Kayyum pratiği özetle; belediye meclislerini işlevsiz kılmış, emekçileri haksız şekilde işten çıkarmış, kadın politikalarını askıya almış ve halk iradesi yok sayılarak halk belediyesiz ve yönetimsiz bırakılmıştır
Aslan Orman
Kürt halkının, kendi seçmediği bir irade tarafından yönetilmesine karşı itirazı ve buna karşı geliştirilen üstenci, anti-demokratik yaklaşım, son yüzyılın hukuk ve demokrasi krizinin özeti niteliğindedir. Bu krizin yaklaşık son on yıldaki en görünür biçimi ise kayyum siyasetidir.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde halk iradesi açıkça ortaya çıkmasına rağmen, iki büyükşehir dahil çok sayıda belediyeye kayyum atanmıştır. Son olarak 15 Şubat 2025’te Van Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş eşbaşkanı görevden alınmış ve yerine İl Valisi kayyum olarak getirilmiştir.
2016’dan bu yana süren kayyum uygulamaları şehirleri yönetilemez hale getirmiş, halkı hizmetten mahrum bırakmıştır. Kayyum pratiği özetle; belediye meclislerini işlevsiz kılmış, emekçileri haksız şekilde işten çıkarmış, kadın politikalarını askıya almış ve halk iradesi yok sayılarak halk belediyesiz ve yönetimsiz bırakılmıştır.
Van’da kayyum atanmasının ardından ilk hedef yine belediye emekçileri olmuştur. Önce çalışanların görev yerleri değiştirilerek baskı kurulmuş, ardından 30 Temmuz 2025’te 223 işçinin sözleşmeleri idari bir tasarrufla feshedilmiştir. Gerekçe olarak “güvenlik araştırması yapılmadan işe alındıkları” iddiası öne sürülmüştür. Oysa kayyum atanmasından önce belediyenin yaptığı güvenlik araştırması talepleri Valilik tarafından cevaplanmamış, işe alma süreci sürüncemede bırakılmış ve işçi alımları fiilen engellenmeye çalışılmıştır. Valilik tarafından cevap verilmeyen güvenlik araştırmaları, valinin kayyum olarak atanmasından sonra kayyum olarak atanan Vali idaresindeki belediye tarafından işçilerin işten çıkarılmalarının gerekçesi yapılmıştır.
Hukuki olarak ifade etmek gerekirse: Valiliğin görev alanındaki güvenlik araştırmalarına cevap vermemesi sonucu oluşan fiili durum, daha sonra işçilerin işten çıkarılma gerekçesi yapılarak hukuka aykırı davranılmıştır. Oysa hiçbir kişi veya kurum kendi muvazaasına-ihmaline dayanarak hukuki sonuç doğuramayacak olup bu husus hukukun temel ilkelerindendir.
Araştırma görevini yerine getirmeyen makam ile bu eksikliği gerekçe gösteren makamın aynı kişilerden oluşması, tüm süreçlerin tek elde toplandığı keyfi bir yönetim anlayışını ortaya koymakta; bu keyfilik, denetimden uzak bir yapı yaratarak hukukun yoğun biçimde ihlal edilmesine yol açmaktadır.
İşçilerin işten çıkarılması, İş Kanunu’na, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan iş güvencesi hükümlerine açıkça aykırıdır. Üstelik çıkarılan işçilerin tamamının seçimle başa gelen yönetim döneminde işe başlamış olması ve büyük çoğunluğunun sendikalı olması, tasfiyenin hukuki değil siyasi olduğunu göstermektedir.
İşçilerle yapılan görüşmeler, sosyal tablonun çok daha ağır olduğunu göstermektedir: İşçilerin çoğu evli ve geçim sıkıntısı içindedir, yarısından fazlası kiracıdır, büyük bir kısmının başka çalışan aile ferdi yoktur, neredeyse hepsinin kredi borcu vardır; önemli sayıda işçinin ise sürekli bakıma muhtaç hasta yakınları bulunmaktadır. Bu durum, kayyum siyasetinin sadece hukuki değil, sosyal bir yıkıma da yol açtığının göstergesidir.
Haksız şekilde işten çıkarılan işçiler o günden beri Van sokaklarında direnmekte, her gün eylem yaparak haklarını aramaktadır. Süreç, emek mücadelesi açısından önemli bir örgütlenme deneyimi yaratmıştır.
Van Büyükşehir belediyesi işçilerinin işten çıkarılmasındaki hak ihlallerinin belgelenmesi amacıyla Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Genel Merkez Emek Komisyonu ve Van Şubesi ile birlikte kapsamlı bir hak ihlali çalışması yürütmüş; hazırlanan rapor işçilerle birlikte 10 Kasım’da Van Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasıyla kamuoyuna sunulmuştur.
Son bir yılın temel gündemi olan Barış ve Demokratik Toplum sürecinde böylesi açık bir hukuksuzluğun yaşanması, sürece yönelik toplumsal güveni zedelemektedir. Bu güvenin yeniden tesis edilmesi için kayyum siyasetinden ve onun sonucu olan haksız işten çıkarmalardan derhal dönülmesi gerekmektedir.
Van halkının son on yıldır ısrarla ortaya koyduğu irade ve son bir yıldaki barış süreci, artık kayyum siyasetinin iflas ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, hem halkın demokratik iradesine saygının gereği hem de toplumsal barışın güçlenmesi adına:
Van Belediyesi emekçileri işlerine iade edilmeli ve Van halkının seçilmiş belediye eşbaşkanları görevlerine iade edilmelidir.
* Kayyım rejimi ve yerel yönetimlerde emekçi haklarının gaspı: Van örneği









