CHP, Kürt sorununda topa girmeye mi karar verdi? Bazı gelişmeler bunu düşündürür gibi.
Bir süre önce Kemal Kılıçdaroğlu, “Kürt sorununu biz çözeriz” iddiasıyla çıkış yapmış, CHP’nin -epeydir çekmecelerinde bekleyen- çözüm raporunu güncellediklerini ve yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını duyurmuştu.
Lakin, ‘ses var ama görüntü yok’ durumu değişmiş değil henüz! Kamuoyu, ‘arıza’nın giderilmesini bekliyor hala, deyip geçelim.
Fakat bu arada, görüntü de geldi gitti bir süre. CHP, daha önce duyurulmuş olan, “Uluslararası Suriye Konferansı: Suriye’de barışa açılan kapı” toplantısını İstanbul’da gerçekleştirdi. Beklenen oldu demek lazım; çünkü bu kez görüntü vardı biraz da, ama ses hiç yoktu! Anlaşıldı ki, arıza devam ediyordu.
Abartıyor muyuz? Haksızlık mı ediyoruz? Hiç de değil.
Suriye ve barış kelimelerinin yan yana getirildiği her yerde, adaletin, onurun ve hakkaniyetin safında konuşulacaksa eğer, o iki kelimenin yanına Kürtleri de ekleme tutarlılığını ve cesaretini gösterebilmesi gerekir. Öncesine ve sonrasına hangi halkı, inancı ve kültürü eklemek istiyorsan ekle tabii gönül ferahlığıyla. Hepsi geçsin ‘barış kapısı’ndan. Haklarıdır.
Ama daha en baştan, PYD/YPG’ye DAİŞ’ci, Nusracı, vb. cihatçı faşist çeteler sürüsü muamelesi yaparsan, terörist yaftası yapıştırıp konferansa katılmama ambargosu koyarsan, barış adına gerçeğe sadık bir ses çıkaramazsın. Umduğun görüntüyü de kurtaramazsın o zaman, gelip gider en fazlasından.
Soralım mesela CHP’ye. Konferansın sonuç bildirgesinde bir kaç yerde atıf yapılan “Suriye toplumunun bileşenleri”, “Suriye toplumunun meşru aktörleri” denilenler arasında Kuzey ve Doğu Suriye Federasyonu ve dolayısıyla Kürtler neden yoktur?
DAİŞ belasına karşı en amansız direnişi ve savaşı verip, on binlerce can pahasına cihatçı faşist çetelerin yenilgilerinin yolunu açanlar onlar değil mi? Hakkaniyetin kırıntısı nerede CHP’de?
Suriye’nin bütünlüğü içinde, halkların iradesine dayalı demokratik federasyon temelinde çözümü en baştan beri kararlılıkla savunanlar onlar değil mi? Adaletin kırıntısı nerede CHP’de?
Suriye için onurlu ve adil, yani gerçek bir barış çözümü projesi ve yol haritası onların dışında kimin var?
Baas despotizminin sürdürücüsü Esad’ın mı?
İran mollalarının beslemesi Haşdi Şabi’nin mi?
Türkiye diktatörü Erdoğan rejiminin kuklası ÖSO denilen yağmacı katil sürülerinin mi? Suriye’nin “yerli ve milli”leri bunlar mı, CHP için?
Gerçeğe sadakatin kırıntısı nerede CHP’de?
Kürtlerin şimdiye kadar hiç bir hayrını görmedikleri gibi, tersine, uğradıkları zulmün ve soykırımların örtüsü yapılan “Yurtta sulh dünyada sulh” gibi yüz yıllık demagoji ezberlerini konferansta barış siyaseti ve diplomasisi adına tekrarlamak kolaydır.
Keza, Kılıçdaroğlu’nun alışkanlık haline getirdiği gibi, komünist şair Nazım Hikmet’i meze yaparak “Davet” şiirlerini kürsüden okumak da.
Lakin, köprünün altından çok sular akmıştır ve ne yurtta ne dünya da bunlara inanan kim kalmıştır, o da başka mesele.
Suriye’de barış kapısı açmaya soyunan CHP, önce zor olanı yapsın. Kendi ülkesinde/evinde devşirilen kapı gibi savaş siyasetine maymuncuk anahtarı rolü oynamayı bıraksın.
Meclise getirilen sınır ötesi askeri harekat tezkerelerinin altına, her defasında imzasını basmaktan imtina etsin mesela.
Ya da mesela, Afrin’in, Cerablus’un, El Bab’ın, yani Suriye topraklarının TSK tarafından işgal edilmesini onaylamaktan, savunmaktan, toplumda meşrulaştırmaktan da vazgeçsin.
Varsa eğer barış adına gerçek bir muradı, konferansla elde edeceği kırıntılardan bin kat daha fazlasını kazandırır Türkiye ve Suriye halklarına.
Hakikat, CHP’yi buna davet ediyor.
O kapıdan geçmek kolay değil ama…