• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
2 Eylül 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

Hapishanelerde umut hakkının inkarı

1 Eylül 2025 Pazartesi - 23:00
Kategori: Manşet, Savunmanın Sözü, Yazarlar

Umut hakkı yalnızca mahpusların değil, adalet ve özgürlük mücadelesi yürüten herkesin simgesidir. Hükümlülerin yeniden özgürlüğe kavuşabilme beklentisi hem bireylerin temel haklarını hem de toplumun vicdan ve direniş bütünlüğünü güvence altına alır. Bu nedenle umut hakkı, fiilen güvence altına alınması gereken vazgeçilmez bir haktır

Av. Zozan Vargün*

Umut Hakkı Nedir?

Umut hakkı, modern insan hakları hukukunun temel ilkelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu hakkın kökeni, ölüm cezasının insan haklarıyla bağdaşmaz bir uygulama olarak değerlendirilmesine dayanmaktadır. Ölüm cezası; yalnızca yaşam hakkını geri dönüşsüz biçimde ortadan kaldırması nedeniyle değil, aynı zamanda toplumsal adalet duygusunu zedelemesi ve intikam saikiyle bağlantılı olması nedeniyle de eleştirilmiştir. Bu itirazların sonucu olarak, başta Avrupa Konseyi üyesi devletler olmak üzere birçok ülke ölüm cezasını yürürlükten kaldırmıştır. Ne var ki, ölüm cezasının yerine ikame edilen “ömür boyu hapis cezası”, koşullu salıverilme imkânı tanınmadığı takdirde, fiilen “sivil ölüm” niteliği taşımaktadır. Bu bağlamda umut hakkı, her hükümlünün işlediği suçun niteliği ne olursa olsun bir gün özgürlüğüne kavuşabileceğine dair makul bir beklentiye sahip olması gerektiği anlayışına dayanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında açıkça vurgulandığı üzere, umut hakkı yalnızca teorik bir tahliye ihtimalinin varlığıyla sınırlı değildir. Bu hak, aynı zamanda hükümlüye tanınan cezanın belirli aralıklarla gözden geçirilmesini sağlayacak, nesnel ve adil bir değerlendirme mekanizmasının varlığını da zorunlu kılmaktadır.

Türkiye’de umut hakkı ve hukuki çıkmaz

Türkiye’de ölüm cezası, 2001 yılında Anayasa’nın 38. maddesinde yapılan değişiklikle savaş ve yakın savaş tehdidi halleri dışında kaldırılmış, 2004 yılında ise tamamen yürürlükten çıkarılmıştır. Ancak bu düzenleme, mahpuslar açısından umut hakkının tanınmasını sağlamamıştır. Ölüm cezasının yerine ikame edilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kapsamında, özellikle Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar ile anayasal düzene ve devletin güvenliğine karşı işlenen bazı suçlarda, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinin 16. fıkrası uyarınca, koşullu salıverilme olanağı tamamen ortadan kaldırılmıştır.

İmralı hapishanesi ve umut hakkı ihlalleri

15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası bir komplo sonucunda Türkiye’ye getirilen Sayın Öcalan, o tarihten itibaren İmralı Hapishanesi’nde ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında tutulmaktadır. 2003 yılında, Sayın Öcalan’ın avukatları tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuruda, kendisine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının umut hakkını ihlal ettiği ileri sürülmüştür. AİHM, 18 Mart 2014 tarihli “Öcalan (No.2) / Türkiye” kararında, söz konusu cezanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine aykırı olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme, Cumhurbaşkanının af yetkisi veya olası genel af uygulamalarının, mahpusun umut hakkını sağlamada yeterli olmadığını; Sayın Öcalan’ın fiilen hiçbir koşulda tahliye edilemeyeceğini ortaya koymuştur. Benzer yönde kararlar, Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan dosyalarında da verilmiş, böylece Türkiye’de uygulanan ağırlaştırılmış müebbet hapis sistemi yapısal bir insan hakları sorunu olarak AİHM tarafından tescillenmiştir. Bu kararlar, ömür boyu hapis cezalarının denetlenebilir ve gözden geçirilebilir bir mekanizma olmaksızın uygulanmasının AİHS m. 3 kapsamındaki işkence ve insanlık dışı muamele yasağıyla bağdaşmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

AİHM kararlarının uygulanması ve Avrupa Konseyi Denetimi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen kararların uygulanmasını denetlemekle görevli olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK), ilgili dosyaları 2015 yılında “genişletilmiş prosedür” kapsamına almıştır. Buna karşın, Türkiye Devleti, bugüne kadar bu kararların öngördüğü yapısal reformları hayata geçirmemiştir. Sivil toplum kuruluşları, özellikle Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), düzenli olarak yaptıkları başvurular ve raporlamalar aracılığıyla söz konusu sürecin gündemde kalmasını sağlamaya çalışmışlardır. Komite, Eylül 2024 toplantısında, Türkiye Devleti’nden her mahpus için nesnel ve etkin bir gözden geçirme mekanizması tesis etmesini açıkça talep etmiş; bu talebin 2025 sonbaharına kadar yerine getirilmemesi hâlinde ara karar alınacağını duyurmuştur.

Tecrit, TMK ve kriminalize edilen kimlik

Türkiye’de “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamındaki yargılamalarda uygulanan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları, hükümlülerin adil yargılanma hakkı ve infazda eşitlik ilkesi açısından ciddi sorunlar yaratmaktadır. Bu cezalar, özellikle “terör” suçları kapsamında, fiilen ömür boyu hapishane uygulaması anlamına gelmekte ve mahpuslara özgürlüğe kavuşabileceklerine dair makul bir beklenti tanımamaktadır. Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar, belirli hükümlülerin özellikle Sayın Öcalan’ın umut hakkından yararlanamayacağı yönünde olup, bu yaklaşım Türkiye’deki infaz rejiminin ayrımcı ve yapısal niteliğini gözler önüne sermektedir. Türkiye yasaları doğrudan etnik veya siyasi kimliğe dayalı ayrımcılık öngörmediği için, bu durum hukuki formüller ve özel düzenlemeler aracılığıyla dolaylı biçimde uygulanmaktadır. Sonuç olarak, ceza infaz sistemi, etnik ve siyasi kimliğin kriminalize edilmesine dayalı bir ayrıcalıklı uygulama ortaya çıkarmaktadır. Sonuç olarak Türkiye’deki mevcut infaz rejimi hem umut hakkını hem de eşit ve adil yargılanma haklarını fiilen sınırlamakta; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının uygulanması, yapısal bir insan hakları sorunu olarak değerlendirilmesine yol açmaktadır.

Umut hakkı ve direnişin gerekliliği

Umut hakkı, her bireyin ömür boyu hapishaneye mahkum edilmeden, yeniden özgürleşme ve topluma katılma hakkına sahip olmasını güvence altına alan temel bir haktır. İnsan onuru, işlenen suçun ağırlığıyla ölçülemez; her hükümlü, yeniden hayat kurma ve topluma yeniden katılma olanağıyla var olmalıdır. Cesare Beccaria’nın sözleriyle, “Hiçbir insan, işlediği suç ne olursa olsun, tamamen umutsuz bırakılmamalıdır.” Bugün Sayın Öcalan başta olmak üzere binlerce mahpus, ağırlaştırılmış müebbet ve tecrit koşulları altında umut hakkından yoksun bırakılmaktadır. Bu sistem, sadece bireyleri değil, adalet ve özgürlük talebini de hedef almaktadır. Umut hakkının güvence altına alınması, sadece hukuki bir mesele değildir; aynı zamanda toplumsal ve politik bir mücadeledir. Nelson Mandela’nın vurguladığı gibi, “Gerçek özgürlük, insanın yeniden toplumla bütünleşme umudunu kaybetmemesiyle ölçülür.” Sokaklarda, meydanlarda, Meclis’te ve her alanda yürütülecek ortak direniş, bu hakkın hayata geçirilmesinin tek yoludur. Sonuç olarak, umut hakkı yalnızca mahpusların değil, adalet ve özgürlük mücadelesi yürüten herkesin simgesidir. Hükümlülerin yeniden özgürlüğe kavuşabilme beklentisi hem bireylerin temel haklarını hem de toplumun vicdan ve direniş bütünlüğünü güvence altına alır. Bu nedenle umut hakkı, fiilen güvence altına alınması gereken vazgeçilmez bir haktır.

* Özgürlük için Hukukçular Derneği üyesi

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Batı medeniyetini nasıl bilirsiniz?

Sonraki Haber

Mexmurlu çocuklardan resim sergisi

Sonraki Haber
Mexmurlu çocuklardan resim sergisi

Mexmurlu çocuklardan resim sergisi

SON HABERLER

QSD: Üst düzey bir DAİŞ’liyi yakaladık

QSD: Üst düzey bir DAİŞ’liyi yakaladık

Yazar: Yeni Yaşam
2 Eylül 2025

Sındırgı’da 4 büyüklüğünde deprem

Sındırgı’da 4 büyüklüğünde deprem

Yazar: Yeni Yaşam
2 Eylül 2025

Mexmurlu çocuklardan resim sergisi

Mexmurlu çocuklardan resim sergisi

Yazar: Yeni Yaşam
1 Eylül 2025

Hapishanelerde umut hakkının inkarı

Hapishanelerde umut hakkının inkarı

Yazar: Bedri Adanır
1 Eylül 2025

Batı medeniyetini nasıl bilirsiniz?

Batı medeniyetini nasıl bilirsiniz?

Yazar: Heval Elçi
1 Eylül 2025

Türkiye’nin devirdiği masaya yer aranıyor!

Türkiye’nin devirdiği masaya yer aranıyor!

Yazar: Heval Elçi
1 Eylül 2025

Kıbrıs’ta yaklaşan fırtına

Kıbrıs’ta yaklaşan fırtına

Yazar: Aziz Oruç
1 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır