Devlet Bahçeli’nin başlattığı sürecin adını ne koyarsak koyalım (biz çözüm süreci olarak ele alalım) konusunda hala iktidar tarafından kamuoyuna bir şey sunulmadı. Bu belirsizlik güven ortamının da ortadan kalkmasına neden olacak gibi gözüküyor. Meclis 70 günlük bir tatile girdi. Ülke hem içte ve hem dışta ateş çemberindeyken meclisin bu tatili kısa tutması gerekirdi. Mecliste görev yapan milletvekilleri bu tatile hep beraber ‘’bu uzun tatili yapmamamız gerekir’’ diyerek ülkenin sorunlarını çözmeye odaklanmalıydı. En önemli konu olan anayasa değişikliği için meclisteki çalışmalar için yoğun bir çalışma ortamı yaratılmalıydı.
DEM parti anayasa değişikliği konusunda kilit parti durumunda ama diğer partilerin de anayasa komisyonunda yer almaları ve destek vermeleri önemlidir. Cumhur ittifakı Kürtleri yanına çekerek iktidarda kalma düşüncesinden vazgeçmelidir, artık Kürtleri kandıramazsınız. ‘’Anayasa değişikliği olumlu veya olumsuz sonuçlanırsa erken seçimi de beraberinde getirecek’’ diye düşünenler çoğunlukta. Anayasa komisyonu, süreç komisyonu ve komisyon üyelerinin alacağı kararlarda çoğunluk iktidarda olursa komisyonun anlamı ne? Elli bir kişilik komisyonda Cumhur İttifakının yirmi beş üyesi bulunuyor. HÜDA-PAR ve BBP hariç. En önemli maddelerden biri Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için tasarlanan madde. Öyle anlaşılıyor ki bu madde bütün olarak engel teşkil ediyor. O zaman direk olarak halka gidilsin oylama yapılsın. Ondan sonra da anayasa taslağı hakkında çalışmalar başlasın. Bunun sonunda barış görüşmeleri, anayasa komisyonunun çalışması daha verimli olur. Beklemeye gerek yok meclis karar alsın ve ilk sandığı halkın önüne koymak için adım atsın. Bakalım ondan sonra komisyonlar ne yapacak? Ona da tanık olacağız.
Suriye’de sıcaklık her haliyle devam ediyor. Dürziler özerkliklerini ilan ettiler. Ama yine de sular durulmuyor. SDG’ye silah bırakın diyenler Kürtlerin kazanımlarını değil de soykırımını isteyenlerdir. Geçici Şam hükümetinin akıl hocasının kimler olduğunu dünya kamuoyu iyi biliyor. ‘’Öfkeli çocuklar’’ şimdi yönetimi ellerine geçirdiler ve katliamlara devam ediyorlar. Türkiye’deki partilerden DEM Parti hariç Şam hükümetinin katliamlarına karşı ses çıkartan oldu mu? Gazze için miting düzenleyenler, Müslümanlık adına miting yaparken insanlık adına bir adım atmaya çekiniyorlar.
İktidar İsrail’i kınarken ticari ilişkilerine devam ediyor. Bu da işin içinde çıkar varsa ne insanlık ne de dini ahlak söz konusu olur anlamına gelir. Ondan dolayıdır ki, SDG’nin izlediği siyasi yol doğru yoldur ama ona engel olmak isteyenler var. SDG yapısının içinde inanç ve etnik oluşum, demokrasi ve özgürlükler bağlamında ileri bir anlayış tarzı var. Körfez savaşından sonra Güney Kürdistan’da yaşananlar zaman aldı, her şey bir anda olmadı ama statü sonunda kabullenildi. Hatta Türkiye’nin ticari anlamda önemli bir partneri olarak yerini aldı. Türkiye’nin, Suriye’deki aşiretler üzerinden ortalığı karıştırması ve Kürt–Arap çatışmasını körüklemesi bölge barışı için engel. Diğer taraftan Rojava temsilcilerinin Fransa’da Macron ile görüşmelerinden de rahatsız Türkiye. Kürtlerin her alanda temaslar kurması ve kazanımlarını büyütmesinden rahatsızlar. İçeride huzuru bulamayan iktidarın, dışarıda huzuru araması ve bulması gerçek dışıdır.
Yaz ve yangın her sene olduğu gibi birlikte ilerliyor. Yaz doğa tahribatını da beraberinde getiriyor. Son senelerde her yaz korkunç yangın olayları yaşanmakta ve her sene çalışan işçiye ihtiyaç duyulan, havadan müdahale için yangın filosunun olmadığı şikâyetleri dile getiriliyor. Bu ülkede imam yetiştirmek daha önemli olduğu için doğa tahrip olmuş, kimsenin umurunda değil. Madenler ve turizm için doğaya akıl almaz zararlar veriliyor. Yakında nefes alacak bir toprağımız kalmayacak. Bir de cumhurbaşkanının her zamanki gibi, suçu kendine değil de kaybettiği belediyelere atması siyasi bir gerçeklik. Ekonomist bir cumhurbaşkanımız var ama ekonomi yerlerde sürünüyor. İtibarda israf olmaz ama susuzluktan iki asker ölür.