• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Kasım 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

II. Mesrob çarmıhtan indi-Ragıp Zarakolu

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
11 Mart 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Ermeni toplumunun dini lideri saygıdeğer Patrik II. Mesrop’u yitirdik, tam Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nda “Ermenifobisini” tartışırken. Ermenifobisi, 28 Şubat sonrası Ecevit-Bahçeli ikilisi tarafından MGK’nin oluşturduğu ASIMKK tarafından, bir devlet politikası olarak topluma aşırı dozda enjekte edildi.

Bu enjekte edilen “zehir”in kurbanı oldu Hrant. İkinci kurban ise saygıdeğer Patrik II. Mesrop oldu bence. Hrant ölürken, Mesrop ölemedi bile, adeta 12 yıl çarmıhta kaldı. Malatya’daki, Trabzon’daki, İskenderun’daki, Samatya’daki, askeriyedeki cinayetleri de topluma enjekte edilen zehirin ürünleri olarak sayabiliriz.

Çarmıhta olmak metaforunu, Rum toplumunun ekümenik dini lideri, saygıdeğer Bartholomeus kullanmıştı. Türk-Yunan devletlerinin it dalaşına kurban edilmesi, Heybeliada Ruhban Okulu’nun rehin tutulması nedeniyle. Kendini çarmıhta hissettiğini söylemişti.

Sizlerle Patrik II. Mesrop’un trajedisine ilişkin, 2011 yılında yazdığım bir yazımı yeniden paylaşmak istiyorum.

*

“Sevgili, saygıdeğer Patrik II. Mesrop’un trajedisi,  Ermeni halkının ikinci kez yaşadığı Bir Vartabed Gomidas olayı bence.
Her ikisi de, gerek Vartabed Gomidas, gerekse Mesrop Mutafyan iki korku ve dehşet döneminin kurbanı.
Onlar, kendi toplumlarının karşı karşıya bulunduğu tehditlerin bedelini kendi ruhları ile ödediler.
Bundan birincil olarak sorumlu ise aynı erk odakları ve aynı zihniyet:
İttihatçılık ve Neo-İttihatçılık.
Devletin engellemelerine karşın Mesrop’un Patrik seçilmesi, bir anlamda cemaatin yeniden onurlu bir duruşu sergilemesi ve birliğini sağlaması anlamına geliyordu.
“Türk Ermeni Patriği seçilmemle birlikte yeni bir dönem ve sayfa açılmıştır. Mesleğimin yükselmesi için benim alçalmam gerekir. Bunu yapmaya mecburum” diyecekti Mesrop seçildikten sonra.
Türkiye, “annus terribulus/ korkunç yıl” diye anılan 1993 yılından sonra yeniden peş peşe gelen “karanlık” dönemlerden geçti.
“Misyonerlikle” eşleştirilen Hristiyanlık, artık milli güvenliği tehdit eden unsurlar arasında sayılıyordu.
Özellikle 2003 sonrası hareketlenen “Ergenekon” yapılanmasının hedefleri arasında artık Hristiyan din adamları da vardı.
Mesrop’un temsil ettiği Patriklik kurumu ise inanılmaz, bunaltıcı bir tehdit ve hakaret sarmalı ile yüz yüze kaldı.
Bunun yanı sıra ise Patriklik devlet tarafından diasporada yaşayan Ermenilere karşı tavır almaya zorlandı.
Ve koz olarak da “cemaatinizin güvenliği açısından, yapsanız iyi olur” diye bir söylem tutturuldu.
Göstermelik dinler arası diyalog toplantıları dayatılıyor, sözde akademik inkarcı konferanslara katılınması için baskı oluşturuluyordu.

Türkiye Ermenileri Başpatriği Mesrob Mutafyan

2005 yılında Kayseri Üniversitesi’ndeki Ermeni Konferansı sırasında alınan bir toplu fotoğraftaki Mesrop’un acılı yüzünü unutmam asla mümkün değil.
Yine bu yıllarda devlet dayatması ile gittiği ABD’de oradaki Ermeni toplumunun bir bölümü tarafından protesto edilmesi de, onun ruhunu en yaralayan olaylar arasındaydı.
Mesrop kendisi ile yapılan son röportajda şöyle diyecekti:
“Ermenistan ve Diaspora’yla da ilişkileri geliştirmenin zamanı geldi artık. Türkiye’ye ve Ermenistan’a karşılıklı olarak gazeteciler, gençler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ziyaretler düzenlemeli, beşerî ilişkilerin gelişmesi sağlanmalı. Zor konulara daha sonra girilir. Önce karşılıklı güven ve anlayış tesis edilmeli. Bunu sağlamak adına, sanatsal yarışmaların düzenlenerek, karşılıklı güvenin ve anlayışın pekiştirilebileceğini düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye Ermenileri’nin TBMM’de temsil edilmesini de isterim. Romanya’da, hatta İslamî bir cumhuriyet olan İran’da bile Ermeni kökenli milletvekilleri var. Vatandaşlık, hoşgörü gibi kavramlar soyut ifadelerdir. Siyasî partilerimiz politikaya ilgi duyabilecek Ermeni vatandaşlarımıza biraz daha ilgi gösterebilirlerse daha somut bir adım atmış olurlar.”

Onun en sevdiğim sözlerinden biri de her iki toplumun da “terapiye ihtiyacı oluğu” yolundaki değerlendirmesi idi.
Türkiye’de bir kaos yaratılması planlanıyordu ve bunun ortasında olanlar arasında Mesrop da vardı.
Patrikhaneye, Ermeni okul ve kurumlarına tehditler ve hakaretler yağıyordu ve O, sürüsündeki kuzuları için derin endişe içinde olan bir çoban gibiydi.
Gelmiş geçmiş en entelektüel Patrikler arasındaydı Mesrop.
Mesrop, cemaatini koruyucu tavırları nedeniyle, eleştiriler de aldı. İlk baştaki Patrikin gidip yerine bir uzlaşmacının geldiği de belirtildi.
Sonuç olarak Hrant Dink ve Mesrop’u hedef alan Ergenokoncu suikast planları başarılı oldu.
Mesrop da benim için taammüden planlanmış bir suikastın kurbanı.
Belki onun bedenini alamadılar, ama ruhunu ağır biçimde yaralamayı başardılar.
Mesrop ilk ciddi krizini Hrant’ın cenaze törenini yönetirken geçirdi.
İki ay sonra şöyle diyecekti:
“Bir an o ortamdan ne kadar uzak olduğumuzu düşündüm. Özellikle Hrant Dink suikastından sonra benim toplumum Türkiye’de gerçekten de çok tedirgin bir döneme girdi. Peş peşe birbiri ardına gelen garip ziyaretler, değişik kurumlara, gazetelerimizden birine. Geçen hafta Hrant Dink’in ölümünün 40’ıncı gününde kilisenin bahçesinde tabanca sıkılması, gerek patrikliğimize, gerek başka kurumlarımıza tehditlerin devam etmesi. Bunlar beni bazen ‘Gerçekten ben doğduğum ülkede miyim?’ diye düşündürüyor. Biz böyle büyümedik. Benim büyüdüğüm mahallede Türkler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler hepimiz bir arada büyüdük. İstanbulluluğu paylaştık. Bu gibi aşırı milliyetçi tepkiler bizden çok uzak şeyler.”

Cemaat Mesrop’un rahatsızlığından sonra iyice bölündü. İlk baştaki birlik ruhu kayboldu.
İnisiyatif yine resmiyetin eline geçti.
Devlet katının ne derdine, Ermeniler birbirleriyle çatışsın daha iyi.
Bu durumu daha da trajik kıldı.
Sanki, sevgili Mesrop’un ölümü beklenir gibi oldu, çıkmazdan kurtulmak için.
Ermeni toplumunun birliğine inanan ve saygı duyan bir dost olarak gelinen durum beni son derece üzüyor.
Yine de bir mucize dileyerek ve sevgili Mesrop’a sağlık dileyerek…”

*

Patrik II. Mesrop vefatı ile huzura kavuştu sonunda. Ermeni toplumunun acısını paylaşırım.

 

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

DADSAZ: Varlığın hukuk dili

DADSAZ: Varlığın hukuk dili

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
9 Kasım 2025

İçinden geçtiğimiz veya geçmeye çalıştığımız çözüm ve barış dönemi, bütüncül açıdan bakıldığında birçok şeyi dayatan, nasıl ve ne yapmalı sorularına...

2026 tarım bütçesi: Çiftçiyi değil faizi besleyen bütçe

2026 tarım bütçesi: Çiftçiyi değil faizi besleyen bütçe

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
9 Kasım 2025

Tarım sigortası, “Ba’de harabi’l-basra”dır. Yani Basra harap olduktan sonra soruna el atma işidir. Esas olarak bunun öncesinde olası afetleri önlemek...

İmralı’da bir selfie rüyası

CHP’ye 2. Uyarı: Sakın çözüm sürecinde geri adım atmayın

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
9 Kasım 2025

Geçtiğimiz günlerde CHP’yi uyaran bir yazı yazdım. Şimdi ikinci uyarım tamamen farklı bir cepheden, elbette gizli bir enformasyona dayalı değil,...

Heykeli dikilecek adam! Öyle mi?

Heykeli dikilecek adam! Öyle mi?

Yazar: Heval Elçi
9 Kasım 2025

Bazı suçlar, aradan yüz değil, bin yıl geçse de kabul edilebilir hale getirilemez. Siyah köle kadınları kesip biçerek 'Jinekolojinin Babası'...

Acılı bir sürecin sona erdirilmesi  

‘Kurt ile kuzu hikayesi’

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
9 Kasım 2025

Barış ve demokratik toplum sürecinin gidişatına dair olumlu değerlendirmeler yazmak, demokrasi isteyen herkesin temel arzusudur. Ne yazık ki iyi niyetli...

Süreç ve HDK davasında adalet arayışı

New York, Mamdani ve halkın zaferi

Yazar: Heval Elçi
8 Kasım 2025

New York, kapitalizmin kalbi olarak bilinen o devasa metropol, 4 Kasım 2025 gecesi tarihi bir dönüm noktasına tanıklık etti. Demokrat...

Sonraki Haber

İstanbul ve Muş'ta da ev baskınları

SON HABERLER

Dünyada en fazla ampute çocuk Gazze’de

Dünyada en fazla ampute çocuk Gazze’de

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

Süryani köyün ismi iade edildi

Süryani köyün ismi iade edildi

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

Irak’ta özel oylama tamamlandı

Irak’ta özel oylama tamamlandı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

‘Asgari ücret 65 bin TL olsun’

‘Asgari ücret 65 bin TL olsun’

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

Jineolojî Dergisi’nden atölye

Jineolojî Dergisi’nden atölye

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

Yaşamını yitiren işçilerin taziyesine ziyaret

Yaşamını yitiren işçilerin taziyesine ziyaret

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

‘Sosyalizm Yeniden’ konferansında ‘ortak mücadele’ vurgusu

‘Sosyalizm Yeniden’ konferansında ‘ortak mücadele’ vurgusu

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır