“Bir günlük isyan-daha azı değil. Emeğin dünyasını egemenlik altında tutan kurumların sefil sözcülerinin denetimi dışında bir gün. Emeğin kendi yasalarını yaptığı ve bunları uygulamaya koyma gücünü elde ettiği bir gün. Emekçi ordusunun birliğinin yarattığı muhteşem gücün, dünyanın tüm halklarının kaderlerini ellerinde tutanlara karşı çevrildiği bir gün.” (AFL-Emek Federasyonu’nun bildirisinden-1885)
***
Tarihte büyük günler, büyük mücadeleler sonucu doğmuştur. Bu, 1 Mayıs için de böyledir. İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve savaşım günü olarak 1 Mayıs; işçi sınıfının emek ve özgürlük eksenli burjuvaziye karşı yürüttüğü kararlı mücadelenin sonucunda doğmuş ve dünya işçi sınıfının mücadele tarihine altın harflerle geçmiştir.
1880’li yıllar, kapitalizmin ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük çocuklar dahil insanların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu.
Burjuvazi sermayesini eşi görülmemiş bir hızla büyütürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir sistem ile karşı karşıyaydılar. Bu durumu her fırsatta dile getiriyorlardı.
1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu 8 saatlik iş günü mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti… ABD’nin Chicago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylemi burjuvazi kanla bastırdı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanların üzerine ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.
Tüm bu saldırı ve bu baskılar, işçilerin ve emekçilerin mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada’da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı. Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu. İşçilerin bu topyekün isyanı, patronları korkuttu ve tepkilerini çekti. Chicago’’da greve çıkan 40 bin işçinin eylemini bastırmak için saldırılar düzenlendi. Patronlar grevi kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Sokak çeteleri bir taraftan işçilere saldırıyor, bir taraftan da grev kırıcılığı yapıyordu. Grevci işçilerle sokak çeteleri arasında çıkan kavga sırasında, polis işçilerin üzerine ateş açtı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.
Hükümet ve işverenler, işçi eylemini kolay kolay içlerine sindiremiyordu. İşten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle, 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı. İşçilere gözdağı vermek ve intikam almak için işçi önderleri idam cezasına çarptırıldı. Dört işçi, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi. Albert Persons isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”
İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce işçi ve emekçi katıldı. 1 Mayıs 1886 gösterileri Amerika’nın sınırlarını aşarak bütün dünya işçilerine mal oldu. Böylece 1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve savaşımının sembolü haline geldi.
***
Özetle; Amerikan işçilerinin mücadelesi sonucunda doğan 1 Mayıs, zamanla tüm dünyada işçilerin birliğini ve dayanışmasını ifade eden bir güne dönüşmüştür. Emekleriyle bu dünyayı var eden işçilerin ırk, dil, din, ülke farkı gözetmeksizin ortak bir günde, 1 Mayıs’ta birlik, dayanışma duygularını ve isteklerini ifade etmeleri zamanla çok daha anlam kazandı.
Bu günün içeriğinde artık bilginin, üretimin, barışın, paylaşımın, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün bir arada, bir bütün olarak anlamı vardır.
Yaratanlara selam olsun… Yaşasın 1 Mayıs! Bijî Yek Gulan!