Kürdistan’da yaşanan doğa talanına karşı değerlendirmelerde bulunan Amed Barosu Çevre ve Kent Komisyonu üyesi Yasemin Özaydoğdu Atlı, ‘Bizi doğamızdan, köylerimizden, topraklarımızdan ayırarak benliğimizi unutturmak istiyorlar. Kulp’ta, Lice’de, Dicle’de, Şırnak’ta, Cudi’de, Ağrı’da, Van’da, aklımıza gelebilecek her yerde şu an sömürü içerisindeyiz’ diyerek halkın örgütlü mücadelesine işaret etti
Yıllardır Kürdistan’da askeri operasyonlarla ormanlar yok edilirken, uzunca bir süredir de doğa talanın hedefinde. . Amed Barosu’na bağlı Çevre ve Kent Komisyonu üyesi Yasemin Özaydoğdu Atlı, Amed başta olmak üzere Kürdistan’da yaşanan ekolojik kırıma dair değerlendirmelerde bulundu.
ÇED raporunu bile beklemiyorlar
Amed bölgesinde her geçen gün ekolojik kırımın derinleştiğini söyleyen Yasemin Özaydoğdu Atlı, barışın tartışıldığı bu süreçte doğaya yönelik savaşın hâlâ devam ettiğinin altını çizdi. Yasemin Özaydoğdu Atlı, “Bizi doğamızdan, köylerimizden, topraklarımızdan ayırarak benliğimizi unutturmak istiyorlar. Kulp’ta, Lice’de, Dicle’de, Şırnak’ta, Cudi’de, Ağrı’da, Van’da, aklımıza gelebilecek her yerde şu an sömürü içerisindeyiz. Her gün yüzlerce ÇED raporu geliyor. Proje için öncelikle oranın o faaliyete uygun olup olmadığına dair ÇED raporu almak gerekiyor. ÇED olumluysa hemen faaliyetlere başlıyorlar. Ama ÇED raporu alınmadan da kum ocakları, petrol aramaları devam ediyor” dedi.
Hiçbir rapor verilmiyor
Doğa talanına karşı açtıkları yürütmeyi durdurma davalarında iptal kararlarının verilmediğini ve olumlu ÇED raporları verildiğinin altını çizen Yasemin Özaydoğdu Atlı, “Normalde bilirkişi heyeti tarafından bölgedeki kişilerin havasına, suyuna, toprağına zarar verip vermeyeceği tespit edilmeli. Faaliyetin o toprağa uygun olup olmadığı, yerleşim yerine yakınlığı veya uzaklığı, bunların hepsi tespit edilmesi gerektiği hâlde bilirkişiler tarafından nedensizce, hiçbir gerekçe gösterilmeden oranın maden faaliyetine, petrol aramaya uygun olduğu kanaati veriliyor” diye belirtti.
Şirketlerin elinde olan bir sistem içerisindeyiz
Doğayı korumaya yönelik ulusal ve uluslararası birçok sözleşmede Türkiye’nin imzası bulunmasına rağmen bu sözleşmelere uygun davranılmadığına işaret eden Yasemin Özaydoğdu Atlı, “Türkiye; Berne Sözleşmesi, Paris Uluslararası Çevre Koruma Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler’in Çevre Koruma Sözleşmesi olmak üzere birçok sözleşmeye bağlı ama maalesef Kürdistan’da uygulanmıyor. Uygulanmamasına karşı bir yaptırım da yok. Şirketlerin elinde olan bir sistem içerisindeyiz” diye ifade etti.
Örgütlü mücadele önemli
Son olarak Yasemin Özaydoğdu Atlı, şunları dile getirdi: “Pirejman Köyü’ne ait davamız devam ediyor. Diyarbakır Lice İlçesi’nde Bakır Ocağı’ndan kaynaklı davamız devam ediyor. Diyarbakır Çınar İlçesi’nde Çömçeli Köyü’nde bir davamız var. Sur’a bağlı bir köyde petrol arama şirketinden kaynaklı bir davamız var. Amed’in şu an her bölgesinde bir faaliyet var. Köy halkı bize ulaştığı sürece ve bizim gözlemlediğimiz olaylar olduğu sürece biz müdahale etmeye çalışıyoruz. Mesela Hesadin Yaylası süreci var. Yargı mekanizmasının artık hiçbir etkisi yok. Ama aslında faaliyet yapılan alan bir ormanlık alan olmasına rağmen orası fotoğraflanmayıp boş bir alan fotoğraflanıyor ve bu şekilde raporlar oluşturuluyor.
Amed kırsal alanlarında ve köylerde, 5 yılda petrol, maden, beton santrali ve baraj projeleri olmak üzere ortalama 500 civarı yıkım projesi hayata geçmiş. Yani 2019 yılından itibaren her sene Amed’de ortalama 100 tane yıkım projesi devreye girmektedir. Bunları hektar veya dönüm olarak maalesef hesaplamamız mümkün değil. Biz baro olarak eko kırıma karşı bir mücadele içindeyiz. Bunun için özellikle halkın örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Haber: Rozerin Gültekin / JINNEWS