İran-İsrail savaşına ilişkin değerlendirmede bulunan Dr. Aso Javaheri, ‘Bu savaşın iki zalim arasındaki bir savaş ve suçluların savaşı olduğunu biliyorlar’ dedi
İsrail ordusu, 13 Haziran Cuma günü sabaha karşı, ABD ile İran arasında gerçekleştirilecek nükleer müzakere toplantısı öncesi “nükleer silah üretimini önleme” iddiasıyla İran’a “Yükselen Aslan Operasyonu” adını verdiği kapsamlı bir askeri saldırı gerçekleştirdi. Saldırının ilk aşamasında, İran’ın merkezindeki Natanz uranyum zenginleştirme tesisi dahil olmak üzere çok sayıda nükleer ve askeri tesis hedef alındı; İsrail’in hava saldırılarında çok sayıda üst düzey yetkili yaşamını yitirdi. Karşılıklı saldırılar hâlâ sürerken, saldırılarda füze, elektrik, petrol ve sanayi tesisleri hedef alındı.
İran da İsrail’e füze fırlatmaya devam ediyor. İsrail acil yardım servisi Kızıl Davut Yıldızı’nın gece saatlerinde açıkladığı verilere göre, Hayfa ve Tel Aviv başta olmak üzere birçok bölgedeki yerleşim yeri, enerji tesisleri ve kamu binalarına füzeler isabet etti.
ABD ve İsrail, İran’a karşı savaş ve çatışma ortamını körükleyen açıklamalarını sürdürürken, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) yaptığı açıklamada, İran ve Rojhilat halklarını her türlü baskı ve katliamcı saldırıya karşı meşru savunma çerçevesinde korumanın görevleri olduğunu belirtti. Yine, “İran’a özgürlüğü getirecek olan halkın demokratik mücadelesi ve ‘Jin, Jiyan, Azadî’ devrimidir” dedi.
Sosyolog ve modern Ortadoğu tarihi araştırmacısı Dr. Aso Javaheri ile siyaset bilimci, Buckinghamshire Üniversitesi’nden Bahar Zama, güncel gelişmeler ekseninde değerlendirmelerde bulundu.
‘Yeni düzen planının parçası’
Her şeyin belirsiz ve koşulların ise çok muğlak olduğunu ifade eden Aso Javaheri, “Bu muğlaklık içinde ancak İsrail’in planının ne güncel ne de sadece İran’ın nükleer programıyla ilgili olduğu açıktır. Bu saldırılar, Ortadoğu için yeni bir düzen planının bir parçasıdır. Bu yüzden Türkiye de geçen yıldan beri tedirginlik içerisinde. Dahası, İran’ın ‘direniş ekseni’ olarak adlandırılan vekil güçlerinin ortadan kaldırılması, İran’a ve onun gücüne önemli zararlar vermiş durumda diyebilirim” dedi.
‘Ortadoğu’yu savaşa sürükleyecek’
Topyekûn Ortadoğu’nun ve ABD’nin savaşa sürüklenme ihtimali olduğunu belirten Aso Javaheri, “İsrail’in saldırı stratejisi, 1968’de Mısır’la yapılan Altı Gün Savaşı’na çok benziyordu. Şu an görevde olan Hamaney, Mısır’ın ikinci cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır gibi değildir; dolayısıyla İran’ın Amerikan üslerini hedef alarak Ortadoğu’nun geri kalanını ve ABD’yi savaşa sürüklemek istemesi ihtimal dışı görünmüyor” dedi.
‘İran savaşı bitirmek istiyor’
Aso Javaheri sözlerine şöyle devam etti: “İlk adımda, güçlerine ilişkin uzun ve agresif tarihsel söylemlerine rağmen, saldırılara yanıt vermekte yavaş kaldılar ve tepkileri de zayıf oldu. Yine de deneyimli komutanlarını kaybetmenin derin acısını yaşarken, İsrail’in saldırılarına karşılık veriyorlar. Ancak İranlı yetkililerin son açıklamaları, ABD ile bir anlaşmaya varmayı ve savaşı bitirmeyi tercih edeceklerini gösteriyor.”
‘Halk, savaşın iki zalim arasında olduğunu biliyor’
Halkın tepkilerine ve tutumlarına ilişkin ise “Çoğu insan bu olay karşısında karmaşık bir tutum ve duyguya sahip” diyen Aso Javaheri, “Ezilenler, azınlık haline getirilen gruplar ve İran İslam Cumhuriyeti tarafından sürekli olarak hedef alınanlar, üst düzey yetkililerin ve komutanların ölüm haberlerini duyduklarında doğal olarak mutlu bir tepki de gösteriyorlar. Fakat aynı zamanda bu savaşın sonuçları konusunda da endişeliler. Özellikle İran-Irak savaşını yaşamış olan orta yaşlı insanların çoğu kaygılı. Bu savaşın iki zalim arasındaki bir savaş ve suçluların savaşı olduğunu biliyorlar. Aslında, yabancı sömürgeci bir ülke olan İsrail’in Hamaney’i devirme ihtimaline sevinmiş olmalarını yargılamak kolay değil. Bunu yapamazsınız. Özellikle idamlara, katliamlara, sürgünlere ve insanların hapsedilmesine tanıklık etmiş ve sosyo-ekonomik krizlerden muzdarip bir halkın gerçekliği varken” ifadelerini kullandı.
‘İran NPT bağlılığını açıklamıştı’
İsrail’in uluslararası hukuka göre işgalci bir güç olarak tanımlandığını hatırlatan siyaset bilimci Bahar Zama ise, “İsrail, uluslararası sınırlara, ulusal egemenliğe ve hatta UNDOF gibi Birleşmiş Milletler barış gücüne bile saygı göstermemektedir. Uluslararası hukuka göre egemen bir ülke olan İran’a, asılsız oryantalizm ve İslamofobi temelinde saldırmak yasadışı ve haksızdır. Hem Cumhurbaşkanı hem de Dini Liderleri de dahil olmak üzere İran yönetimi, İran’ın sadece barışçıl bir nükleer program peşinde olduğunu ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) tamamen bağlı kaldığını resmi olarak açıklamıştı. Bahsedilen NPT çerçevesinde, tüm üye devletlerin egemenliklerine ve ulusal çıkarlarına saygı gösterilmesi gerekir. Dolayısıyla İran’a yönelik her türlü askeri saldırı, uluslararası hukukun ihlali anlamına gelir” dedi.
‘Uluslararası hukukla çelişiyor’
“Bu tür yeni bir saldırganlığın, dünyanın dikkatini Gazze’de yaşanmakta olan zulümden uzaklaştırmayı amaçladığı açıktır” diyen Bahar Zama, “İran artık vekil güçlerle hareket etmiyor; bu doğrudan bir saldırı. Rafael Grossi’nin, İsrail’i İran’ın nükleer tesislerine yönelik herhangi bir saldırıya karşı uyardığını ve bu tesislerin korunmasına yardımcı olmak için İran’a gelmeye hazır olduğunu belirttiğini de hatırlatmakta fayda var. NPT’nin 10. maddesine göre, her ülke kendi ulusal çıkarları ve egemenliği temelinde karar alma hakkına sahiptir. Dolayısıyla bu, daha geniş bağlamda uluslararası hukukla çelişen bir güç politikası vakasıdır” ifadelerini kullandı.
Haber: Melek Avcı / JINNEWS