DEM Parti’nin, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesinin araştırılması istemiyle Meclis’e verdiği önerge MHP, AKP ve İYİ Parti’nin oyları ile reddedildi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis İdari Amiri ve Mêrdîn (Mardin) Milletvekili Salihe Aydeniz, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Türkiye’nin SİHA saldırısında Kuzey ve Doğu Suriye’de katledilmesinin araştırılması talebiyle verdikleri araştırma önergesi kapsamında konuştu.
Salihe Aydeniz, her iki gazetecinin gerçeklerin çarpıtılmasını ve özel savaş politikalarını teşhir ettiğini ve hakikati dile getirdiklerini söyledi. Salihe Aydeniz, “Hakikatin sesiydi onlar; tam da bu yüzden hedef alındılar. Gazetecileri katletmek bir devlet geleneği; Ape Musa’dan Özgür Ülke’nin bombalanmasına, 1990’lı yıllardan bugüne değişen hiçbir şey yok” dedi.
‘Savaş suçu’
Gazetecilerin Serekanê, Grê Spî, Tell Temîr, Derîk, Qamişlo, Amûdê, Şengal ve Silêmanîyê’de de hedef alındığını anımsatan Salihe Aydeniz, “Beş yılda federe Kürdistan’da ve Kuzeydoğu Suriye’de 13 gazeteci katledildi, 7 gazeteci yaralandı. Çatışma bölgelerinde faaliyet yürüten gazetecilerin çalışma ve yaşam hakları Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler aracılığıyla güvence altına alınmış olmasına rağmen gazeteciler hedef alınıyor. Bu, açıkça bir savaş suçudur” diye kaydetti.
‘Neden katledildiler?’
Salihe Aydeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu gazeteciler neden katledildi? Nagihan, jineoloji çalışmalarıyla kadınların özgürlüğünün yolunu çizdiği için mi? Nazım Daştan, cenazesi yedi gün sokak ortasında kalan Taybet ananın yaşadıklarını kamuoyuna taşıdığı için mi? Peki ya Cihan, Ortadoğu’nun geleceği için büyük bir anlam taşıyan kadın devrimini kalemiyle bütün dünyaya anlattığı için mi? Gazetecileri koruyan komite, aracının üstünde büyük harflerle ‘basın’ yazılmış olmasına rağmen bombalandığını açıkladı. Ne kadar tanıdık değil mi? İşte önümüzde 28 Aralık var, Roboskî yıl dönümü. O zamanın yalanlarını bugün de söyleyecek misiniz yoksa suçlarınızla, ayıbınızla bu sefer yüzleşecek misiniz? Zihniyet, Kemal Korkut’u katleden değil, belgeleyeni tutuklayan, haber takibindeki gazetecinin başına silah dayayan, Hakkâri’deki fuhuş çetesini haber yapan gazeteciyi gözaltına alan Apê Musa’yı sokak ortasında katleden zihniyettir.
Hakikatten korkuyorlar
Şunu iyi bilin, demokratik görünmeye çalıştığınız dış dünya yaşananları çok net görüyor ve bu onların iştahını kabartıyor. Bir yanda hakikati savundukları için canlarıyla bedel ödeyenler, diğer tarafta ısrarla çözümsüz bırakılan hakikatlerle ilgili söz söyledikleri için terörist ilan edilenler. İşte Merdan Yanardağ, Seyhan Avşar, Özlem Gürses, Can Dündar ve daha birçok kişinin yaşadıkları, siyasi iktidarın hakikatinden ne kadar korktuklarını gözler önüne seriyor.
Öznur Değer’e sözlü taciz
Özgür basın emekçileri gerçeği dile getirdikleri için hedefte; Metin Göktepe’den Cihan Bilgin’e, Nazım Babaoğlu’ndan Gülistan Tara’ya hakikati savunanların sesi ya öldürülüyor ya da susturulmak isteniliyor. Öznur Değer, arkadaşı Cihan Bilgin’in taziyesinde kolluk tarafından sözlü taciz edildi; oradaydık, bunun tanığıyız. Kitleyi çeken kolluğun kameralarından da gayet açık görülecek ki sözlü tacizin üstünü örtmek ve çarpıtmak için hızlı bir şekilde gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı. Buradan, bu kürsüden halk adına soruyoruz: Peki bunu yapan kolluk adına da soruşturma başlattınız mı? Tabii ki hayır. Yargı ve hukukun iktidarın siyasi çıkarı uğruna bir araç olarak kullanıldığı çok açık ortada.
Utanç tablosu
Katledilen arkadaşlarını andıkları için 7 gazeteci daha tutuklandı, kadınlar çıplak aramaya maruz kaldılar. 48 gazeteci bu ülkede tutuklu. Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 158’inci sırada. Bu, tam bir utanç tablosudur. Zamanında gazetecilik kısmen de olsa objektifti, Mehmet Ali Birand sayın Abdullah Öcalan’la yaptığı röportajla tarafsızlığı için takdir edilmişti çünkü görevi asıl olanları olduğu gibi yansıtmaktı ama bugün Nevşin Mengü Salih Müslim’le yaptığı söyleşi için gözaltına alınıyor.
Kalemleri yere düşmedi
Unutulmamalıdır ki geçmişten bugüne hakikati karanlıkta bırakmak isteyenlere karşı hakikatin kalemi, kamerası, mikrofonu hiç yere düşmedi, düşmeyecek. Bu topraklarda kimse sansürden, baskıdan, bombalardan artakalan bir hayatı tesadüfen yaşamak zorunda kalmamalıdır. Hepimiz hakikati konuşmanın, yazmanın, göstermenin bedel gerektirmediği bir dünyada yaşama hakkına sahibiz. Tam da bu sebeple gazetecilerin ölümleri aydınlatılmalı, sorumlular en ağır cezaya çarptırılmalıdır.”
‘Gazeteciler kalemlerini bırakmadı’
Söz alan CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, kürsüde Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin gazetecilere ilişkin açıklamasını okudu. Gazetecilerin Türkiye’de yaşadığı sorunlara işaret eden Okan Konuralp, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesini protesto eden gazetecilerin tutuklanmasına da dikkat çekti. Okan Konuralp, “İktidar, gazetecileri hedef alan söylemlerini sorgulamalı. Tehditlerinden ve baskılardan vazgeçilmelidirler. Bu baskı ve saldırıların hedefi görünürde gazeteciler olsa da özünde ülke demokrasisidir. İfade özgürlüğü, eleştiri hakkı ve haber yapma özgürlüğü hiçbir baskıya boyun eğmez. Susturulan her gazeteci, karartılan her gerçek halkın bilgiye erişim hakkının gasp edilmesi demektir. Halkın haber alma hakkını savunan gazeteciler her türlü tehdide rağmen kalemlerini bırakmadı, bırakmayacak’ ” dedi.
Okan Konuralp, “Hoşunuza gitmeyen haberleri yazan, yorumlayan, dile getiren gazetecileri kriminalize etmekten, terörist olarak yaftalamaktan vazgeçin” dedi.
AKP Türkiye’nin yapmadığını iddia etti
İYİ Parti adına söz alan Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, önergeyi desteklemediklerini ifade etti.
Söz alan AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, Nazım Daştan ile Cihan Bilgin’in bir gazeteciler cemiyetine üye olup olmadığını sorguladı. Yayman, “Türkiye’den nasıl yurt dışına çıkmışlar? Karakozak’ta, Münbiç’te ne yapıyorlar? Türkiye Cumhuriyeti yapmış gibi bir algı operasyonu var; asla bunu kabul etmiyoruz. Çıkın, açıkça bunu kim yapmışsa söyleyin. Gazeteciler Cemiyeti niye buna sahip çıkmıyor, Gazeteciler Cemiyeti bu konuyla ilgili niye açıklama yapmıyor?” diyerek, katliamı savundu.
Bu sırada DEM Partililer, “Önergeye onay verin, kimin yaptığını ortaya çıkaralım” diyerek, tepki gösterdi.
Tartışmaların ardından oylamaya sunulan önerge, AKP, MHP ve İYİ Parti oyları ile reddedildi.
‘Açıklama yapmıyorsunuz’
DEM Parti Riha (Urfa) Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Türkiye tarafından Kuzey ve Doğu Suriye’de SİHA’lar ile hedef alınarak katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin üzerinden AKP’ye tepki gösterdi.
İktidarın gazetecilerin katledilmesine dair açıklama yapmadığını ancak AKP’li milletvekillerinin Meclis’e gelerek, şov yaptığını belirten Dilan Kunt Ayan, “Nazım da Cihan da bu ülkenin vatandaşıydı ve gazetecilik yapıyordu, bölgedeki gelişmeleri halka anlatıyorlardı; SİHA’yla öldürüldüler. Üst üste dünya gazetecilerinden açıklamalar geldi fakat burada vekilleriniz çıkıyor, İHA’lara, SİHA’lara methiyeler düzüyor, gelip burada gazetecileri hedef alıyor. Bunu kime yaptırtıyorsunuz peki? Gazetecilerin ta kendisine yaptırıyorsunuz. Siz ne yaptınız peki bu SİHA’lara karşı? Bırakın bir açıklama yapmayı, bu gazeteciler için açıklama yapan gazetecileri gözaltına aldınız, tutuklandınız” dedi.
‘Yargı sopası’
AKP’nin, ağzını açan herkese yargı sopası gösterdiğini belirten Dilan Kunt Ayan, “ ‘Gazetecilerin öldürülmesini kabul etmiyoruz ve uluslararası mekanizmalara aykırıdır, soruşturulsun’ diyen herkesin ağzına yargınızın sopasıyla vurmaya devam ettiniz. Sizin için kolay çünkü insanları öldürmek, siz ancak gelirsiniz burada SİHA’larınızla, İHA’larınızla övünürsünüz fakat orada katledilen halklarla ilgili yapmış olduğunuz hiçbir şey yok, hiçbir açıklama yok. Yapmadıysanız, çıkın ‘Yapmadık.’ deyin, ‘Bize ait değildir’ deyin. Burada böyle ahkâm kesmelerle karşımıza çıkmayın” diye kaydetti.
‘Roboskî’yi kim yaptı?’
Dilan Kunt Ayan, tepkisini şu şekilde sürdürdü: “17 bin faili meçhul cinayeti olan bir ülke. Roboskî’yi kim yaptı acaba? Sizler yaptınız. Gelmişsiniz, burada, bize diyorsunuz ki: ‘Biz faili meçhul cinayetlerden sorumlu değiliz.’ Roboskî’nin sorumlusu tam da sizsiniz. Nagihan Akarsel’i Süleymaniye’de katleden sizlersiniz, sorumlusu da tam da sizsiniz. SİHA’larınızla, İHA’larınızla bunları yapıyorsunuz. Bugün hakikati dilsiz bir cümleymişçesine susturmaya çalışanlar çok iyi bilmelidir, Kürt halkı bir hakikattir, özgür ve eşit şartlarda yaşama talepleri bir hakikattir. Bu hakikati dile getirenler tarihin meşru ve doğru tarafındadır. Yenilecek olan da bu hakikati, yüzyıllık hezimeti görmezden gelen ve bu tekçi devlet aklına sahip olanlardır.”
ANKARA