmama kararı aldı.
Nisan ayında Avrupa’nın birçok kentinde yürüyüş ve etkinlikler düzenlenirken 16 Nisan’da 91 kurum ve isim, CPT Başkanı Dr. Alan Mitchell’e tecride karşı harekete geçmesi ve İmralı’ya bir heyet gönderilmesi için mektup gönderdi.
‘Özgürlüğe ses ver’ eylemi
6 Mayıs’da tutsak yakınları, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemde olan tutsakların sesini duyurmak için 6 ilde “Özgürlüğe ses ver” eyleminin startı verildi.
Peace in Kurdistan (Kurdistan için Barış İnisiyatifi) 8 Mayıs’ta CPT’nin İmralı Cezaevi’ne heyet göndermesi için ortak bir mektup kaleme alındı. Dilbilimci Noam Chomsky, İşçi Partisi eski Lideri Jeremy Corbyn, Britanya’nın en büyük sendikal örgütü Unite the Union’dan Simon Dubbins ile birlikte aralarında akademisyen, sendikacı, yazar ve gazetecilerin bulunduğu onlarca kişinin mektupta imzası yer aldı. Kampanya kapsamında birçok ülkeden senatör ve milletvekilleri CPT’ye mektup gönderdi.
TJA’dan hakikat okumaları
25 Mayıs’ta TJA, “Özgürlük” talebiyle Kürdistan ve Türkiye kentlerinde Öcalan’ın kitaplarından derlemelerin olduğu “Hakikat okumaları” etkinliklerinin startını verdi.
69 Nobelli isimden mektup
2 Temmuz’da Ankara’ya giden Barış Anneleri, Meclis’te tecridi protesto ederken bu ayın en önemli eylemi ise 26 Temmuz’da 69 Nobel Ödüllü isim oldu. Nobel ödüllü isimler, İmralı tecridine karşı uluslararası kuruluşlar ile AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektup gönderdi. Aralarında Orhan Pamuk’un da olduğu Nobel ödüllü isimler, Kürt sorununa demokratik çözüm, Abdullah Öcalan’a da özgürlük istedi.
Özgürlük okumaları
Kürdistan’ın birçok ilinde 21 Ağustos’ta “Özgürlük okumaları” başlatıldı. Kürt ve enternasyonalist gençler 31 Ağustos’ta, İsviçre’nin Lozan kentinde 8 kilometrelik yürüyüş başlattı. Yürüyüş, Cenevre merkezinde bulunan Birleşmiş Milletler (BM) binası önünde yapılan mitingle tamamlandı.
Tîrêjên Rojê kampanyası
1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Türkiye, Kürdistan ve dünyanın dört bir yanında tecrit protesto edildi. 2 Eylül’de ise TJK-E’nin başlattığı “Tîrêjên Rojê’” kampanyası özgürlük hamlesinin 2. aşamaya taşınmasının eylemselliği oldu.
AİHM’in kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 17-19 Eylül tarihlerindeki toplantısında “umut hakkı”nı gündemine alarak, Türkiye’ye 25 Eylül 2025’e kadar süre verdi. Komite, Türkiye’den bu süre içinde yasal düzenleme istedi.
Bahçeli’nin çağrıları
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, 22 Ekim’de meclis grup toplantısında “Abdullah Öcalan Meclis’e gelsin DEM Parti grubunda konuşsun umut hakkından yararlansın” çağrısını yapmasından bir gün sonra DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan İmralı’ya giderek, 43 ay Abdullah Öcalan’la görüştü.
Abdullah Öcalan’ın mesajı
43 ay sonra Abdullah Öcalan’dan mesaj alınması büyük bir gelişme olurken Abdullah Öcalan gönderdiği mesajda, “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” ifadelerini kullandı. 28 Aralık’ta ise DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan’la görüştü.
Umut hakkı tartışmalar
Özgürlük kampanyası kapsamında yapılan birçok eylem ve etkinlik Abdullah Öcalan’dan haber alınmasının yolunu açtı. Yine Ortadoğu’daki gelişmeler ve Kürt sorununun çözümü dayatması gündemin sıcak konusu olurken, Asrın Hukuk Bürosu’na göre bu yılın en önemli gelişmesi 43 aydır kendisinden hiçbir biçimde haber alınamayan Abdullah Öcalan’dan Ömer Öcalan vasıtası ile haber alınmasıydı. Asrın Hukuk Bürosu bu gelişmeye dair şunları belirtti: “Ada hapishanesine getirildiğinden bu yana Abdullah Öcalan önce tecrit, 2015 sonrası mutlak tecrit ve 25 Mart 2021 tarihi itibariyle de haber alınamamaya evrilen bir sürecin içerisinde tutuluyordu. Böylelikle İmralı ile yaratılan belirsizlik, öngörülemezlik ve güvensizlik ortamı 2021 tarihi itibariyle en uç noktaya taşınmıştı. Belirsizdi; çünkü ne sağlık koşullarını, ne içerisinde bulundukları fiziki koşulları bilebiliyorduk. Öngörülemezdi; çünkü İmralı’daki uygulamaların hiçbir biçimde yasal ve hukuki bir zemini bulunmamaktaydı, yasa dışı bir biçimde verilen kararların avukatlardan dahi gizlendiği bir ortamdan bahsediyoruz. Bunun karşısında gösterilen dirençten sonuç alınacağı kesin olsa da bunun süresini ön görmek pek mümkün değildi. Güvensizdi çünkü; ne temel insani normların ne de hukukun uygulandığı, ulusal ve bölgesel konjonktürel gelişmelerin belirleyici olduğu bir alandan bahsediyoruz. Peki tecridin en belirleyici unsurları olan belirsizlik, öngörülemezlik ve güvensizlik ortamı 23 Ekim ve sonrasında ortadan mı kalktı? Bu soruya en objektif haliyle “Hayır” yanıtını verebiliriz. 23 Ekim tarihinde gerçekleşen görüşme çok mühim olsa da tecridin devam ettiği gerçekliği tüm çıplaklığı ile orta yerde duruyor. İmralı’yı yöneten anlayışın hiçbir politika değişikliğine gitmediği açık. Öcalan yasal hiçbir hakkını kullanamıyor. Hala avukatları ve ailesi ile görüştürülmüyor, hala telefon, faks, mektup vb iletişim araçlarından faydalandırılmıyor. Artık klişe haline gelen ve inandırıcılığı olmadığı uluslararası makamlarca da teyit edilen avukat ve aile yasak kararları verilmeye devam ediliyor. Özcesi, 23 Ekim öncesi var olan durum 24 Ekim tarihi itibariyle devam ettiriliyor. Öcalan son görüşmesinde de tecridin devam ettiğini belirtmişti. Daha önceki görüşmelerde de tecridi siyasi ve hukuki yolların kapatılması, askeri yolun tercih edilmesi olarak ifade etmişti. Bugün yaşananlar tercihin hangi yönde olduğunu açıkça ortaya koyuyor esasen. Tüm tecrit koşullarına rağmen Öcalan’ın var olan savaş ve şiddet ortamını hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik gücü olduğunu tekraren vurgulaması çok önemli ve umut vericiydi. Nitekim Öcalan’ın 93’ten bu yana ortaya koyduğu duruşu sürdürdüğünü ve demokratik çözüm ve barışa olan inancını koruduğuna bir kez daha tanıklık ediyoruz. Öcalan buna her zaman hazırdı, halen de hazırdır. Yeter ki ciddi, samimi ve inandırıcı bir irade olsun.”
7 maddelik mesaj
Yılın son haftasına girildiğinde ise Abdullah Öcalan ile beklenilen görüşme gerçekleşti. DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in 28 Aralık’ta Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmede Abdullah Öcalan’ın çözüme dair şu mesajı paylaşıldı:
- Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır.
- Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.
- Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır. Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir.
- Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.
- Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.
- Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır.
- Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir. Yılın son haftasına girildiğinde ise Abdullah Öcalan ile beklenilen görüşme gerçekleşti. DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in 28 Aralık’ta Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmede Abdullah Öcalan’ın çözüme dair şu mesajı paylaşıldı:
- Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır.
- Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.
- Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır. Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir.
- Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.
- Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.
- Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır.
- Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir.
HABER MERKEZİ