Özgür Basın emekçileri, o süreçte Şahin’in katledildiği mahallede görgü tanıklarıyla konuşmuş, görüştükleri insanların tanıklıklarına yer vermişti. Tüm taşlar yerine oturduğu vakit, kurumlar da bir kez daha yalanları ile yüzleşmek zorunda kaldı
Ceylan Şahinli
Yazıyı bir yandan Şahin Öner’e duyduğum vefa borcu bir yandan hakikati yazmanın bedelini kanıyla canıyla veren Özgür Basın emekçilerine duyduğum minnet gereği kaleme aldım. Henüz bu yazıyı kaleme yeni yeni almışken, hafta içinde bir arkadaşımızın katledildiği haberini; bir arkadaşımızın da yine katledilen arkadaşlarımızı andığı için işkenceyle gözaltına alınarak, tutuklandığı haberi geldi.
Ama önce size Şahin Öner’den bahsedeceğim. Aynı lisede okuduğumuz Şahin, hepimizin kanının kaynadığı bir yaşta, coğrafyasının gerçekliği kendisine bir şekilde öğretilmiş bir Kürt genci olarak aktif siyaset içerisinde yer alıyordu. Şahin’i ilk defa 2011 yılında okulda yapılması planlanan okul temsilcisi seçimlerinde aday olduğu için tanımıştık, çoğumuz. Onun bir yıl kadar sonra sokak ortasında katledileceğini bilmeden… O zamanlar 11’inci sınıf öğrencisiydi. Sınıfa girerek, kendisini tanıttı. Bu cesarete sahip yegâne insanlardan biri olması ve kendisini tanıtan tek aday olması sebebiyle çoğumuzun oy verdiği Şahin, utangaç ama bir o kadar da inançlı bir gençti. Şahin o seçimleri kazanamamıştı. Ama biz bir yıl sonra hunharca katledileceğini bilmeden onun yaşam inancıyla parlayan gözlerinin canlılığına şahitlik etmiş olduk.
Şahin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya getirildiği 15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun yıl dönümünü protesto etmek amacıyla Yenişehir’in dar sokaklarında bir grup gençle bir araya gelmişti. Ancak polisin saldırısı sonrası gençlerin çoğu ara sokaklara kaçışmış, zırhlı araçlar ise onları kovalamaya devam etmişti. Şahin’in ölümüne sebep olacak zırhlı aracı süren polis Selahattin Korkmaz, Yenişehir’in daracık sokaklarında son sürat üzerine sürdüğü Şahin’e çarparak, dakikalarca O’nu yerde sürüklemiş ve üzerinden geçmişti. Ancak Şahin’in ölümü sadece zırhlı aracın onu ezmesiyle gerçekleşmemişti. Şahin zırhlı araç içerisindeki polislerce yaralı haliyle karakola götürülmüş, burada parmak izi verdirilmeye zorlanmıştı.
Ancak suçlular sadece bir kurumda değildi. Şahin’in cenazesinin götürüldüğü Diyarbakır Adli Tıp Kurumu (ATK) yine aynı rezalete imza atacak şekilde, polislerin ağzıyla bir rapor hazırlamıştı. ATK’nin raporu sanki sadece Şahin’in “patlayıcı maddenin elinde patlaması sonucu öldüğü” iddiasını öne süren dönemin Diyarbakır Valisini onaylamak için düzenlenmiş gibiydi. Elbette haber kanalları için de bu bilgiler yeterli olacaktı. Neredeyse tüm haber kanalları Şahin’in ölümünü patlayıcı maddenin elinde patlaması olarak lanse etmişti.
Henüz lise 2’nci sınıf öğrencisi olan ve bu bilgiyi evlerinde öğrenen bizler, bu gerçeğin böyle olmadığını biliyorduk. Hiçbirimiz gözlerimizin içine baka baka yalan söyleyen bu kadar kurumun hareketlerine mana veremiyorduk. Lisede yoldan çevireceğiniz en apolitik gencin bildiğini ‘devlet nasıl bilemez’ diye içimizden geçirirken; bunun bile bile yapıldığından habersizdik. Bunun bilincinde olanların ise her gün isyanına tanıklık ettik. Çünkü sadece bir Kürt genci katledilmemiş, onunla birlikte hakikat de toprak altına gömülmek istenmişti. Şahin’in yaşamına tanıklık eden yakın dostları ise Şahin’i yitirmenin acısını dahi yaşayamadan, hakikat için mücadele ediyordu. Onların mücadelesi hakikatin arayışçıları olan Özgür Basın emekçilerinin de mücadelesiydi.
Özgür Basın emekçileri, o süreçte Şahin’in katledildiği mahallede görgü tanıklarıyla konuşmuş, görüştükleri insanların tanıklıklarına yer vermişti. Tüm taşlar yerine oturduğu vakit, kurumlar da bir kez daha yalanları ile yüzleşmek zorunda kaldı. Nitekim ATK sonradan hazırlayacağı raporda ilk yazdıkları raporu kendi eliyle yalanlamış oldu.
ATK raporuna göre, Şahin, ezilmeden kaynaklı yaşamını yitirmişti. Yine 2015’te hazırlanmış olan bilirkişi raporunda, polis Selahattin Korkmaz’ın kullandığı 75 kod numaralı zırhlı araç, “dar bir sokağa girerken yaya ve diğer taşıtları dikkatle gözetleyerek hızını ve konumunu ayarlaması ve her an etkin tedbir alacak şekilde aracını sevk ve idare etmesi gerektiği, aydınlatmanın bulunmadığı dar bir sokakta gece vakti sis ve dumanın olduğu bir ortamda ilerlerken önünde koşarak, kaçmakta olan insanlara zarar vermemek amacıyla gerekli ve yeterli önlemleri almaması sebebiyle olayın meydana geldiği” kaydedilerek, şüphelinin kusurlu olduğu, Şahin’in ise asli kusurlu olduğu belirlendi.
Tüm bunlara rağmen 19 yaşındaki bir lise öğrencisini katlettiği için sadece bir polis memuru yargılanmış. Yargılamada ise, Şahin’i zırhlı araçla ezerek katleden polis Selahattin Korkmaz, 23 Kasım 2021’de “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Kasten öldürmek” suçundan yargılanan sanık polise “Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermekten” ceza vermesi kararı bir üst mahkemeye taşındı. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi de olayı “basit trafik kazası” olarak değerlendirdi. Ancak olaya ilişkin düzenlenen raporlar arası çelişki nedeniyle verilen kararı “eksik incelemeden” bozdu.
Yargılaması hala devam ediyor ancak Şahin’in ölümü en apolitik olanımızı bile bir içsel tartışmaya çekmişti. En basit gerçeklikle bile bu kadar oynanması bizi kendi kimliğimizin hakikatiyle tanıştırmıştı. Ancak bu gerçeklikle zaten tanışık olanlar ise yanı başlarında her gün birlikte vakit geçirdikleri arkadaşlarının katledilmesini kaldıramamıştı. Her sabaha uyandığımızda bizi boşalan sıralar karşılıyordu. Ne olup bittiğini bilmesek bile boşalan sıraları, onların gidişinin haberciydi bizim için.
Ben gibi o dönemin apolitik sayılacak pek çok genci için ise Şahin’in katledilişi bir dönüm noktası olmuştu. Özgür Basın’ın kalemini devralırken, bu mücadelenin içerisine bizzat itilmiş olduk. Gözlerimizin gördüğüne kafamızı çeviremeyecek olmanın bilinciyle vicdanımızı da rehber edindik. Sadece herkesin bildiğini bile ortaya çıkarmak için canımızla, kanımızla, özgürlüğümüzle hakikati ortaya çıkarmış olmanın bedellerini ödemeye devam ediyoruz. Başlarken de söylediğim gibi bu yazıyı katledilen Şahin, Şahin’in hakikati ve o hakikatin mücadelesini veren Özgür Basın şehitlerinin her bir ferdini tanımış olmanın sorumluluğuyla kaleme aldım.