Tutsakların, ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm’ talebiyle başlattığı dönüşümlü açlık grevi 19’uncu gününde devam ederken, açlık grevindeki tutsaklar kamuoyuna duyarlıklık çağrısı mesajları gönderdi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için Türkiye ve Kurdistan’daki cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevi eylemi 19’uncu gününe girdi.
‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm’ kampanyası kapsamında 27 Kasım’da başlatılan eylem, 15 Şubat 2024 tarihine kadar devam edecek.
Öte yandan açlık grevindeki tutsaklardan mesajlar ve tutusakların genel durumlarına dair bilgiler de gelmeye devam ediyor.
‘Savaşı durdurabilecek tek kişi Abdullah Öcalan’dır’
Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ndeki tutsak açlık grevindeki Baran Eman ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde “Önderlik (Öcalan) üzerinde izolasyon ve tecride karşı, ‘Önderliğe özgürlük ve Kürt sorununa demokratik çözüm’ talebi ile açlık grevine girdik” belirtti.
Eman, ailesi ile yaptığı görüşme de şu ifadeleri kullandı:
“Ben de bir Kürt bireyi olarak nerede olursam olayım, ne koşullarda tutulursam tutulayım, sorumluluğumu ve misyonumu yerine getirmek zorundayım. Siz değerli halka karşı bu benim bir sorumluluğumdur. Sizden talebimiz ise sesimizi tüm dünyaya ulaştırmanızdır. Savaşa, soykırıma, asimilasyona ve inkara karşı çıkmak her insanın görevi ve sorumluluğudur. Her gün uçaklarla bombalar yağdırılıyor, insanlık değerleri yerle bir ediliyor. Güzel coğrafyamız tahrip ediliyor ve tüm bunlara sessiz kalmamak gerekiyor.”
İnsan haklarını savunan tüm kesimlere “dayanışma” çağrısı yapan Eman, “Herkesin bu süreçte mutlaka yapabileceği bir şey var. Herkesin sürece katabilecekleri var. Savaş, soykırım, asimilasyon ve inkarı durdurabilecek tek bir kişi var; İmralı Adası’nda kalan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’dır. Hep birlikte el ele verirsek, özgürlüğün halkların özgürlüğü olacağına inanıyorum” diye konuştu.
‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm’ kampanyası kapsamında cezaevlerinde tutsakların başlattıkları eylem devam ederken, açlık grevi eylemine katılan tutsaklardan Necla Yıldız, ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecrit uygulaması ve Kürt sorununun çözülmesi talepleriyle açlık grevi eylemine başladıklarını belirterek, talepleri karşılanıncaya kadar eylemlerini sürdüreceklerini söyledi.
Kürt halkının cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerini sahiplenmesi gerektiğine vurgu yapan Yıldız, “Kürt halkı tarihsel olarak da direnişçi bir halktır. Sürekli direnen bir halktır. Bu nedenle Kürt halkının bu eylemlere sahip çıkması ve tutsaklar ile dayanışması lazım. Halkın, cezaevindeki tutsaklarla bir arada olması ve her yerde tepki göstermesi gerekiyor. Devletin de buna karşı adım atması gerekiyor. Devletin yapması gereken halkın taleplerini karşılamak. Bir halkın lideri bu şekilde tutsak edilemez. Milyonların liderini bir ada da tutmak, halkından koparmak yanlıştır. Bu sürecin barışçıl çözülmesi için devletin hukuk ve adaleti sağlaması gerekiyor. Adaletin olmadığı, demokrasinin gelişmediği bir ülkede Kürt sorunu çözülmez” şeklinde konuştu.
‘Tecrit sorunları derinleştirir’
“Milyonların lider dediği bir insana keyfi gerekçeler ile tecrit uygulamak var olan sorunu derinleştirir. Abdullah Öcalan sadece bir kişi değil, Kürt halkının gerçeğidir” diyen Yıldız, “Bu noktada devletin yapması gereken, Kürt sorunun çözümü için Abdullah Öcalan ile diyalog kurmak. Kendisi de birçok defa bu sorunun savaş ile değil diyalog ile çözüleceğini dile getirdi. Savaş ve tecrit politikası devlete de çok büyük zararlar veriyor. Çözüm sürecinin tekrar devam etmesi gerekiyor. Bunun muhatabı da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır. Açlık grevleri bu şekilde son bulur” ifadelerinde bulundu.
Amed Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Av. Adile Salman ise ziyaret ettiği açlık grevindeki tutsakların durumunu paylaştı.
‘Uluslararası kurumlar suça ortak’
İmralı Ada Hapishanesi’nin ‘hukukun işletilmediği bir alan’ olduğunu söyleyen Salman, avukat ve aile görüşlerinin bu kadar uzunca bir süre yapılmaması noktasında hukuki hiçbir izahat bulunmadığını kaydetti. Salman, demokratik bir hukuk sisteminde yapılan tüm başvurulara olumlu ya da olumsuz cevap verilmesi gerektiğini belirterek, “Bu durum uygulanan tecridin aslında Kürt halkının taleplerine yönelik olduğunu ortaya koyuyor. Uluslararası kurumlar, tecridin insan hakkı ihlali olduğunu defalarca belirtti. CPT, hazırladığı raporlarında uygulanan tecridin ‘kötü muamele’ ve ‘işkence yasağı’na dâhil olduğunu belirtti. Ancak uluslararası kurumların işlevselliği ülkelerin birbirleri arasındaki ilişki noktasında tıkanıyor. Bizim sürekli söylediğimiz gibi, birer demokrasi havarisi olarak görülen ülkelerin bu noktada net bir tavır sergilemiyor oluşu, CPT’nin halen bu noktada sessiz ve çalışma yürütmüyor oluşu, Türkiye’de uygulanan tecrit suçuna ortak olma durumudur. Bu da tecridin uygulanmasında tüm ülkelerin payının olduğunu göstermekte” ifadelerini kullandı.
‘Greve katılanlara baskı var’
Kampanyaya destek olmak üzere 27 Kasım’da cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevleri üzerinde duran Salman, açlık grevlerinin hukuki anlamda ‘protesto biçimi’ olduğunun altını çizdi. Salman, tutsakların cezaevlerinde başlattığı bu eylemsellik süreçlerini izleme ve hak ihlallerinin tespiti amacıyla Amed Barosu, İHD, ÖHD, MED TUHAD-FED ve TUAY-DER olarak heyetler oluşturduklarını ve sık sık hapishanedeki tutsakları ziyaret ettiklerini aktardı.
Salman, görüştükleri tutsakların kamuoyundan destek talep ettiklerini belirterek, tutsakların durumuna dair şunları söyledi:
“Açlık grevine başlayan tüm mahpuslara açlık grevlerine başladığı gerekçesiyle disiplin cezaları veriliyor. İmralı Ada Hapishanesi’ne sevk taleplerinde bulunan mahpusların bu taleplerine hiçbir şekilde cevap verilmiyor. Sayın Abdullah Öcalan’a yazılan mektuplara el konuluyor. Mahpusların birbirlerine yazdığı mektuplar ya sansürleniyor ya da doğrudan el konulmak suretiyle haberleşme hakları ihlal ediliyor. Yine demokratik kurumlara yazılan birçok mektup dışarıya çıkarılmıyor, doğrudan idare tarafından işlem görülmeksizin el konuluyor. Basına yansıdığı gibi hapishanelerde tutukluları tek sıra haline dizip İmralı tecrit sistemini burada da uygulayacağız şeklinde söylemler de mevcut. Mahpuslar, cezaevi idarelerinin kendilerine yönelik sözlü baskılarının olduğunu da ilettiler.”
‘Tekli hücrelere alınıyorlar’
Salman, Erzincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde greve başlayan bir tutsağın 50 gardiyan tarafından tekli hücreye alınmak istenmesi sırasında koğuştu bulunana tüm kadınların darp edildikleri bilgisini de paylaştı. Salman, şöyle devam etti:
“Bunun üzerini kadın mahpuslar tepki göstermek suretiyle greve başladıklarını duyurdular. Yine birçok hapishanede greve başlama iradesi gösteren mahpusları tekli hücreye alma, refakatçisiz bırakma, tuz, limon, şeker ve grevde tüketilen besinleri iaşe bedelinin çok altında verme suretiyle karşılama, vitaminleri hiçbir şekilde karşılamama, kantin alışverişi yaptırılmama, mahpusları hücrelere atmak suretiyle iletişimsiz bırakma, bedensel olarak daha da zayıflatma şeklinde uygulamalarda mevcuttur.”
Kaynak: MA