• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
11 Ekim 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Ziya Güler

Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

11 Ekim 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Yazarlar, Ziya Güler

Muaviye’nin Sıffin’deki manevrası, dinî-meşruluk kılıfıyla yapılan siyasî aldatmacanın en bilinen örneğidir… Amr b. el-Âs’ın “Kitap hakem olsun” çağrısıyla Kur’ân sayfalarının mızrak ucuna geçirilmesi, çatışmayı dinî meşruiyet zeminine taşıyarak rakip cephede çözülme yaratmayı hedefliyordu. Özetle “Muaviye oyunu”, görünürde kutsal değerlere yaslanarak siyasi üstünlük sağlama, meşruiyeti gasp etme taktiğidir. Buna karşılık Kerbelâ’daki Hüseyin’in direnişi, zulme ve haksızlığa karşı ilkesel, onurlu ve fedakâr bir duruştur; biat etmeyi reddetmek, hakikat uğruna bedel ödemek anlamını taşır. Bugünkü siyasetin diliyle konuşursak Muaviye hileyi, Hüseyin ise ilkeli duruşu ve direnişi temsil eder.

Önder Apo’nun “Muaviye oyunlarını iyi biliriz; Hüseynî direniş sergileriz” sözü, tam da bu çerçeveyi bugüne taşır: bir yandan hükümetin dinî, millî veya hukuksal söylemlerle süreci şekillendirme eğilimini “Muaviye” benzetmesiyle teşhir eder; diğer yandan PKK ve müttefiklerine “ilkesel duruşu” hatırlatarak moral ve meşruiyet üretir. 27 Şubat 2025 çağrısının ardından Önder Apo’nun barış çağrısı PKK içinde sonuç verdi. 12. Kongre kararları ve ardından gelen sembolik silah bırakma adımları hareketin söylemden eyleme geçtiğini gösterdi. Bu dönüşüm, Önder Apo’nun Hüseynî metaforunu somut bir irade beyanı hâline getirdi.

Öyleyse neden, elinde kurumsal güç ve geniş idari imkânlar olan AKP iktidarı, süreci hızla sonuçlandırmak yerine komisyon kurup beklemeyi, yavaşlatmayı veya çerçeveyi daraltmayı tercih ediyor? Bunun birkaç çağdaş nedeni var. Birincisi, iktidarın iç politik dengesi: milliyetçi tabanın “hassasiyeti” (son dönemde sosyal medya aracılığı ile yapılanlar hassasiyeti yaratma operasyonudur), reform adımlarının seçmen bazında maliyet yaratacağı kaygısıyla karar alma sürecini erteler. İkincisi, devlet için “zafer zarafeti” önemliliğinin bahanesiyle; PKK’nin adımlarını kendi lehine okuma, yani barış sürecini kendi söylemiyle çerçeveleme arzusu, karşılıklı adımların hızını kısıtlar. Üçüncüsü, süreç müzakerelerine yeni aktörlerin (Rojava/SDG vb.) katılması, Ankara için ek pazarlık sahaları açar; bu, tek taraflı çözüme ulaşılmasını istemeyen bir hesap içerir.  Bu dinamikler, güçlü bir liderlik kapasitesinin varlığı ile pratikte karar alma iradesinin farklılaşmasını açıklar. Komisyonun “olgunlaşma” bahanesiyle İmralı ziyaretini ertelemesi ve süreci önce dinleme-raporlama zeminine hapsetmesi bu siyasi hesapların ürünü olarak okunabilir.

Komisyona ilişkin uygulamalar da algıyı pekiştirdi. Barış için Meclis’e çağrılan annelerin ya da Kürtçe konuşmak isteyen temsilcilerin anadilde söz söylemelerine izin verilmemesi, sürecin samimiyetine dair kuşkuları derinleştirdi. Bu tür tavırlar, “barış sözü” ile “güç uygulaması” arasındaki çelişkiyi görünür kılar; Dil ile ilgili eleştiriler, bazı çevrelerde bu kurumsal yapının bir güç gösterisi ve pazarlık aracı olarak kullanıldığı izlenimini yarattı. Kürtçe konuşma engeli, salt protokol meselesi değildir: insanın kendini en doğru ifade ettiği dilin yasaklanması, muhataba güven vermeyen, eşitlik iddiasını boşa çıkaran bir işarettir. Hele ki bu komisyon bu dilin sorunları için kurulmuşsa bu durumu iki kere sorgulatır. Bu nedenle sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütleri bu tutumu eleştirdi; engel, sürecin ruhuna zarar veriyor.

Komisyona kimi isimlerin dahil edilmesi ( hizbul-kontra) üzerinden verilen mesajlar da önemlidir. İktidar bazen, süreçte hangi aktörlerin masaya oturup hangilerinin dışlanacağını belirleyerek kendi meşruiyet sınırını çizmeye çalışıyor; bazen de eski derin bağlantılara işaret eden figürlerin varlığıyla “güç gösterisi” yapıyor. Bu, muhatapta “samimiyet yok, pazarlık devam ediyor” algısını güçlendirir. Rojava ekseninin sürece dahil edilmesi, tecridin pazarlık konusu yapılması veya SDG’nin duruşunun tartışma malzemesi yapılması ise meseleyi ulusal-sınır ötesi bir pazarlığa dönüştürür. Böylece doğrudan iki taraf arasındaki güven tesis edilmeksizin süreç daha karmaşık hâle gelir.

Kurt u Kurmanci- Önder Apo’nun kullandığı tarihsel metafor, sadece sembolik bir retorik değil, süreçteki eşitsiz güç ilişkilerine ve oyalamaya karşı yapılmış bir teşhirdir. Hüseynî direnişin çağrısı, eğer karşı taraf gerçek adımlar atmazsa, hak ve adalet talebinin ilkesel savunusunun sürdürüleceğini ilan eder. Gerçek barış; gösterişli komisyonların, ertelenmiş İmralı ziyaretlerinin veya dille ve temsil ile oynanan oyunların yerine, şeffaf, zamana bağlı ve eşitlikçi adımlarla kurulacaktır. Bu basit ama sert gerçek, hem “Muaviye oyunlarını” bozar hem de halkların geleceğini güvence altına alır.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Tarihsel yükler ya da yeni ufuklar

Sonraki Haber

Barış ve demokrasi devletten beklenmeyecek kadar değerlidir

Sonraki Haber
‘Danışmandan al haberi’

Barış ve demokrasi devletten beklenmeyecek kadar değerlidir

SON HABERLER

İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

HTŞ, Türkiye ile hareket ediyor

HTŞ, Türkiye ile hareket ediyor

Yazar: Aziz Oruç
11 Ekim 2025

Demokratik Toplumda entegrasyon: Bütünlüğün ahlaki diyalektiği

Demokratik Toplumda entegrasyon: Bütünlüğün ahlaki diyalektiği

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

‘Danışmandan al haberi’

Barış ve demokrasi devletten beklenmeyecek kadar değerlidir

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
11 Ekim 2025

Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

Yazar: Aziz Oruç
11 Ekim 2025

Tarihsel yükler ya da yeni ufuklar

Tarihsel yükler ya da yeni ufuklar

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır