‘Kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik’ belediyecilik anlayışıyla çalışma yürüten DEM Partili belediyeler, yerel seçimlerden bu yana 122 kadın kurumunun açılışını ve yüzlerce kadın buluşması gerçekleştirerek, 25 binden fazla kadına ulaştı
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların geri bırakıldığı alanlardan biri de yerel yönetimler. Güvenli sokaklar, kreşler, sığınma evleri ve kadınların sosyalleşebilecekleri alanlar için önemli bir zemin olan yerel yönetimlerdeki eril tahakküm, 1999 sonrasında Kürt kadınların yerellerde aktifleşmesiyle kırılmaya başladı. “Kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik” paradigma ile siyaseti demokratikleştiren Kürt kadın hareketinin yerel yönetimlerdeki kazanımı ise eşbaşkanlık sistemi oldu.
1999 Yerel Seçimleri’nde Halkın Demokrasi Partisi’nden (HADEP) 3, 2004’te Demokratik Halk Partisi’nden (DEHAP) 9 ve 2009’da Demokratik Toplum Partisi’nden (DTP) 15 kadın belediye başkanı seçilirken, bu süreçte kadın belediye meclis üyelerinin sayıları da arttı. Daha sonra isim değişikliğiyle Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olarak yola devam eden Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) 2014 yılında eşbaşkanlık sistemiyle girdiği seçimlerde kazanılan 102 belediyenin 96’sında eşit temsiliyet sağlandı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile girilen 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde 59 kadın belediye eşbaşkanı seçildi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ile girilen 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerde kazanılan 75 belediyenin 73’ünde kadınlar eşit söze sahip oldu. Böylece yerellerde temsiliyetin artmasıyla birlikte kadının varlığı daha da görünür hale geldi.
Kadın odaklı belediyecilik
Son seçimlerde Kürdistan’da birçok belediyeyi kayyımlardan geri alarak yönetime gelen DEM Parti, aradan geçen sürede kadın odaklı belediyecilikle çok sayıda çalışmaya imza attı. Seçimlerin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçerken, kadın dayanışma merkezleri, kadın emeği merkezleri, şiddet hattı, kadın kütüphaneleri, kadın müdürlükleri, sığınma evleri, dinlenme evleri, atölyeler, kadın spor merkezleri, çocuk yaşam merkezleri, çok dilli çocuk kreşleri, kadına yönelik şiddetle mücadele müdürlükleri ve kadın dinlenme evleri gibi birçok proje hayata geçirildi. Seçimlerin hemen ardından kolları sıvayan eşbaşkanlar, kayyımların kapattığı ya da işlevsizleştirdiği 122 kadın kurumunu geri açtı. Böylece hem kadınlara istihdam alanı sağlandı hem de kadınların yaşadığı sorunlara çözüm olma hedefi yerine getirilmeye başlandı. Kadınlarla sık sık bir araya gelindi. DEM Partili belediyeler, yürüttüğü çalışmalar neticesinde ortalama 10 bin kadına ulaştı ve yaşadığı sorunlara karşı oluşturdukları kurumlar üzerinden çözüm geliştirdi.
25 binden fazla kadına ulaşıldı
DEM Parti Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 13 Kasım 2024 tarihinde startını verdikleri ve bir yıl sürecek olan kampanya kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliği için çalışmalar yürüttü. Kadın dayanışmasını yeniden güçlendirmeyi ve kadına yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele etmeyi hedef olarak önüne koyan belediyeler, bu doğrultuda, mahalle mahalle farkındalık çalışmaları yaptı ve kampanya kapsamında 15 binden fazla kadına ulaştı. Böylece seçimlerden sonra yürütülen çalışmalar ile kampanya kapsamında 25 binden fazla kadına ulaşılmış olundu. Mücadele mekanizmalarını güçlendiren belediyeler, kampanya kapsamında tüm il ve ilçelerde kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddetle mücadele konularında eğitimler verdi, özsavunma atölyeleri düzenledi.
‘Kayyım darbeleriyle kadınlar evlere kapatılmak istendi’

DEM Parti Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Gülistan Atasoy, 8 Mart dolayısıyla çalışmalarına dair konuştu. Gülistan Atasoy, kayyım atamalarından önce Kürdistan’da yerel yönetimlerde kadın mücadelesiyle güçlü deneyimler ve dünyadaki pek çok belediyeye örnek olabilecek çalışmalar yapıldığını belirtti.
Gülistan Atasoy, “Kayyım darbeleriyle beraber kadınlar tekrar evlere kapatılmak istendi. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşamdaki bütün mekanları kapatıldı. Bir yanıyla da özel savaş yöntemleriyle şiddet çok daha boyutlandırılarak devam ettirilmek istendi. 8 yılın sonunda bugüne geldiğimizde birçok yerde sıfırdan başlamak üzerinden, var olan tahribatlarla, çok daha geriden başlamak üzerine bir çalışma koymak durumunda kaldık. Kadınların bugün en temel sorunları olan şiddetle yüz yüze kaldıklarında başvurabilecekleri hiçbir yer yoktu. Tek bir merkez kalmamıştı. Toplumsal yaşamı tamamen eril düzen üzerine kurmaya çalışan bir yerel yönetim anlayışı, kayyımlar tarafından ortaya konmak istendi” diye belirtti.
Son yerel seçimlerin ardından DEM Partili 9 belediyeye atanan kayyımların da ilk icraatının kadın kazanımlarını hedef almak olduğuna dikkati çeken Gülistan Atasoy, “İlk işleri kadın müdürlüklerine erkekleri atamak, açtığımız bütün kadın mekanlarını kapatmak ve kadın çalışmalarını durdurmak oldu. Örneğin Mêrdîn’de JinKart yasaklanan ilk çalışma oldu. Geçmiş dönemi aratmayan bir yaklaşım bugün de devam ediyor” dedi.
‘Belediyelerin verdiği hizmetlerin hepsinde farkındalığın olması gerek’
Bu nedenle kayyımın pratiği doğrultusunda gelişen şiddete karşı “Sözümüz bitmedi, şiddeti birlikte durduracağız” kampanyasını başlattıklarını dile getiren Gülistan Atasoy, “Özellikle kadınların belediyeleri kendi kurumları olarak görmesi çok önemliydi. Bu nedenle tüm belediyelerimizde kadın yaşam ve kadın dayanışma merkezlerini tekrardan açtık. Bunları olabildiğince yaygın hale getirmek istedik. Çünkü kadınlar her türlü şiddete çok da açık hale getirildi ve devlet bunları bilerek, isteyerek bu duruma getirdi. Dolayısıyla hem kadınların başvuru mekanizmalarını, mekanlarını kapatarak hem de onları bu şiddete razı hale getirmeye çalışan bir politika sürdü. Bugün bunu değiştirip, dönüştürme zamanı” ifadelerini kullandı.
Kurumların yanı sıra eğitime olan ihtiyaçtan kaynaklı kırsal mahallelerden başlayarak birçok yerde kadınlarla buluştuklarını söyleyen Gülistan Atasoy, bundan sonraki süreçte de ulaşılmadık hiçbir kadın bırakmayacaklarını vurguladı. Gülistan Atasoy, “Yerel yönetimler bünyesinde yapılabilecek bütün hizmetleri, kadın özgürlüğü, cinsiyet eşitliği temelinde değiştirmek istiyoruz. Belediyelerin verdiği hizmetlerin hepsinde bu farkındalığın olması gerekiyor. Çünkü şiddet her yerden geliyor ve besleniyor. Bunu değiştirip, dönüştürmek için de bilinç kazandırılması gerekiyor. O temelde bütün hizmet alanlarımızda özellikle kadınlarla, çocuklarla bir araya geldiğimiz bütün alanlarda, bu farkındalığı daha üst boyuta taşımak ve bunun gereğini yerel yönetimler bünyesindeki hizmet alanını genişleterek yapmak bu dönem için temel hedefimiz. Bir yanıyla da kadınların toplumsal üretime daha fazla dahil oldukları alanları açmak zorundayız. Bununla ilgili de bütün belediyelerimizde projelerimiz var” diye belirtti.
‘Kısa ve orta vadeli çalışmalar önümüze koyduk’
Yaptıkları çalışmaların etkisine dair de konuşan Gülistan Atasoy, şöyle devam etti:
“Kadınların tüm mekanları ellerinden alınmıştı, her mahallede yeniden temas kurduğunuzda çözüm üretme çabasını gördüler karşılarında. Dolayısıyla hem gelişler hem talepler hem de beklentiler çok arttı. Biz de tam bu noktada nelerin yapılabileceğini biraz daha projelendirip, kısa, orta ve uzun vadeli çalışmalar önümüze koyduk. 8 Mart nedeniyle bunu biraz daha yaygın hale getirdik. Bir yılın sonucunda hangi noktaya varmışız, kadınların hangi sorunlarına çözüm olabilmişiz, hangilerinde eksik kalmışız, kadınların yerel yönetimlerden beklentileri nedir noktasında mevcut sorunları biraz daha değerlendirebileceğimiz bir aşamaya geçmeyi hedefliyoruz.
‘Kadınların sürece katkısı olacaktır’
Bulunulan süreç olanak ve belirsizlikleri barındıran bir süreçtir. Dolayısıyla kadınların katkısı, bu mücadeleye dahil olma biçimleri aslında bu sürecin temel belirleyeni de olacaktır. Kürt sorununun demokratik çözümünün sağlanabileceği çok büyük bir eşikteyiz. Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması ve onun özgürlüğüne kavuşturulmasıyla beraber bu ülkede kadınlar açısından da çok farklı şeyler konuşabileceğimiz bir evreyi hep birlikte yaşayabiliriz. Her ne kadar şu anda iktidarın pragmatist ve ikircikli politikaları en çok kadınlar üzerinde devam ediyor olsa da, yerel yönetimler üzerinde kayyım saldırıları her ne kadar sürekli kendini hissettirse de, başka bir dünyanın var olabileceğini, barışın, demokrasinin kadınlar eliyle yaratılabileceğini çok iyi biliyoruz. Bunu bilmekten kaynaklı gücümüzün farkında olarak, ne kadar alanlarda olursak, ne kadar barış mücadelesini yürütürsek, ne kadar demokrasi talebini yükseltirsek biliyoruz ki bundan sonrası hem Kürt halkı için hem Kürt kadınları ve tüm dünya kadınları için çok daha güzel olacaktır.”
Haber: Rukiye Payiz Adıgüzel \ MA