• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
14 Ekim 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

İnsansızlaştırma ve irade kırma merkezleri: Kuyu tipi hapishaneler

14 Ekim 2025 Salı - 11:08
Kategori: Güncel, Manşet
İnsansızlaştırma ve irade kırma merkezleri: Kuyu tipi hapishaneler

F Tipi cezaevlerinin devamı sayılan Y ve S Tipi cezaevleri, tutsakların günde 22 saatini küçük bir hücrede , ağır tecrit koşulları altında geçirdiği insansızlaştırma ve irade kırma merkezleri olarak işlev görüyor. Tutsaklar ağır psikolojik ve fiziksel yıkıma maruz kalıyor

Türkiye’de, toplam 304 bin 964 kapasiteli 402 cezaevinde 419 bin 194 kişi tutuluyor. Bunların 356 bin 710’si hükümlü, 62 bin 484’ü tutuklu, bin 453 kişi ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü. Cezaevleri nüfusun 6 bin 475’ü 65 yaşın üstünde. 199’ü kız çocuğu olmak üzere 12-18 yaş arası 4 bin 593 çocuk tutuluyor. 19 bin 91 kadının yanında annesi ile 0-3 yaş grubu çocuk sayısı 434 ve 4-6 yaş grubu çocuk sayısının 388.

Adalet Bakanlığının internet sitesinde yer alan bilgilere göre geçen yıl itibarıyla 13 tane Y Tipi Kapalı Cezaevi, 23 tane Yüksek Güvenlikli Cezaevi ve 7 tane de S Tipi Kapalı Cezaevi bulunuyor. Bunlar, F Tipi cezaevlerinin devamı olmakla birlikte ağır tecrit ve izolasyonla gündemde. Koşullarından dolayı ‘kuyu tipi’ olarak tanımlanıyor. Dar ve penceresiz hücreleri, tek başına geçirilen uzun saatler ve kısıtlı sosyal ilişki imkanıyla bu cezaevleri, “irade kırma merkezleri” olarak tarif ediliyor.

‘Büyük bir sessizliğin içine giriyorsun’

Okan Danacı

‘Kuyu tipi’ cezaevini deneyimlemiş Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyesi Okan Danacı, Mart 2025’ten itibaren 5 ay Sincan 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuldu. Okan Danacı, ‘kuyu tipi’ cezaevlerini diğerlerinden ayıran temel özelliğin ağır izolasyon olduğunu belirterek, “Daha önce de bu tip bir cezaevinde kalmıştım ama o dönem kamuoyunda gündem olmamıştı. Buralar daha çok ağırlaştırılmış müebbet hükümlüler için kullanılıyordu. Son dört yıldır tutuklular da gönderilmeye başlandı. Şimdi birçok devrimci mahpus ilk kez kuyu tipini deneyimliyor. Doğal olarak, içeri girerken insan ‘Burası nedir?’ diye düşünüyor. 4-5 kişinin bir arada kalmasının mümkün olmadığı, sesin olmadığı, tamamen yalıtılmış mekanlar. Büyük bir sessizliğin içine giriyorsun” dedi.

‘22 saatimizi hücrede geçiriyoruz’

Okan Danacı’nın anlattığına göre cezaevi A, B, C, D ve E bloklarından oluşuyor. E blokta üç, diğer bloklarda tekli hücreler bulunuyor. Üçlü hücreler kamera ile izlenirken, diğer bloklarda kamera bulunmuyor. Her blok üç katlı ve toplamda 18 hücreden oluşuyor. Aynı katta bulunan tutsaklar, günde sadece bir buçuk saat havalandırmaya çıkarılıyor. Okan Danacı koşulları şöyle anlattı:

“Hücreler çok küçük. Bir pencere var ama güneş girmiyor, hava akışı sınırlı. 22 saatimizi hücrede geçiriyoruz. Ne sohbet hakkı uygulanıyor ne spor. Tutuklu ve hükümlü aynı koridordaysa birlikte havalandırmaya çıkarılmıyor. Bu koşullar ağır bir hak gaspına yol açıyor.

Kitap kotası çok sınırlı. İçeri alınacak kitaplar çok ince bir süzgeçten geçiriliyor. Mektuplarımıza, içinde geçen bazı kavramlardan dolayı izin verilmiyor. Araç-gereçlerimiz, kaynaklarımız sınırlı. Cezaevinin kütüphanesi de yetersiz.”

‘Sonra görme problemleri başlıyor’

Okan Danacı, tecrit koşullarının fiziki ve psikolojik etkilerini ise şöyle özetledi:

“22 saati aynı yerde geçiriyorsunuz. Bir yere kadar okuyabilir, yazabilirsiniz. Sonra görme problemleri başlıyor. Hareketsizlikten kaynaklı sağlık sorunları yaşanıyor. En önemlisi de stres bozukluğu… Bu tablo, psikolojik yıkıma yol açıyor. Zaten devletin istediği tam da bu.”

Kuyu tipi cezaevlerini “ağır tecrit mekanları” olarak tanımlayan Okan Danacı, bu yapıların kapatılması gerektiğini söyleyerek, “Bu hapishaneler irade kırma merkezlerine dönüştürülmüş durumda. Mimari yapısıyla, uygulamalarıyla insanlık onurunu çiğneyen bir sistem var. Kendine demokratım diyen herkes bu hapishanelere karşı tutum almalı” diye konuştu.

Kuyu tipleri kapatılmalı

Günlük yalnızca bir buçuk saatlik havalandırma hakkı, tamamen elektronik kapılar, temasın yok denecek kadar azaltılması ve 7/24 kamera gözetimi, tutsakların insan onuruyla bağdaşmayan koşullara maruz kalmasına yol açıyor. Tutsaklar kendilerini kuyunun dibinde hissediyor. İnsan Hakları Derneği (İHD), İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ‘kuyu tipi’ cezaevlerinin kapatılmasını istiyor.

‘İnsansızlaştırma, güneşten ve havadan uzak bırakma’

Cevdet Bayır

İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Cevdet Bayır, geçmişte yalnızca ağırlaştırılmış müebbet verilen tutsaklara dayatılan izolasyon koşullarının, bugün yayıldığına dikkat çekerek, “İnsansızlaştırma, güneşten ve havadan uzak bırakma, iletişimin neredeyse tamamen sıfıra indirilmesi söz konusu. Mahpuslar gardiyan dışında kimseyle temas kuramıyor. Bu durum psikolojik olarak ağır sonuçlar doğuruyor” dedi.

Mahpuslar arası bağ kesildi

Tecrit uygulamalarının hukukta ancak çok sınırlı koşullarda kabul edilebileceğini hatırlatan Cevdet Bayır, ‘kuyu tipi’ cezaevlerinde bunun çok ötesine geçildiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Mahpusların birbiriyle bağı koparılıyor. İletişim yasaklarıyla tecrit daha da derinleştiriliyor. Bu koşulların kabul edilmesi mümkün değil.”

‘Birçok norm ihlal ediliyor’ 

Yağmur Kavak

Tutsakların, kendilerini “bir kuyunun dibinde” hissettiklerini aktaran İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Yağmur Kavak da bunun yalnızca psikolojik bir metafor olmadığını söyledi. Yağmur Kavak’a göre, günlük yalnızca bir buçuk saatlik havalandırma hakkı, tamamen elektronik kapılar, temasın yok denecek kadar azaltılması ve 7/24 kamera gözetimi, tutsağın insan onuruyla bağdaşmayan koşullara maruz kalmasına yol açıyor. AİHM’in birçok kararında bu tür koşulların işkence ve kötü muamele yasağı ile özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğini hatırlatan Yağmur Kavak, “Suçları ne olursa olsun, devlet mahpusların yalnızca fiziki özgürlüklerini kısıtlayabilir. Bunun dışındaki haklarının korunması anayasal bir zorunluluktur. İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesi ve Anayasa’nın 17’nci maddesi başta olmak üzere birçok normun ihlal edildiğini söyleyebiliriz” diye konuştu.

‘Avukatlar, hak ve yükümlülükleri yerine getiremiyor’

Avukat–müvekkil görüşmelerinde yaşanan kısıtlamalara da değinen Yağmur Kavak, bu kısıtlamanın savunma hakkı üzerinde ciddi bir baskı yarattığını kaydetti. Yağmur Kavak, şunları söyledi:

“Avukat–müvekkil gizliliği, Avukatlık Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla güvence altına alınmıştır. Ancak kuyu tipi hapishanelerde bu hakkın fiilen kullanılamadığını görüyoruz. Avukatlar, kanundan aldıkları hak ve yükümlülükleri yerine getiremiyor.”

‘Sağlık hizmetleri yetersiz’

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Ali Karakoç’a göre, izolasyon tutsakların psikolojisi üzerinde yıkıcı etkiler yarattığı gibi, hareketsizlik eklem rahatsızlıklarını da artırıyor. “İnsanca yaşamaya hiç uygun olmayan bu yapıların derhal kapatılması gerekir” diyen Ali Karakoç, birçok tutsağın kuyu tipi cezaevlerinden F tiplerine geçişi talep ettiğini belirterek, bunun dahi kuyu tipinin insanlık dışı niteliğini ortaya koyduğunu söyledi.

Ali Karakoç, tutsakların sağlık durumunun diğer cezaevlerine kıyasla çok daha kötü olduğuna dikkat çekerek, “Acil durumlarda gerekli müdahaleler çok geç yapılıyor. Gece bir sorun yaşandığında müdahale iki kat daha yavaşlıyor. Sağlık hizmetleri yetersiz. Nöbetçi hekim bulunmaması ölümlere kadar varabilecek riskler yaratıyor” dedi. Karakoç, randevuların çoğu zaman “araç yetersizliği” gerekçesiyle iptal edildiğini belirterek, “Mahpuslar günlerce, haftalarca bekletiliyor. Bu en temel sağlık hakkının ihlalidir” şeklinde konuştu.

‘Keyfi bir uygulama haline geldi’

Ceren Yılmaz

ÇHD Ankara Şube Başkanı Ceren Yılmaz ise normalde ağırlaştırılmış müebbetlere özgü tasarlanan bu rejimin, bugün kısa süreli ceza alan ya da ilk kez tutuklanan kişilere bile uygulanmaya başlandığını vurguladı. Ceren Yılmaz, şunları paylaştı:

“Tecrit, tek başına bir insanı hem psikolojik hem de fiziksel olarak çökerten bir uygulama. Artık yalnızca ağırlaştırılmış müebbetler değil, öğrencilerden siyasi dosyalara kadar çok geniş bir kesim bu hapishanelere gönderiliyor. Konya’da öğrenciler, Sincan’da ise ilk defa tutuklanan kişiler bu koşullara maruz kalıyor. CHP operasyonlarında tutuklananlar da kuyu tiplerinde tutuluyor. Bu artık tamamen keyfi bir uygulama haline geldi.”

‘Kazanılmış hakların tamamı neredeyse gasp edilmiş durumda’

ÇHD’ye ulaşan başvuruların büyük kısmının cezaevi mimarisiyle ilgili olduğunu aktaran Ceren Yılmaz, “Bu hapishaneler insan sağlığına aykırı yerler. İnsani açıdan önerebileceğimiz tek şey, bu yapıların tamamen kapatılmasıdır. Mahpusların dilekçeleri alınmıyor; alınsa bile işleme konulmuyor. Mahkemelere geliş–gidişlerde ciddi sorunlar yaşanıyor. Kuyu tiplerinde bugüne kadar kazanılmış hakların tamamı neredeyse gasp edilmiş durumda. Türkiye’de tüm hapishanelerde radyo var ama kuyu tiplerinde yok. Bu tamamen keyfiyete dayalı bir sistemin göstergesi” diye ekledi.

Haber: Erdoğan Alayumat \ Yeni Özgür Politika

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

17 yaşındaki işçi duvarın altında kaldı

Sonraki Haber

Katledilen kadının kimliği 10 yıl sonra ortaya çıktı

Sonraki Haber
Katledilen kadının kimliği 10 yıl sonra ortaya çıktı

Katledilen kadının kimliği 10 yıl sonra ortaya çıktı

SON HABERLER

Pervin Buldan’dan Abdullah Öcalan’a hakaret eden Çömez’e tepki

Pervin Buldan’dan Abdullah Öcalan’a hakaret eden Çömez’e tepki

Yazar: Yeni Yaşam
14 Ekim 2025

İBB Başkan Vekili Aslan hakkında 3 yıla kadar hapis talebi

İBB Başkan Vekili Aslan hakkında 3 yıla kadar hapis talebi

Yazar: Yeni Yaşam
14 Ekim 2025

Furkan Karabay hakkında tutukluluğa devam kararı

Furkan Karabay hakkında tutukluluğa devam kararı

Yazar: Yeni Yaşam
14 Ekim 2025

Özgür Özel: Muhalefete sınır çizilemez

Özgür Özel: Muhalefete sınır çizilemez

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
14 Ekim 2025

Baca filtreleri çalıştırılmıyor

Baca filtreleri çalıştırılmıyor

Yazar: Heval Elçi
14 Ekim 2025

Gazeteci Necmettin Salaz mezarı başında anıldı

Gazeteci Necmettin Salaz mezarı başında anıldı

Yazar: Aziz Oruç
14 Ekim 2025

İçme suyu krizi yakın tehdit

İçme suyu krizi yakın tehdit

Yazar: Heval Elçi
14 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır