• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Kasım 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Yarasanın suçu ne?

20 Mart 2020 Cuma - 22:40
Kategori: Yazarlar

Dünya çapında insan yaşamını tehdit eden bir salgınla karşı karşıyayız. Henüz sorunun başında olduğumuz için çözüm üzerine çalışmalara hız vermiş durumdayız. Korunma konusu temel gündem, öneriler insanların çözüme kadar kendini koruması. Sağlığın piyasalaştırılması ve insanın endüstriyel sağlıkta meta olarak görülmesi en büyük handikaptır. Herkese erişilebilir ve ücretsiz sağlık hizmetinin sunulması gereklidir.

Soruna dair ilk söylemler insanı suçlama üzerine kuruluyor. İnsanın doğaya karşı açgözlülüğü, sürdürülebilirlik temelinde tüketmemesi ve korumaması sorun olarak görülür. Bu gibi yüzeysel söylemler sorun-çözüm denkleminden uzak bilinçsizce sömürü sistemine hizmet eder.

Diğer bir söylem de benzer birkaç vakadan kaynaklı hayvanlardan geçiyor söylemi ve suçlu olarak işaret edilmesidir. Dili olmayan sömürü ve talan için yaşam alanları ellerinden alınan; yarasa, domuz, tavuk gibi hayvanları suçlamak onlara karşı yapılan katliamları meşru gören anlayışın kendini yaşatmasından başka bir şey değildir.

Şöyle kısaca 300 bin yıllık insan tarihine baktığımızda son beş yılda başlayan devlet-iktidar egemen tarihinden 300 yıl gibi çok kısa bir tarihte tahribatların yaklaşık yüzde yüzü yaratılmış. Bu ve benzeri salgınlar, Sanayi Devrimi denen safsata diyebileceğimiz bir makineleşme ve onun getirdiği doğa-emek sömürüsünün sonucudur. Türlerin tahrip olan yaşamlarının sonucu olarak oluşan tepki ve uyum sağlama süreçlerinin kendi dengelerini bozması ve onların da buna adaptasyonudur. Oysaki bu değişimi ve süreci başlatan egemen sistem olan kapitalizmdir.

Ormanlar yok edilmiş, binlerce tür yok edilmiş, milyarlarcası yerinden yurdundan edilmiş. Orman ekosistemine bağlı birçok tür değişime uğramak ve uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Orman canlılarının yaşam alanı yakılmış, yok edilmiş ve ağaçlar kesilerek endüstriyel tarıma hizmet edecek araziye evrilmiştir.

Yetmemiş kimyasal gübreler toprakları kirletmiş, yaşayan mikroorganizmaları yok etmiştir. Daha fazla ürün elde etmek adına tohumların genetiği ile oynanmış doğal ve sağlıklı tohumların ekilmesi, dağıtılması yasaklanmış, tohum tekelleri kendi iktidarları için cinayetler dahi işlemiştir. Bugün su ve sabunla korunma yönteminde kullanılacak su, yanlış tarımsal sulama yöntemiyle yok edilmiş. Sağlıklı ve içilebilir suya erişim engellenmiştir. Dünyada her beş kişiden birinin bu yaşam hakkı elinden alınmıştır.

Barajlar ve HESler yoluyla yerel iklimlerde değişikliğe gidilmiş ve küresel ölçekte değişime neden olunmuştur. Yetmez, yer altı sularına baraj yapma çalışmaları başlamıştır. Fabrika atıkları fütursuzca akarsulara drene edilmiş, insan ve insan dışı canlı yaşam yok edilmeye çalışılmıştır. Hava, toprak ve su kirliliği, bağışıklık sisteminin çökmesine neden olmuştur.

Beton esas alan kentleşememe politikasını esas alan sistemde kum; akarsuların kirletilmesi su yatağının değiştirilmesine rağmen kentlerin kimyasallarla bezeli çimento-kum esaslı binaların malzeme olmuştur. Kentleşme modeli beton esaslı olup dört duvar yalıtılmış sosyal psikolojik ve fizyolojik hastalıklara uygun yapılmıştır. Yollar, sokaklar hatta kaldırımlar asfalta boğulmuş ısınma ve soğuma dahil bir çok mikroorganizmanın yaşamını bitirmiştir.

Nehirlerin vadi yataklarındaki kır yaşamı, oluşan baraj göletleriyle sulara gömülmüş, tüm canlılar göçertilmiştir. En verimli tarımsal üretim alanları sulara gömülmüş, geçimlik çiftçilerin tarımsal sulama için gerekli suya erişimi engellenmiş, sermaye şirketlerinin tarımsal faaliyetleri desteklenmiştir. Madencilik, turizm ve enerji santralleri kalan tarımsal üretim alanlarına ve ormanlara yapılarak talan ve tahribata devam ediliyor.

Her tarafa Jes, Hes, Res, Ges, Nes yapılmıştır. Ve mümkünse yıldırımlara kurulacak yıldırım enerji santralleri hayallerini süslemiştir. Fosil yakıtların verdiği zararlar kendi imzacı ve finansör olduğu kurumlarca yanlışlığı ispatlanmış, bu yanlışa dair belgeler sunulmuş olsa da kâr payları gözlerini kör etmiştir.

Virüs salgınından kaynaklı kirletmeye ara veren sanayi, uzaydan görülebilen oranda bir havanın temizlenmesi sahillerde uzun yıllardır görünmeyen canlıların su yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Doğa milyonlarca yıl var olmuştur ve olacaktır. Doğa defalarca bizi bu konuda uyardı, son salgın son uyarı olabilir, anlayalım artık…

İster insanı ister yarasayı suçlayalım tarihsel süreçlere baktığımızda aşırı kâr ve onu besleyen endüstriyel politikaların sorunun kendisi olduğu çok açıktır. Çözüm de ekolojik bir yaşamdır. Toplumsal ekoloji ilkeleriyle inşa edilecek yaşam doğa insan birlikteliğini esas alan barışık ve dayanışmacı bir yaşam olacaktır. Bu kapitalizmin ilk krizi değil ama sonuncusu olabilir. Er-geç bu ve benzeri bir virüs ya da yeni bir kriz kapitalist sistemin gereğidir. Ve demokratik, ekolojik bir yaşam kazanacak kapitalizm tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır.

Can Yücel’i rahmetle anarak bitiriyorum.

“Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, Kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım…”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Coronavirüs dünyanın bağışıklık sisteminin isyanı mı?

Sonraki Haber

Koruma alanları şirketlere açıldı

Sonraki Haber

Koruma alanları şirketlere açıldı

SON HABERLER

Süreç hapishanelere uğramamış: ‘Devletin maskesi zindanlarda düşüyor’

Süreç hapishanelere uğramamış: ‘Devletin maskesi zindanlarda düşüyor’

Yazar: Bedri Adanır
16 Kasım 2025

25 Kasım’da Taksim’e çağrı: Direnişimiz güç oluşturmalı

25 Kasım’da Taksim’e çağrı: Direnişimiz güç oluşturmalı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Kasım 2025

Yeşim Akbaş’ın şüpheli ölümü: Soruşturma eksik yürütüldü

Yeşim Akbaş’ın şüpheli ölümü: Soruşturma eksik yürütüldü

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Kasım 2025

Tutsak Azat Taş yüzde 62 zihinsel engeline rağmen tahliye edilmiyor

Tutsak Azat Taş yüzde 62 zihinsel engeline rağmen tahliye edilmiyor

Yazar: Bedri Adanır
16 Kasım 2025

Komite umut hakkını görüşecek: Türkiye’nin topu taca atma şansı kalmadı

DBP’lilerden komisyona çağrı: İmralı’da Abdullah Öcalan’ı dinleyin

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Kasım 2025

Elektriğe gizli zam: 900 TL gelen fatura bin 900 TL olacak

Elektriğe gizli zam: 900 TL gelen fatura bin 900 TL olacak

Yazar: Bedri Adanır
16 Kasım 2025

‘Asgari ücret 50 bin TL olmalı’

‘Asgari ücret 50 bin TL olmalı’

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır