AKP-MHP iktidarı milliyetçilik zehri ile tam bir kızıl elma koalisyonunu arkasına alarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıyı başlattı. Hedefi belli: Kürtlerin kazanımlarını yok etmek ve Federal Kürdistan Bölgesi’ni tamamıyla ablukaya almak. Nihai olarak Federal Kürdistan Bölgesi’ni de ortadan kaldırmaktır. Tüm olanaklarını bunun için seferber etmiş durumda.
Ancak unuttuğu bir şey var. Rüzgar eken fırtına biçer. Türk milliyetçiliği üzerinden Kürtlere karşı savaşı harlamak karşıda da aynı duyguları tetikler. Nitekim solcusu, milliyetçisi, liberali, dindarı bil cümle Kürt halkı da Türk milliyetçi koalisyonuna karşı birleşti. Elbette bu sadece Kuzey ve Doğu Suriye saldırısıyla gelişen bir durum değildir. Bir sürecin birikimi. AKP-MHP iktidarının son yıllardaki uygulamaları ve bu uygulamalara karşı her seferinde muhalefetin destek vermesidir. Nicel birikimlerin artık nitel değişimlere ebelik ettiği bir süreçteyiz. Buradaki temel nitel değişim Kürtlerin kahır ekseriyeti artık Türk devletinin ne içerde ne dışarda Kürtlere hiçbir yaşam hakkı tanımadığı kanaati.
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırının Kürtleri birleştirmesi bundan kaynaklıdır. Kızıl Elma koalisyonu Türklerde milliyetçilik geliştirdiği oranda Kürtlerde de ulusal bilinç ve birliği tetikledi, tetikliyor. Bu süreç Türk ve Kürt halkları arasında birlikte yaşama umudunun son kırıntılarını da hallaç pamuğu gibi atacaktır. Ayrışmanın doğuracağı sonuçlar asla Kuzey Suriye ya da başka bir yerde bir kısım toprağı kontrol etmek gibi sonuçlar doğurmayacaktır. Bunu bekleyenler büyük yanılgı içindedir. Son birkaç yıldır sonuçları on yıllarca hatta yüz yıllarca sürecek düşmanlığın tohumları atılıyor. Kuzey ve Doğu Suriye saldırısı bunun son raddesine işarettir.
Türk milliyetçi koalisyonu kısa sürede bazı Kürt şehirlerini ele geçirerek Kürtlerin kazanımlarını yok etmek ve bunu stabil hale getirmeyi düşünmüş olabilir. Bunu ne kadar yapıp yapmayacağını zaman gösterecektir. Ancak kesin olan bir şey var, sahada ne olursa olsun Kürt ve Türk halkları arasında ekilen nefret tohumları bitmeyen bir savaşın başlangıcı olacaktır. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırı Kürtlerde ulusal bilinci ve birliği tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar güçlendirdi ve daha da güçlendirecektir. Milliyetçilik üzerinden Türk birliği güçlendirmeye çalışanlar bilmeli ki Kürtlerde de aynı milliyetçiliği çoktan tetiklediler. Her adımları korktuklarını başlarına getirmekten başka sonuç vermeyecektir. Karabasan olarak gördükleri Kürt varlığı ve birliğini daha fazla karşılarında bulacaklardır.
Kürdistan’ın dört parçası başta olmak üzere Kürtler yaşadıkları her yerde ayağa kalkmış durumda. Kürtler, solcusundan sağcısına, liberalinden, demokratına tüm siyasi partileriyle, Sünnisinden, Alevisine, Ezidisinden muhafazakarına tüm inançlarıyla, siyasetçisinden, sanatçısına, esnafından işçisine, aydınından yazarına kadar tüm toplumsal yapılarıyla bu saldırganlığa karşı durdu. Kürdistan tarihinin ender anlarında yaşadığı dönemlerden birini yaşıyoruz. Bir halkın ulusal bilinci ve birliği savaşa, yıkıma ve katliamlara karşı kendini savunarak gelişiyor ve güçleniyor. Bu bir halkın ulusal bilinç ve birliğinin acılarla harmanlanarak yükselişidir. Hiçbir güç bu iradeyi engellemeye ya da tersine çevirmeye muktedir değildir. Türk milliyetçiliği Pandora’nın Kutusu’nu açmıştır. Bu savaş ne kadar sürerse sürsün, yıkımı ne kadar büyük olursa olsun kazananı Kürt halkı olacaktır.
Kürt halkının haklı mücadelesi ulusal bilinç ve birlik etrafında güçlendikçe dünya insanlık ailesinden de aynı oranda destek ve dayanışma görecektir. Bu savaşta şimdiye kadar Türkiye’nin yanında yer alan bir güç yoktur. Kızıl Elmacı koalisyonun verdiği tüm tavizlere ve savurduğu tehditlere rağmen saldırı devletler düzeyinde dahi işgal olarak tanımlanmış ve kınanmıştır. Yüz yıldır Kürtlere karşı yürütülen imha ve inkar politikasında bu düzeyde yalnız kalmıştır. Buna karşı dünya kamuoyu ve ilerici insanlık vicdanı, Kürt halkının yanında yer aldı. Saldırı başladığından itibaren dünyanın neresinde olursa olsun insanlık ailesi Kürt halkının ve haklı mücadelesinin yanında olduğunu yüksek sesle ifade etmiştir. Halkların desteği kirli çıkar pazarlıklarına rağmen devletlerin de saldırganlığa karşı tutum almasını sağlamıştır.
Bu savaşın Kürt halkı açısından yeni bir dönem ve süreci başlattığı kesindir. Kürt ulusal bilinci ve birliği geri döndürülemez bir aşamaya erişmiştir. Bundan sonrası bir süreç olarak devam edecektir. Kayıpları olabilir, yenilgileri ve yengileri olabilir. Ancak önemli olan bu sürecin duraksamasına izin vermemektir. Birlik ve dayanışma ruhu pratiğe dönüştükçe var olan kazanımları korumak bir yana daha büyük zaferlerin kapısı aralanacaktır. Burada en büyük görev de Kürt siyasi parti ve yapıları, aydın, entelektüel, sanatçı ve öncü insanların omuzundadır. Kürt halkı kendisine dayatılan imha ve inkara karşı tavrını ortaya koymuştur. İlerici ve demokratik insanlık ailesi de bu tavrı desteklediğini ve Kürt halkının yanında olduğunu deklare etmiştir. Gerisi Kürt siyasal öncülüğünün geçmiş bagajlara takılmadan açığa çıkan ulusal bilinç ve birlikteliği güçlendirmesine kalıyor. Kürt siyasal yapıları, bu öncülüğü layıkıyla yapabilecek gerekli siyasal, toplumsal, entelektüel, kültürel ve örgütsel bilgi, birikim, deneyim ve sağduyuya fazlasıyla sahiptir.
Federal Kürdistan Bölgesi hükümeti ve siyasi partileri, Rojhilat siyasi partileri ve Bakur Kürdistani İttifakı’nın Rojava’yı sahiplenişi bunun en önemli nişanesidir. Ulusal bilinç ve birlik temelinde bu ortaklık gecikmeden layıkıyla pratiğe geçerse Kürt halkının zaferi her zamankinden daha yakındır.