• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

Kim barıştan yana kim değil?

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
10 Ağustos 2019
Kategori: Manşet, Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Baskın Hoca’nın deyimiyle, Mahşerin 4 Atlısı Türkiye’yi yeniden sırat köprüsüne sürüklüyor.

Türkiye’de 1984’ten bu yana devam eden fiili bir savaş durumu var. Adını koymak gerekiyorsa, bu Kürt Savaşı.

Bu sadece Türk milliyetçiliğinin değil, Arap ve Fars milliyetçiliğinin de Kürt halkının evrensel hukuk içinde tanınmasına karşı yürütülen haksız bir savaş.

Geçmişte birbiri ile yiyişen bu milliyetçilikler, Kürt mevzusu gündeme geldiğinde bir araya gelmiştir tarih boyunca.

Komşusunun Kürdüne de ancak komşuyu taciz edecek düzeyde, ama asla bunun ötesine geçmesine izin vermez. Bir bölüm özgürlüğe yaklaştığında hemen mahşerin 4 atlısı gibi birleşiverirler.

Türkiye’de dönem dönem yükselen sözde liberal dönemlerdeki farklı yaklaşımlar ise, daha çok yayılma hırsları ile bağlantılıdır.

Örneğin, hemen Körfez Savaşı öncesi Özal’ın iştahı kabarmıştı, bir parça kapabilir miyiz bizim yükselen sermaye için diye. Aslında Erdoğan’ın yaklaşımları da, büyüyen Türkiye kapitalizminin bölgeye yönelik iştahı ile bağlantılı idi. Irak’tan kopmaması koşulu ile Irak Kürt Federe devletine yönelik aşklarının maddi zemini de bu.

Hatta, “federasyon”dan bile bahsetmişti de lafı ağzına tıkılmıştı.

Ne olur olmaz, bu adam bizi bu savaşa sürükler, statüko altüst olur diye.

Bizim milliyetçiliğin içinde bir derttir, Misak-ı Milli sınırları içinde gördükleri Musul’u kaptırdıkları için.

Bir parça Lozan’da Türkiye’ye bırakıldı. Ama niçin? Bir defa kendilerinin başı Suriye ve Irak’ta ayaklanmalar nedeniyle yeterince dertteydi.

İkinci olarak da, nasıl Filistin’i, Hindistan’ı, Kıbrıs’ı terk ederken, peşlerinde hala açık yanan yaralar bıraktılarsa, bir ulus devlet olma peşinde olan Türkiye’nin de başına 90 küsur yıldır çözümsüz kalan bir Kürt sorunu hediye etmişlerdi.

Cumhuriyetin çelik çekirdeği için Kürt sorunu bir “beka” sorunudur.

Menderes’ten başlayıp bugüne kadar gelen sözde liberal siyasetler Kürt sorununda, biraz da Kürt oylarına ihtiyaçları olduğu için sınırlı açılımlar yapsalar, çelik çekirdek her zaman homurdanmış ve tavrını koymuştur.

Az siyasetçi çalmadı Kürdistan İşçi Partisi Başkanı’nın kapısını. Özal çaldı, arkasından Demirel, arkasından Erbakan, arkasından Erdoğan.

Hatta kısmi adımlar da atıldı.

Ama her defasında, çelik çekirdeğin vetosu ile karşılaştılar.

Ve bunu kabullendiler. Buna rağmen bedel de ödediler.

Özal, barış sürecinin geliştiği bir süreçte ölüverdi. Ve yangın her yanı sarıverdi. Bir anda barış hemen elimizin altında derken, korkunç bir kirli savaş yaşandı, liberal/ sosyal demokrat bir hükümetin yönetimin başta olduğu bir dönemde.

Kürdistan İşçi Partisi her zaman barış çağrılarına yanıt verdi. Taleplerinde kendi kaderini talep hakkını bir yana koydu.

Barış konusunda ciddi olduklarını göstermek için, İmralı’dan önderlerinin çağrısı üzerine, kimi gerillalar sınırdan silahsız girerek teslim oldular. Avrupa’dan hareketin temsilcileri gelip teslim oldular. Hatta sınırda subaylar tarafından, eşit statüde saygıyla karşılandılar. Hepsi zindana kondu, yıllarını orada geçirdiler. Hatta unutulanlar oldu.

Erdoğan döneminde birinci barış süreci, sınırdan geçip teslim olan gerillaları Kürt halkı coşkuyla karşılaması bahane edilerek çökertildi.

İkinci barış süreci ise, bizzat başbakanın taraf olduğu Dolmabahçe Mutabakatı sağlandıktan sonra çökertildi.

Erdoğan’ın başkanlığını çelik çekirdeğin onaylaması, ancak masayı devirdikten sonra mümkün oldu.

Bunu en iyi KİP başkanı bilir. Kaç başbakan geçti elinden! Kaç başbakandan mesaj aldı, hadi barışalım diye. Onlara Başkan’ın yanıtı şu olmuştu. “İyi tamam hoş da, devlet ne diyor?”

Devlet ise hala Osmanlı sendromundan muzdarip. “Özerklik verdik, ama verdiklerimizin hepsi elimizden gitti. Şimdi bunlara verirsek, burası da gider!”

Barış için önce devletin bu sendromu aşması gerek. Ama 35 yıldır devam eden bir savaşın sebep olduğu kayıpların güçlendirdiği özellikle savaşa Karadeniz, Anadolu çocukları yollandığı için ciddiye alınması gereken güçlü bir şovenizm de var. Karşı tarafın kayıplarının yarattığı travma ve acı ise kimsenin umurunda değil. Belki de ikinci sınıf yurttaş statüsünde oldukları için.

Aslında TC’nin 72 yıllık yakın müttefiki olan ABD’nin de sözde liberal politikacılara da tavsiyesi de her zaman bu doğrultuda olmuştur: “Bir şeyler yapın”. 1965 yılında “acemi” bir politikacı olan Demirel, MGK’da saf saf bu tavsiyeyi dile getirince, zılgıtı yemiş, bir daha bu bahsi açmamıştı. DP devrinde ilk kez Kürtler adam yerine koyulduğunda, 33 kurşun soruşturması yapıldığında, bir süre sonra Çankaya’nın Bayar’ı, Dersim faili Bayar, 1959 yılında ilk toplu Kürt aydınları tevkifatının düğmesine basmış, “özgürlükçü” 27 Mayıs cuntası da bunu sürdürmüş, İnönü koalisyon hükümetine devretmişti.

ABD akademik eğitiminden geçen Bayan Çiller de, “İspanya’nın özerklik alternatifi de bir çıkış olabilir” demez mi, “acemilik” döneminde. Dersini anında almıştı çatık kaşlı paşalardan.

Ecevit de, “ABD, bize teslim etti ama niye biz de anlamadık” diyecekti. İdam edilmeme koşuluyla! Artık “acemilik” tanımlamasını hak kazandıracak yaşı çoktan geçmişti. Yahu, adamla “oturun uzlaşın anlaşın!” demek istemiş, bir yandan Filistin’de bir çözüm sağlamağa çalışırken. Ama ne İsrail zabitlerinin ne bizim zabitlerin kapasitesi bu mesajı almaya müsait değildi! (Şimdi zabit de kalmadı, bahane göstermek için. Asıl mesele sivil ya da asker, kafa mevzuu!)

Erdoğan da “acemilik” döneminde, aydınların barış çağrısına uyup, Diyarbakır’a gidecekti, boş bir alana seslenip.

Şimdi, İmralı’dan yine bir barış mümkün çağrısı geldi. Umut ederim bu kere yanıt bulur diyeceğim, barış çağrısına katılacağım ama…

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Neler oluyor?

Darbe mekaniği ve papatya falı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

22 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çıkışı, 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın yaptığı Asrın Çağrısı, 12 Mayıs’ta PKK’nin fesih kararını...

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

 İsrail’in İran’a saldırısı ve olası demokratik fay hatları

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Ortadoğu, yüzyılı aşkın bir süredir jeopolitik çatışmaların, etnik-dinsel gerilimlerin, otoriter rejimlerin, tekçi ulus devletlerin merkezinde yer almaktadır. Bu çalkantılı coğrafyada...

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

‘Vatan savunması’ ve Üçüncü Yol

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Savaşta vatan savunması, eğer "tasada ve kıvançta" kendisini bir "millet" olarak gören ve bu milletin geleceğinden,  özgürlük, eşitlik ve refah...

Judenrat Zanyarlar, ‘Hür’ ‘devletçi’ler ve faşizmin ‘Sözcü’leri

Judenrat Zanyarlar, ‘Hür’ ‘devletçi’ler ve faşizmin ‘Sözcü’leri

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Süreç ilerledikçe birbirine karşıt gibi görünen eğilimlerin nasıl birbirini besleyen bir madalyonun iki yüzü oldukları ortaya çıktı. Yılmaz Özdil ile...

Köyden kente işçi göçü

Bitlis’te beş minarenin yerini HES’ler alıyor

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Bitlis’in dağlarında yankılanan su sesleri, rüzgârla dans eden ağaçların fısıltısı, balın kokusu, ceviz ağacının gölgesi, yüzyıllardır burada yaşayanların hikâyesidir. Fakat...

Bakur’da Demokratik Konfederalizmin gerilimi: İçsel dinamikler, devlet stratejisi ve yeniden inşa imkânı

Bakur’da Demokratik Konfederalizmin gerilimi: İçsel dinamikler, devlet stratejisi ve yeniden inşa imkânı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Bugün, demokratik modernitenin Bakur’daki yolculuğu yeni bir eşiğe dayanmıştır. Bu eşik, ne topyekûn bir yıkımı ne de ideal bir başarıyı...

Sonraki Haber

Sevr Antlaşması’nın Kürdistan maddesi-Şaban İba

SON HABERLER

Neler oluyor?

Darbe mekaniği ve papatya falı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

 İsrail’in İran’a saldırısı ve olası demokratik fay hatları

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Judenrat Zanyarlar, ‘Hür’ ‘devletçi’ler ve faşizmin ‘Sözcü’leri

Judenrat Zanyarlar, ‘Hür’ ‘devletçi’ler ve faşizmin ‘Sözcü’leri

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

‘Vatan savunması’ ve Üçüncü Yol

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Köyden kente işçi göçü

Bitlis’te beş minarenin yerini HES’ler alıyor

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Bakur’da Demokratik Konfederalizmin gerilimi: İçsel dinamikler, devlet stratejisi ve yeniden inşa imkânı

Bakur’da Demokratik Konfederalizmin gerilimi: İçsel dinamikler, devlet stratejisi ve yeniden inşa imkânı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Netanyahu’dan Hamaney’e yine suikast tehdidi

Netanyahu’dan Hamaney’e yine suikast tehdidi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır