Çağımız içler acısı bir çağdı ve bizi ona sadakatle bağlayan istekte acınası hiçbir şey görememiş olmamız gülünçtü. Her felaketi son yıkımdan sayan hallerimiz ve kalıntılar arasında gerilemeyen acıklı bekleyişimiz daha bir gülünçtü. Kasırga yaklaşırken derme çatma yeni evler kurmaya, küçücük umutlarla sırtını tapışlayarak dev tutkuları içeriye itekleme çırpınışlarımız gülünçtü. Oldukça güç bir iş olan hep yeniden başlama telaşımız başlı başına gülünçtü. Geleceğe uzanan düz bir yol yoktu, engellerin çevresinde deliler gibi dönüp durmamız gülünçtü. Yer gök yıkılmış olsa bile sağırlığımız başka, hiç yaşamadığı halde çok yaşamış ve çok anlamış görünme huyumuz bir başka gülünçtü. Onca acı çekmiş olmakla acı çekme yeteneğini tüketmiş olmamız, ama sefalet şenliklerinde neşe içinde küçülürken büyük acılarla sözcükleri dolduruşumuz gülünçtü. Yüreğimiz kuruyup giderken gözlerimizin cıvıl cıvıl ötüşü gülünçtü. Açken gösterişli giysilere bürünüşümüz, çıplakken görkemli gizemlere gömülüşümüz bir başka gülünçtü. Ateşler içinden tek yanık almadan çıkarken bulanık sığ sularda ölümün bizi bulması gülünçtü.
Dilimiz kökten koparılmışken gürül gürül konuşmaktan yorulmamak gülünçtü. Kaygısız gözlerimizin parıltısından, büyük yıkımlardan geçenlerin devredilemez övüncünün taşması gülünçtü. Herkesin aynı uygar dili konuşabildiği, öte yandan hiç kimsenin hiçbir şeyi anlamadan birbirini yabani bir şaşkınlıkla izlemesi gülünçtü. Açlığı açlıkla bastırmamız, boşluğu boşlukla doldurmamız gülünçtü. Kafesteyken özgür kuşlar gibi şakımak gülünçtü. Katışıksız sosyal ülkülerle el ele, göz göze ilerleyen kozmopolit taşra inceliklerimiz gülünçtü. Zenginlik diye düştüğümüz bataklık gülünçtü. Kaynayan betonda, ormanda yürür gibi serin bir hayranlıkla etrafımızı izleyişimiz gülünçtü. Bahçelerimizi ateşe verişimiz, toprağımızı suya boğuşumuz gülünçtü. Çocuklarımızın esenliği için boyunlarını kütüğe yatırıp sonra düşen başlarıyla övülüşümüz daha da gülünçtü.
İçimizden gelen her şeyi konuşmakla aslında en önemli şeyi sustuğumuzu bilmek gülünçtü. Güzel olanın yıkılışına göz yumup gelecekteki hüzünlü güzelliklerin rüyasını görmemiz gülünçtü. Nefreti aşk gibi taşırken de aşkı nefret gibi sürüklerken de genç bir yüreğin tüm yüceliğini, yaşamın bütün anlamını, onun sonsuz yetkin, katkısız, soylu özgürlüğünü taşıdığını sandığımız bütün o duygulu anlarımız gülünçtü. Alçaltıcı ilişkilerden, küçük düşürücü boyun eğişlerden, lekeli kabullerden yüce kurgular, direngen yapılar, steril dünyalar inşa etmemiz başlı başına gülünçtü. Çok fazlayken bu kadar az oluşumuz ve bu kadar yalnızken onca kalabalık görünüşümüz gülünçtü. Kibirli taşkınlıklarımıza alçak gönüllü bentler örüşümüz gülünçtü. Nefsimizi düşünceden saymamız daha da gülünçtü. Yaptığının anlamına eremeyen, ruhunu boşaltıp içini hileyle dolduran gürültülü topluluklar oluşumuz, geriye giderken -içerdiklerinin inkârıyla- ilerlediği duygusundan sıyrılamayışımız gülünçtü.
Israrlı bilinirliğimiz de esrarlı hallerimiz gibi gülünçtü. Her şeyle tatlı tatlı dalga geçen sıkı gevşekliklerimiz ve inançla yüreklenen kuşkulu ciddiyetimiz gülünçtü. Aşağıdayken de yukarıdayken de lime lime dökülüşümüz bir acayip gülünçtü. Tüm saldırı olanaklarına sahipkenki savunmasızlığımız da bütün savunma imkânlarından mahrumkenki atılganlığımız kadar yürek paralayıcı ve gülünçtü.
Özcesi, her şey az ya da çok gerçekte öylece gülünçtü. Açların öfkesi de tokların merhameti de bir olmamışlık belirtisi, bir içtensizlik meselesiydi ve bu şaşırtıcı şekilde gülünçtü. Yanlış zamanda yanlış yerde bize himmet ve bela bağışlayan entelektüellerimiz ve politikacılarımızın, yargıçlarımız ve cenaze ağıtçılarımızın bize dönük sebepsiz düşkünlükleri büsbütün gülünçtü. Görgülü türden bir tür duygusal kargaşalık içinde bütün meyillere açık ilerleyen aşırı içli yakınlıklarımız, mesafeli utangaç alınganlıklarımız fazlasıyla gülünçtü. Günah alıp fazilet satarken, saflığı suçla kararken, gerçeği hurafeye banarken her şey zekâ fakiri cimrinin verdiği bir akşam şöleni kadar gülünçtü. Velhasıl “ülke” diye tutturduğumuz en iyilerin göçertildiği haydutlar yatağı bir çöplüktü; öyle ki, bu çöplükte gülünç olan muhakkak korkunçtu ve her şey gibi aslında bu da akıl almaz derecede gülünçtü.