Yaşadığımız yüzyıldan Truva Atı’nı hepimiz biliriz. Elektronik cihazlara trojen virüsü bulaştı mı iflah olmaz genelde cihazın tüm donanımları, programları. Kurtuluşu hızla farkına varmak ve devre dışı bırakmaktır virüsü.
Truva Atı; Mitolojideki öyküsünden alır korku yaratan gücünü. Truva Atı’nın efsanesi antik Yunan destanlarından “İlyada” eserinde Homeros tarafından aktarılır. Eserde Yunanlar, Truva şehrine uzun süren bir kuşatma ile giremeyince, Odysseus’un aklına büyük bir tahta at yapılarak şehre girilmesi fikri gelir. Bu ahşap atın içine askerler gizlice saklanacaktır. Yunan ordusu geri çekilir gibi yaparak sahilden ayrılır. Truvalılar büyük bir zafer kazanmış gibi hissederek, yapılan bu dev ahşap atı şehre getirip zaferin bir sembolü olarak kabul ettiler. Gece yarısı, Truvalılar uyurken, Yunan askerleri Truva Atı’nın içinden çıkar ve şehri içeriden fetheder. Bu, Truva Savaşı’nın sonunu getirdi. Şehir Yunanlar tarafından ele geçirildi.
Truva Atı ile içerden ele geçirme o gün bu gündür yaşamımızın her aşamasında bizleri kuşatmayı sürdürüyor. Yaşama el koyma hayalleri ile yanıp tutuşan yeni yüzyılın işbirlikçilerinin yöntemleri fonlarla ele geçirme, yandaş “ bilimsel” görüş ve raporlarla destekleme, “stk” görünümlü sermaye araçlarını kullanma, sponsor olma, etkin ve yetkin görünümlü kişileri satın alma olarak sürüp gitmekte. Bu çabalar daha da ileri taşınarak “yasallaştırma”, şirketlerin “yasal/resmi” kurumlara dönüştürme olarak Türkiye’de öğrenilmiş uyanıklık olarak sürmekte. TOKİ gibi, SUEN gibi, MUÇEP (4 Nisan 2014’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Türkiye Çevre Vakfı ve Muğla Valiliği’nin Muğla’ya Hizmet Vakfı olarak kurulan) son kimliği ile Kıyı Yönetim ve Çevre Koruma A. Ş.
Birkaç tane daha yazıp bırakacağım bu yardımsever foncu, sponsor kuruluş örneklerini. 2000 li yıllarda suyun metalaştırılması süreci dünya genelinde başladığında daha bir yakından farkına vardık kendilerinin. Dünya Su Konseyi (WWC/DSK): Küresel ölçekte suyun yönetimi için oluşturulan ilk yapı olan IWRA kurucu kurumlarının başında gelmekte. IWRA 110 ülkeden 1400 civarında şirket, kurum ve birey statüsünde üyeye sahiptir. Konseyin Türkiye’den de 40’a yakın üyesi var. Bu üyeler arasında DSİ, İSKİ, GAP gibi kamu kurumları, Su Vakfı gibi vakıflar ve su alanında faaliyet gösteren inşaat şirketleri var aralarında. DSK‘nin (WWC içinde), Suez, Vivendi, Behtcel ve RWE gibi dev su şirketleri ile birlikte 300‘e yakın örgüt ve çok sayıda STK yer almakta. Tanımışsınızdır pek çoğunu.
Niye durup dururken Truva Atı’nı gündeme taşıdım diye düşünebilirsiniz.
Muğla Su İnisiyatifi’nintoplantısında bu hafta Truva atlarını konuştuk. Bir gündemimiz oydu. Kıyı yönetimi ve çevre koruma A.Ş ile dertli olan Muğla ilinde yapılan son toplantıda Truva atlarını konuştuk. Toplantıya katılan arkadaşlarımız Truva atları konusunda farklı tanıklıkları ile görüşlerini paylaştı. Sponsorlar, foncular akılları karıştırmaya devam ediyorlar. Tabii bizlerin aklı karışırken onlar yapacakları işi kabul edilmeye doğru taşımış oluyor.
Üç örnekle Truva atlarını izlemeyi, yaşamı, yaşam alanlarını, yaşam varlıklarını (doğal ve kültürel) korumak için Truva atlarını da kapitalist sistemin önemli bir işleyişi aracı olduğunu unutmamayı, onlara karşı da yaşamı korumak için mücadele etmenin hepimizin sorumluluğu olduğunun altını çizmek istedim.
Bu haftadan itibaren iklim yasası Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine geliyor. Ekoloji politik mücadele verenler, siyasi partiler, örgütler, dernekler, sendikalar bu sermaye piyasası işleyiş mekanizmasının “yasalaştırıl”maması için var gücü ile çabalıyor. Yasal olarak kurulacak karbon piyasası bir kurulu özel sektör temsilcileri ve danışmanlardan oluşmakta. TOBB tarafından yönetilecek. Kurul emisyon izni verecek, tahsilat ihracı yapacak. Akademik çalışmalar yürütecek, daha önce suyun metalaştırılması için kurulan SUEN gibi bir enstitü kurulacak. Araştırma yapacak enstitü uluslararası finans akışları düzenleyecek, Türkiye Yeşil taksonometrisi kurulacak, temiz teknoloji kullanımları teşvik edilecek, kurulacak emisyon ticaret sistemi le piyasa temelli bir mekanizma ile yaşam alanları STK’lar ve “bilimsel” yöntemlerle ele geçirilecek.
Bu hafta yapılacak diğer Truva saldırısı ile algı yönetimi 10-11 Nisan’da Çanakkale’de yapılacak Su Zirvesi’nde. Zirve Kolin Otel’de yapılacak madenlerle ele geçirilen, gasp edilemeye çalışılan da dağlarının suyunu konuşacaklar. Zirve Çanakkale Su Zirvesi olarak anılıyor. Çanakkale Valiliği, ÇOMÜ, DSİ, İl Tarım ve Müdürlüğü gibi kamu kurumlarının organize ettiği, ÇASİAD, Teknopark, Gemar gibi kurumların da içinde yer alıyor. Kazdağları Ekoloji Platformu -bu zirvede, Çanakkale’nin su varlıklarının korunması ve su varlıklarımıza yönelik altın madenciliği gibi tehditlerin ortaya konulmasını beklenirken ne yazık ki, son günlerde zirvenin web sitesinde sponsorların TÜMAD, TÜPRAG gibi altın şirketleri ve OREKS gibi kurşun şirket de eklenmiştir… Suyumuzu korumak, sulara el koyan, kirleten maden şirketlerine mi kalmıştır? Bunca kamu kurumu, maden şirketlerinin kirli parası olmadan bir zirveyi kendi maddi olanaklarla gerçekleştiremez miydi? Kazdağları Ekoloji Platformu olarak bu durumu protesto ediyoruz.- diye duyurdu ve tüm Çanakkale Halkı’nı suyuna sahip çıkmaya zirveyi protesto etmeye çağırdı. Çanakkale Belediyesi 9 Nisan’da son anda etkinlikten çekildiğini açıkladı.
Son örnek önümüzdeki ay Köyceğiz’de “Deniz ve Kıyıların Korunması Konusunda Kilit Paydaşların Hukuki Kapasitelerinin Güçlendirilmesi” projemiz kapsamında 17-18 Mayıs 2025 tarihlerinde Köyceğiz, Muğla’da düzenlenecek atölye çalışması ve kamp duyurusundan. Bu çalışma Deniz ve Kıyıların Korunması Konusunda Kilit Paydaşların Hukuki Kapasitelerinin Güçlendirilmesi”ni amaçlıyor. The Conservation Collective ve Sivil Toplum için Destek Vakfı işbirliğiyle Turquoise Coast Environment Fund – Turkey (TCEF)’in finansal desteği le gerçekleşecek.
Sponsorlu, fonlu desteklerin sermaye gaspına verdikleri, verecekleri destekleri alaşağı etmek üzere, kalın sağlıcakla…