‘Kadınlar hala her tür şiddetin hedefinde, değişen tek şey farkındalığın artması’ diyen Sosyolog ve Ekofeminist Prof. Laura Corradi, Kürt Kadın Hareketi’nin dünya feminist mücadelesine yön verdiğini söyledi
Kadın özgürlük mücadelesi her geçen gün daha da güçlenirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Jin, Jiyan, Azadî’ felsefesi de yaygınlaşmaya devam ediyor. Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği ekolojik ve kadın özgürlükçü perspektif, feminist teori açısından giderek daha belirleyici bir noktaya yerleşiyor.
ANF’den Serkan Demirel’e konuşan Ekofeminist Prof. Laura Corradi, Abdullah Öcalan’ın hem cezaevinden önceki çalışmalarında hem de çeyrek asrı aşan tecrit koşullarında kaleme aldığı metinlerde, kadın özgürlüğünü toplumsal çözümlemenin merkezine yerleştirdiğini söyledi. Öcalan’ın bu metinlerle kadın köleleştirilmesinin tarihsel kökenlerini açığa çıkararak devrimci sürecin başlangıcına kadın özgürlüğünü koyan bir yaklaşım geliştirdiğini vurgulayan Corradi, bu tutumun kadın sorununu ertelenebilir bir başlık olmaktan çıkarıp tüm toplumsal özgürlük mücadelelerinin belirleyici zemini haline getirdiğini ifade etti.
Savaşlarda kadına şiddet artar
25 Kasım’ı değerlendiren Corradi, kadınlara yönelik şiddet konusunda daha fazla farkındalık oluştuğunu ancak kadınlara yönelik şiddetin dozunun çok fazla değişmediğini söyledi.
Corradi, “Hala çok fazla şiddet var. Aile içi şiddet, cinsel şiddet, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet. Yanı sıra savaş ortamlarında da kadınlara yönelik şiddet her zaman artar. Tüm şiddet türleri artar, ancak özellikle kadınlara yönelik şiddet artar. Savaşlar sırasında kadınlara tecavüz edilir. Şiddete karşı tolerans eşiği çok düşer. Kadınlar daha az kaynağa erişebilirler, çünkü kaynaklar orduya, militarizme, silahlara aktarılır. Ve doğa feda edilir. Dolayısıyla daha fazla militarizm, daha fazla savaş demek; daha fazla ekolojik yıkım, daha az gıda, daha az sağlık ve kadınlara yönelik daha fazla şiddet demektir. Bu olguların hepsi birbiriyle ilişkilidir” ifadelerinde bulundu.
Öcalan tarihi katkı sunuyor
Savaşların, kadına, çocuğa ve doğaya yönelik şiddet temelinde Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü paradigmasını değerlendiren Corradi, şunları söyledi: “Çoğu devrimci, kadın özgürlüğünü devrimci sürecin sonunda konumlandırırken, Abdullah Öcalan kadın özgürlüğünü devrimci sürecin başlangıcına yerleştirir. Pek çok devrim, önce sınıf tahakkümünü ya da ırksal tahakkümü değiştireceklerini, daha sonra toplumsal cinsiyet meseleleriyle ilgileneceklerini söylemiştir. Ve Abdullah Öcalan, tarihe bakarak, tüm diğer sorunlar çözülürken, çözülmesi gereken ilk meselenin kadın meselesi olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Ve hapishaneden, kadın özgürlüğüne ve toplumun özgürlüğüne ulaşmanın ancak kadın özgürlüğüyle mümkün olduğunu ortaya koyan böylesine sofistike bir analiz ve politik teori düzeyine ulaşabilmiş olması gerçekten dikkat çekicidir. Dolayısıyla feminist teori bağlamında çok önemli bir katkı sunmuştur ve bunun için kendisine teşekkür etmemiz gerekir.”
Kolektif bir kadın ruhu
Kürt kadınların, dünya çapındaki feminist harekette öncü konumda olduğunu ifade eden Corradi, “Öz savunma dediğimizde, Kürt kadın hareketine göre bu yalnızca DAİŞ’e karşı öz savunma ya da askeri saldırılara karşı öz savunma değildir. Öz savunmayı aynı zamanda kadınların kendilerini korumak için geliştirdiği kolektif bir kadın ruhu olarak görürler. Bu da son derece hayati, son derece önemlidir. Rojava’daki Jinwar köyünü hatırlıyorum; kadınların tek başlarına yaşayabilme imkanına sahip olduğu o yeri… Bence tüm bu gelişim, Abdullah Öcalan’ın kadınlara verdiği büyük güçten de kaynaklanıyor. Feminist teori çerçevesinde, Kürt kadın hareketinin geliştirdiği bu kavramlar, bizim rehberliğimizin bir parçası haline gelmeli; kadın hareketleri içinde yaşadığımız tüm çelişkiler ve sorunlarla başa çıkma kapasitemizin de bir parçası olmalıdır” diye anlattı.
Jineoloji iyi hissettiriyor
Jineoloji’ye dair de konuşan Corradi, “Jineoloji üzerine ne kadar çok çalışırsam, ne kadar çok anlamaya çalışırsam, kendimi o kadar iyi hissediyorum. Çünkü Jineoloji, tarihi yeniden yazma, tıbbı yeniden yazma, kültürü yeniden yazma, liderliği ve bilimleri yeniden yazma olanağı sunuyor. Üniversitede toplumsal cinsiyet ile bilim arasındaki ilişki üzerine ders veriyorum ve sınıfımın yarısı bitirme tezlerini jineoloji üzerine yapmak istedi; çünkü jineoloji kavramının radikalliğini anladılar. Dolayısıyla jineoloji, küresel feminist harekete katkı sunuyor; çünkü jineoloji sömürgecilikten arındırıcı bir pratiktir. Jineoloji aynı zamanda patriyarkadan arındırıcı bir pratiktir ve üretim ile yeniden üretimin ekolojik bir pratiğidir. Bu nedenle çok büyük bir katkıdır ve bence küresel feminist hareketin büyük kısmı Kürt hareketinden ve jineolojiden büyük bir ilham almıştır” dedi.
Sınırlarımızın dışına çıkmalıyız
Son olarak, ‘İnsanlarla paylaşacak çok şeyimiz var ve aktivizm ya da militanlık alanlarımızın, feminist gruplarımızın dışına çıkmamız gerekiyor’ diyen Prof. Laura Corradi, “Statü, etnisite, sınıf fark etmeksizin iş birliği yapmamız gerekiyor. Kesişimsel bir şekilde iş birliği yapmamız ve ittifaklar kurmamız gerekiyor. İttifaklar olmadan hiçbir yere varamayız” diye konuştu.
HABER MERKEZİ









